Ancak, taşınmazın tapu kaydında ipotek bulunmasına rağmen haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenmiş olması halinde, tapu kaydındaki mevcut ipotek şerhi, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunma hakkını ortadan kaldırmaz. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar. Somut olayda; dava konusu taşınmaz üzerinde, haciz tarihinden önce, 3. kişi TC. Ziraat Bankası AŞ lehine tesis edilmiş ipoteğin bulunduğu, ancak mahkemece ipotek resmi senedinin getirtilmediği, ipotek alacaklısı bankanın 14/01/2021 tarihli yazı cevabı ile sonuca gidildiği görülmektedir....
- K A R A R - Dava davalılar lehine hükmolunan nafaka alacağının, davacıdan mal kaçırmak maksadıyla talep edildiği iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Mahkemece borçlu ile eşinin 11.10.1995 tarihinde boşandığı, nafakaya ilişkin yabancı mahkeme ilamının 6.6.2001 tarihinde kesinleştiği; davacının takibine dayanak kıldığı kambiyo senedinin 12.11.2005 tarihinde keşide edildiği ve davalı yanın tenfiz istemesinin kötü niyetli bir davranış sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı ...'in yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 16.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Lehine 22/01/2015 tarihli 2195 yevmiye nolu 10.000.000,00 TL bedelli ipotek bulunduğu, Şehitkamil Tapu Müdürlüğünün 08/02/2021 tarihli yazı cevabı ve eklerine göre davacının ipotekli taşınmazı 21/09/2017 tarihli 33630 yevmiye nolu işlem ile ipotek yükü ile satın aldığı ve ipotekli taşınmazın yeni maliki olduğu, ipoteğin tesis edildiği tarihte taşınmazın tapu kaydında aile konutudur şerhi olmaması ve davacının ipotekli taşınmazı bu haliyle ipotek yükü ile satın alması nedeniyle eş rızasının alınmasına gerek olmadığı, davacının ipotek yükü ile satın aldığı taşınmaz nedeniyle ipotek limiti ile sınırlı olmak üzere ipotek verenin borçlarına da halef olduğu, İİK'nun 149. maddesine göre asıl borçlu ile ipotek veren sıfatını alan yeni malikin zorunlu dava arkadaşı olarak birlikte takip edilmesi gerektiği, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre asıl borçlu hakkında takip yapıldığı için ipotekli taşınmazı satın alan ipotek borçlusu yönünden yukarıdaki TMK’nun 887 madde hükmü yerine getirilerek üçüncü...
İnceleme konusu karar, işe girerken verilen boş teminat senedinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasına dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup belirgin şekilde 14’ncü maddenin kapsamı dışında bulunmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin işbölümü alanı içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü dava dosyasının Yargıtay 9.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 20.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
TAŞ'ye ipotek vermeyi kabul ettiğini . . . ipotek edilen gayrimenkulün paylı mülkiyete tabi olması halinde, tüm paylar için işbu senette imzası bulunan paydaşlarca, yukarıda belirtilen ipotek tutarının tamamını kapsayacak şekilde ipotek verildiğinin ve tüm paydaşların müşterek ve müteselsil borçlu sıfatıyla işbu ipoteği... TAŞ lehine tesis ettiklerinin kabul edildiği, Yine bilumum kredilere ait ...'ın asalet ya da kefalet veren sıfatıyla borçlarının tamamı ödenmeden ipoteğin terkin edilemeyeceği düzenlemesinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır....
Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen ....2010 gün ve 2010/611-2010/571 sayılı kararı onayan Daire’nin ....09.2012 gün ve 2011/6416-2012/13672 sayılı kararı aleyhinde yargılamanın yenilenmesini isteyen vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Yargılamanın yenilenmesini isteyen vekili, karşı taraf Sanko Sigorta A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine açılan itirazın iptali davasında, davacı lehine tesis edilen ipoteğin üst sınır ipoteği niteliğinde olduğunu ancak ipotek resmi senedinin getirtilip incelemesi sonucunda ipotek bedelinin 50.000 TL değil 30.000 TL olduğunun anlaşıldığını, buna karşın mahkemece yapılan yargılama sonunda verilerek kesinleşen kararın söz konusu ipoteğin 50.000 TL olduğunun kabulü ile verildiğini,...
Somut olayda; davalı ipotek veren ... tarafından taşınmaz üzerine 400.000.00 TL bedelle limit (üst sınır) ipoteği tesis edilmiş olup ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermemesi, özel hukuk tüzel kişisi alacaklı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapılmasına engel değildir. Öte yandan; İİK'nun 68/1. maddesi gereğince; ''Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir.''...
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı banka ile dava dışı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde davalıların her hangi bir sıfatla imzalarının yer almadığı, davalıların ipotekli taşınmazı ipotek yükü ile birlikte dava dışı asıl borçludan satın almakla davacı bankanın ipoteğe ilişkin ayni hakkından sorumlu oldukları, dolayısıyla davalıların iyiniyetli üçüncü kişi oldukları ve ipotek senedinin tarafı olmadıkları itirazlarının isabetsiz olduğu, ipoteğin davacı bankanın tüm şubelerinin asıl borçlu şirketten olan alacağını teminat altına aldığı, ipotek senedinin 1. maddesine göre, herhangi bir kişi tarafından bankaya verilecek olan dava dışı asıl borçlunun borçlusu olduğu senetlerden doğan borcun da ipotek kapsamında olduğu, davacı bankanın dava konusu icra takip tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçludan kredi sözleşmesinden kaynaklanan 2.240,00 TL nakit, talep gözetilerek 37.840,00 TL gayrı nakit alacağı ile keşideci olduğu çeklerden kaynaklanan 544.000,00 TL alacağı bulunduğu, tüm...
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/674 esas ve 2007/380 karar sayılı dosyasındaki ipotek bedeli ile ilgili beyanına itibar edilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı, bu durumda, davacının muvazaaya yönelik terditli talebi ile ilgili olarak işin esasına girilerek ve taraf delilleri de değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı belirtilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, ipotek belgesinin resmi belge niteliğinde olduğu, aksinin ancak resmi nitelikteki deliller ile kanıtlanabileceği, davacının da muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılarak, davanın reddine dair verilen ikinci kararın da davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 07.05.2014 tarih ve 133 E, 3580 K sayılı ilamıyla, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklının, alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun belgelerle...
- K A R A R - Dava, icra takibine dayanak senetteki imzanın sahte olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, menfi tespit davasının ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine, 600.00 TL. icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Borçlunun alacaklının kendisine karşı bir hak veya alacak doğuran bir hukuki ilişkinin varlığını ileri sürmesi halinde bu hukuki ilişkinin hiç doğmadığını veya doğduktan sonra ortadan kalktığını tespit ettirmek amacıyla açtığı tesbit davası menfi tespit davası olup genel olarak İİK'nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Davacı İİK'nun 72. maddesi kapsamında açtığı iş bu davada davalı tarafından aleyhine girişilen icra takibine konu senetteki imzanın sahteliği iddiasına dayanmakta olup anılan hükümde davanın 1 yıl içersinde açılacağına ilişkin bir süre öngörülmemiştir....