ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2021/767 Esas KARAR NO: 2022/111 DAVA: Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 06/12/2021 KARAR TARİHİ: 17/02/2022 Mahkememizde görülmekte olan Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili---- akdedildiğini, iş bu --- olduğunu, alıcı taraf ise davalı taraf olduğunu, sözleşmeye göre ---- bulunan ----- müvekkiline ait hisselerin alıcıya satış ve devri ile alıcının bunun karşılığında satıcı olan müvekkiline ödemesi gereken devir bedelinin kararlaştırıldığını, ---maddesinde Hisselerin devrine dair ödenecek devir bedeli ---- şirkete ödenecek olan--- ödeneceğinin kararlaştırıldığını, işbu pay devri --- kayıtlarında mevcut olduğunu, müvekkili ---- olduğunu, müvekkili işbu ---- davalıya devrettiğini ancak davalı tarafın müvekkiline ait ---- devrine karşı devir bedelini ihtarname çekilmesine rağmen ödemediğini beyan ile ödenmeyen hisse devrine karşı belin tahsilini...
Davalı vekili, Finansal Kiralama Sözleşmesinden kaynaklanan borçların davacı tarafından ödenmediğini, mülkiyetin iadesinin talep edilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen finansal kiralama sözleşmesi gereğince taşınmaz tapu kaydının davalıya devrinin finansal kiralama borcunun teminatı olarak yapıldığını, inanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu tür sözleşmelerin geçerli olduğu, sözleşme gereğince yapılan mülkiyetin naklinin nedeninin karşı tarafın alacak hakkı teşkil etmekte olup, bu sözleşme ile devri gerçekleştirilen taşınmazın iadesi hakkının sözleşme gereğince borçlanılan miktarın alacaklılara tamamen ödenmesi halinde kullanılabileceği, davacının, finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan tüm borcunu ödemeden, davalıdan taşınmazın iadesini talep edemeyeceği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
İnanç sözleşmesinden ... davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf iddialarını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde ve sonradan bildirilen delil dilekçesinde sair yasal delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından davacıya yemin teklif ... hatırlatılmalı istek bunun sonucuna uygun olarak hükme bağlanmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davada yazılı sözleşmeye dayanılmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı gibi bir delile de dayanılmadığından tanık sözleriyle hüküm kurmak olanaksızdır. Ne var ki davacı, gerek dava dilekçesinde gerekse delil dilekçesinde “her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılır. Bu nedenle, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmalı, istem bunun sonucuna göre hükme bağlanmalıdır. Eksik inceleme ve araştırmayla davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 01.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacılar, dava konusu taşınmazı 24.03.1989 tarihinde davalı ile birlikte satın aldıklarını, yurtdışında yaşadıkları için davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 1/3'er pay oranında adlarına tesciline, mümkün olmaz ise bedelinin 2/3'ünün tahsiline ve dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten dava tarihine kadar olan dönem için haksız işgal tazminatına karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddine karar verildiği görülmüştür. Ancak, bu tür davalarda zamanaşımı davacının ferağ umudunu yitirdiği anda başlar....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı vekili müvekkilinin kardeşi ...'a 2204 parsel sayılı taşınmazın satın alınması esnasında adına pay tescili için para ödediğini, tüm davalıların müvekkilinin hissesini eşit şekilde adlarına tescil ettirdiklerini belirterek söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilinin payı oranında adına tescilini istemiştir. Ne var ki davacı taraf iddialarını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf iddialarını tarafların imzalarını taşıyan yazılı delil veya davalı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, davacı taraf delil listesinde açıkça yemin deliline de dayandığından davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak HMK’nın 225 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf iddialarını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde ve sonradan bildirilen delil dilekçesinde her türlü delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak HMK’nın 225. ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden ... davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olayda; Dava konusu taşınmaz Kuşadası ... Köyü 776 parsel olup ... ... adına kayıtlıdır. Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/127 Esasında kayıtlı davacı tarafından ... ve ... aleyhine muvazaa nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığı derdest olduğu ve eldeki dava dosyası ile birleştirilmesinin talep edildiği görülmüştür. Eldeki dava dosyası ile Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/127 Esasında kayıtlı dosyada dava konusu parseller aynı olup tapu maliki davada yer almıştır. O nedenle mahkemece HUMK' nun 45. maddesi uyarınca davaların birleştirilerek görülmesi zorunludur....
Maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya gelince; davacı iddiasını yazılı delil veya "delil başlangıcı" sayılacak bir belge ile kanıtlayamamıştır....