İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacının dayanağı 27.09.1989 tarihli belge az yukarıda açıklandığı üzere inanç sözleşmesini gösterir yazılı belge niteliğindedir. Grafoloji–sahtecilik uzmanı Dr. ... raporda belge altındaki imzanın davalının eli ürünü olduğunu bildirmiş, davalı vekili de 03.10.2007 tarihli oturumda belge altındaki imzayı inkar etmediklerini, açığa imza atıldığını ve belgenin sonradan davacı tarafından doldurulduğunu savunmuştur. Her ne kadar açığa imza nedeniyle 27.09.1989 tarihli belgenin geçersiz olduğu savunulmuş ise de; Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre açığa senet verilmesinin geçersizliği ileri sürülemez....
İnanç sözleşmesinden ... davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacılar vekili; dava konusu 345 ada 173 parsel sayılı taşınmaz ile 554 ada 3 parselde yer alan taşınmazın gerçekte davacılar ile davalılardan Nurettin'in ortak kazancı ile satın alındığını, ancak en büyük kardeş olduğu için taşınmazların tapu kayıtlarının davalı ... adına yapıldığını, Nurettin'in 345 ada 173 sayılı parseldeki taşınmazın tapusunu kayınbiraderi diğer davalı ...'e devrettiğini söyleyerek; 345 ada 173 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydı ve 554 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile müvekkilleri ve davalı ... adına eşit hisselerle tescilini istemiştir. Davacılardan M.... ve ... davalarından feragat etmişlerdir. Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. 2013/1914-3846 -3- Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemeler yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede hata yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 15.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olaya gelince; imza ve içeriği taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan 01.10.2008 ve 15.02.2013 tarihli belgeler inanç sözleşmesinin varlığını kabul etmeye yeterlidir. Bu belgelerin aktin yapıldığı 12.06.2008 tarihinden sonra düzenlenmesinin bir önemi yoktur. Çünkü 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında böyle bir kısıtlanma bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararının yorum yolu ile genişletilerek bir taraf aleyhine durum yaratılması da İçtihadi Birleştirme Kararı ile amaçlanan sonuca uygun düşmez. Mahkemece, çekişmenin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Taraflar arasında 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen yazılı bir inanç sözleşmesi bulunmadığı gibi, karşı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge de yoktur. Başka bir deyişle davacı taraf, davalı ile aralarında inanç sözleşmesinin varlığını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamışlardır. Ne var ki; davacı taraf dava dilekçesinde “vs. tüm deliller” demek suretiyle açıkça yemin deliline de dayanmış sayılır. Davacılara yemin deliline başvurma haklarının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden istemin yazılı gerekçeler ile kabulü doğru görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 19/12/2017 NUMARASI : 2016/170 ESAS 2017/410 KARAR DAVA KONUSU : İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) KARAR : Yukarıdaki mahal esas ve karar numarası ayrıntılı olarak belirtilen ilk derece mahkeme kararının süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya mündericatında tüm bilgi ve belgeler okunup tetkik edilldikten sonra heyetçe yapılan müzakere sonunda duruşma açılmasına gerek görülmeksizin gereği görüşülüp düşünüldü. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili İlk Derece Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle: Genel Kredi sözleşmesinden kaynaklanan boorcun kefalet nedenyile ödenmesi akabinde davalının ödenen miktarı ödememesi üzerine başlatılan takibe davalının haksız itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçelerinde; Alacağın zamanaşımna uğradığını alacaklı olduklarını davanın reddini talep etmiştir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2024/328 Esas KARAR NO : 2024/405 DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 02/06/2024 KARAR TARİHİ : 05/07/2024 Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı ... ile birlikte ...'nin ortağıydı ve halihazırda kağıt üzerinde bu ortaklık davalı şahıstan sebep mecburen devam ettiğini, müvekkilinin daha sonra söz konusu ...'ndeki paylarını aktif ve pasifleri ile beraber ...'...
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Dosyada içerisindeki makbuzlardan ödemelerin davacının görev yaptığı yerlerden yapıldığı, dosya arasında bulunan 07.01.2014 havale tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilmiş, dava sırasında dinlenen tanık beyanları davacının iddiasını doğrulamıştır. Davalı aşamalardaki beyanlarda satış bedelinin davacı tarafından ödendiğini ancak ödemelerin muris babalarından kalan mirastan kendi payına düşen kısım ve dava konusu dairenin kira bedelleri ile yapıldığını savunduğundan, HMK'nin 190. maddesi gereğince ispat yükü yer değiştirmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı ..., 30.03.2009 tarihinde banka aracılığıyla satıcı ...’a 120.000,00TL ödeme yapmış, davalı ... 27.05.2009 tarihinde Garanti Bankasından 50.000,00TL bedelli kredi kullanmış, dava konusu taşınmaz 04.06.2009 tarihinde davalı ... adına tescil edilmiş ve davacı ...’ün eşi ...’ün hesabından 13.09.2011 tarihinde davalı ...’ın hesabına 28.440,00TL gönderilmiş ve aynı gün davalı tarafından kullanılan kredi kapatılmış olup bu işlemlere ait banka dekontları, kredi sözleşmesi vs. dosya arasında mevcuttur....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/506 Esas KARAR NO : 2022/560 DAVA : İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 15/09/2021 KARAR TARİHİ : 30/06/2022 Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının da ortaığı olduğu müvekkili şirketin Genel Kurul Kararıyla tasfiyesine karar verildiğini ve ilanlarının yapıldığını, davalının taahhüt etmiş olduğu esas sermaye borcu olan 30.000,00.-TL' nin şirket defter ve kayıtlarında da belirtildiği üzere 7.500,00.-TL' si ödendiğini, geriye kalan 22.500,00.-TL' nin ise bugüne kadar ödenmediğini, oysa esas sermaye payının 1/4ünün tescilden önce, kalan 3/4 ünün ise şirketin tescil edildiği 12/04/2017 tarihini izleyen 24 ay içinde ödenmesinin szorunlu olduğunu, davalının sermaye payını ödememesi sebebiyle vergi, sigorta ve diğer borçlarının payına düşen kısmı olan 2.500,00....