WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava, mülkiyet hakkı bulunmaksızın inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil istemine ilişkindir. Davanın açıklanan bu nitelendirmesine göre, 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 tarih ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 Sayılı ... Kanununun 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, ... Başkanlar Kurulunun 11.04.2011 tarih ve 14 sayılı Kararı ile hazırlanıp, ... Büyük Genel Kurulunun 12.05.2011 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 02.06.2011 tarih ve 27952 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi ... 14.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....

    Mahkemenin nitelendirmesi ve temyiz kapsamına göre, uyuşmazlık; inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, hükmün temyiz incelemesi Yüksek 14. Hukuk Dairesi'nin görevi kapsamındadır. Bu durumda, 11.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda değişiklik yapılması hakkındaki 6644 sayılı Kanun gereğince dosyanın Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın, Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 11.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İnanç sözleşmesinden kaynaklanan 01/07/2016 tarihinde kabul edilip 23/07/2016 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 60. maddesinin 3. fıkrası değiştirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk dairesi bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda işbölümü bakımından kendisini görevli görmez ise gerekçeleri ile birlikte dosyayı bir ay içinde görevli Daireye gönderecektir. Bu durumda dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın araç satış sözleşmesine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 13. Hukuk Dairesine aittir. Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Yargıtay 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine 26/09/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Asliye Hukuk Mahkemesi SAYISI : 2020/1130 Esas, 2022/466 Karar 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamının, inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapunun iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 2023/1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay 7. Hukuk Dairesine ait olduğundan, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine karar vermek gerekir. KARAR Açıklanan sebeple; Dosyanın YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

          İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacılar, davalının kredi borcunu ödemesi karşılığında teminat olarak istemiş olduğu dava konusu taşınmazların tapu kaydının borçlarını ödemeleri durumunda tekrar kendi adlarına geçirileceği inançı ile davalı adına tescil edildiğini, ancak davalıya borçlarını ödedikleri halde, tapu kaydının kendi adlarına davalı taraflarından geçirilmediğini belirterek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istemi ile açılmıştır. Mahkemece ,davacıların yazılı delil veya yazılı delil başlangıçı sunmadıklarından tanıkla ispatı mümkün olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir....

            İnanç sözleşmesinden ... davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. İnanç sözleşmesine ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Taraflar arasında, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Bundan ayrı, iddianın tanıkla ispatına olanak sağlayacak yazılı delil başlangıcı gibi bir delil de yoktur. İddiayı yasanın aradığı anlamda kanıtlayacak bir delil olmamakla birlikte, davalı aleyhine aynı yer Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/310 esasında kayıtlı kamu davasının açıldığı görülmektedir. 6098 sayılı TBK'nın 74. maddesi uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin vereceği beraat kararları ile bağlı değil ise de maddi olaya ilişkin yapacağı saptamayla bağlı olacağından ceza yargılaması bu davayı doğrudan etkiler....

              İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Eldeki dava, inanç sözleşmesine dayanılarak açılmış olup, ileri sürülen iddialar ne yazılı bir belge ne de yazılı delil başlangıcı ile kanıtlanamamış ise de; davacı gerek dava dilekçesinde gerekse de delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmıştır. Bu durumda davacıya davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....

                İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir....

                  İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Eldeki dava, inanç sözleşmesine dayanılarak açılmış olup, ileri sürülen iddialar ne yazılı bir belge ne de yazılı delil başlangıcı ile kanıtlanamamış ise de; davacı gerek dava dilekçesinde "her türlü delil", gerekse de delil listesinde "her türlü yasal kanıt" demek suretiyle, her türlü delile dayandığını açıkladığından, yemin deliline de dayanmış sayılır....

                    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olayda; davacı inanç sözleşmesini davalının eli ürünü yazılı delil ya da delil başlangıcı ile kanıtlayamadığından tapu iptali ve tescil isteminin reddi doğrudur. Tazminat istemine gelince; zamanaşımı davacının taşınmazın kendisine devredileceği ümidini yitirdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu nedenle hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilerek tazminat talebinin reddi doğru değil ise de bu halde dahi davacı, taşınmazın rayiç bedelini değil, davalıya verdiğini iddia ettiği bedeli talep edebileceğinden hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu