İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle müvekkilinin sadece ipoteğin fekkini talep etmediğini, aynı zamanda tapunun hacizlerden ari olarak müvekkiline teslim edilmemesi halinde sözleşmeden dönerek bedel iadesi talep edildiğini, nitekim müvekkili tüketici olup, genel kredi sözleşmesinin tarafı olmadığı gibi, genel kredi sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürmediği gibi, bu sözleşmeden kaynaklı borç ya da alacağın varlığı konusunda herhangi bir talepte de bulunmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında, davanın temelinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını belirtmiş ise de, bu hususu gözardı ettiğini ve yine ayrıca tapunun takyidatlardan ari olarak müvekkiline teslim edilmemesi halinde sözleşmeden dönerek bedel iadesi talebini dahi görmediğini, talep konusu sanki sadece ipoteğin ve haczin kaldırılması gibi değerlendirildiğini, müvekkilinin genel kredi sözleşmesinin tarafı olmadığını,...
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/214 esas 2013/317 karar sayılı dosyasında davalı ...’e karşı diğer mirasçılar tarafından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil davası açılıp davanın kabulle sonuçlandığını ve temyizden feragat edilerek kesinleştiğini, dava konusu 167 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olan ½ payı üzerinde davacı bankanın ipoteği olup, davalı ... aleyhinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılıp payın satışına karar verildiğini, iptal tescil istekli davanın bankaya ihbar olunmadığını, iptal tescile karar verilmesi üzerine taşınmazın satışının gerçekleşemediğini, açılan iptal tescil davasının amacının satışın engellenmesi olup davacı bankaya karşı yapılmış bir hile olduğunu, muvazaanın yazılı belge ile kanıtlanması gerekirken yalnızca davalının kabul beyanıyla üç ay içerisinde iptal tescile karar verildiğini, çekişme konusu payı davalı ...’ın edinme tarihinin 14/04/2003, diğer mirasçıların taşınmazın ½ sinde intikalen hak sahibi...
mahrum kalması nedeniyle hesaplanacak kira bedelini istemesinin de Türk Hukukunda yasal bir dayanağı olmadığından talebin dinlenebilirliği olmadığı, davacının dava konusu taşınmazı davadan sonra 24.09.2018 tarihinde satın alması nedeniyle tapu iptal ve tescil talebinin konusuz kaldığı gerekçesi ile asıl talep olan tapu iptal ve tescil hususu konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ikinci talep olan tazminat talebinin reddine karar verilmiştir....
İmar uygulamasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanaksız kalacağı ve Türk Medeni Kanununun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği, bu durumda açılacak kadastral parselin ihyası davası sonucunda, dayanaksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. İmar uygulamasıyla tesis edilen kanuni ipoteğin dayanağı da idari işlem olup, bu idari işlemin iptaliyle ipotek tesisinin de illetten mücerret, yani "yolsuz" hale geleceği ve iptal edilmesi gerektiği açıktır. Ne var ki; lehine ipotek tesis edilen davalıların hakkı, kadastral parseldeki mülkiyet hakkına dayalıdır ve imar uygulamasıyla oluşturulan imar parselinin, dayanak idari işlemin iptaliyle sicil kaydının yolsuz hale gelmesi nedeniyle, davalıların, kadastral parselin ihyası suretiyle mülkiyet hakkına kavuşacağı tartışmasızdır....
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar uygulamasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; açılacak kadastral parselin ihyası davası sonucunda, dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. İmar uygulamasıyla tesis edilen kanuni ipoteğin dayanağı da idari işlem olup, bu idari işlemin iptaliyle ipotek tesisinin de illetten mücerret, yani "yolsuz" hale geleceği ve iptal edilmesi gerektiği açıktır....
Dosya içerisinde yer alan 24.02.2014 tarihli ve 4702 sayılı ipotek akdinin çerçevesini tayin eden resmî akit tablosu incelendiğinde, davacı adına vekaleten davalı ...tarafından davacı adına kayıtlı bağımsız bölüme ...'den aldığı 700.000TL bedel mukabilinde davalı Hüseyin Şentürk lehine 2. derecede, FBK süre ile ve serbest dereceden istifade edilmek üzere olarak ipotek tesis edildiği, buna göre ipoteğin ana para [kesin borç (karz) ipoteği] olduğu anlaşılmaktadır. İpotek senedinin içeriğinde de “…adı geçen ...adına ...vekaleten, ...'den aldığı 700.000.00TL(yediyüzbin) bedel mukabilinde diğer kredi için ... lehine 2. derecede… " ifadelerine yer verildiği görülmektedir. Somut olayda davacı, babasının isteği üzerine Beyoğlu . Noterliğinin ....02.2014 tarihli ve ...yevmiye numaralı vekâletnameyi verdiğini, davalı ...ve davalı ...'...
Belediyesi adına tapuda kayıt ve tesciline, davacı tarafça Bucak Ziraat Bankası Şubesine depo edilen 117.746,48 TL'nin karar kesinleştikten sonra davalılara tapu kaydındaki hisseleri oranında ödenmesine, karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur. B. Temyiz Sebepleri Davalılar vekili, tapu iptal ve tescil kararının hatalı olduğunu, davacı Belediyeye ödenen KDV tutarının bedele eklenmediğini ve bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini belirterek kararın bozulmasını istemişlerdir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, tapu iptal ve tecsil davası ile ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. 2....
ın vekalet görevini kötüye kullanarak bu ipoteği tesis ettirdiğini bildirerek karşılıksız olması nedeniyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemiş; davalılar vekili ipoteğin satılan mal karşılığı alınacak bedel için tesis edildiğini, bu bedelin ödenmemiş olması nedeniyle terkininin de istenilemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuş, mahkemece ipoteğin bedelsiz tesis edildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyaya getirtilen 04.10.2001 tarih 3017 yevmiye numaralı ipotek sözleşmesinde, 95 ada 15 parsel sayılı taşınmazda davacı adına 3/7 pay üzerine ... vekili sıfatı ile hareket eden ... oğlu ... ..., lehdarı ... ... yararına 10.000.000.000 TL (onmilyar) bedel üzerinden 1. derecede ve faizsiz ve üç ay süreli, fekki alacaklı tarafından bildirilinceye kadar ipotek tesis ettirmiştir....
nun 278, 279. ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın ön koşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.'nun 277.md) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde İİK.'nun 278, 279. ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. İİK.'nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Somut olayda dava konusu taşınmaz, üzerinde yer alan banka ipotek şerhine konu borcun ödenmemesi nedeniyle eldeki dava açılmadan önce 15/12/2009 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi neticesinde ihale yoluyla dava dışı ... Bankası A.Ş.’ye satılmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, Kamulaştırma (Bedel Tesbiti Ve Tescil) Davasıdır. Dava konusu taşınmaz Hatay ili, Altınözü ilçesi, Tepehan mahallesi, 140 ada 74 parsel sayılı taşınmazdır. Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme neticesinde; Mahkemece dava konusu taşınmazın arazi olarak kabulü ile net gelir metoduna göre değer belirlenmesinde ilke olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır....