- K A R A R - Dava, keşidecisi ..., lehtarı ... olan, 35 milyar TL.’lik bonodaki imzanın keşideci eli ürünü olmadığı iddiası ile açılan menfi tesbit davasıdır. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, İTM’de Kriminal Polis laboratuarından alınan raporda, imzanın davacı eli ürünü olmadığı anlaşıldığından usul ekonomisi yönünden yeniden bilirkişi incelemesine gerek olmadığını, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Keşideci ... ş İTM’de imzanın kendisinin eli ürünü olmadığı iddiası ile dava açmış ise de, İTM’de alınan rapora lehtar ... itiraz etmiş, ayrıca İTM’de açılan davanın HUMK.’nun 409.maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır....
Tapu kaydında yazılı olan malik ismi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir kişinin daha bulunduğu tespit edildiğine göre; bu kişinin taşınmaz hakkında mülkiyet iddiası bulunup bulunmadığı araştırılmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yukarıda adı geçen "... kızı ...'nın" adresinin tespiti ile mahkemeye çağrılıp dinlenerek taşınmaz üzerinde bir hak iddiası bulunup bulunmadığı sorulup beyanları tespit edilmeli, mülkiyet iddiası olması halinde çekişmenin esası tapu iptali ve tescil davası ile çözümlenebileceğinden davanın reddine karar verilmeli, aksi halde dava kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle mülkiyet nakline yol açacak şekilde tesis edilen hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davalı idare temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 12.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Davacı Hazinenin orman iddiası ile açtığı bir davası yoktur. Dava, yayla iddiası ile açıldığından ve yayla olduğu saptanan yer krokide (B) harfi ile gösterildiğinden kadastro bilirkişisinden bu kısmın miktarını gösterir infaza elverişli rapor ve kroki alınarak, davanın taşınmazın (B) harfli bölümüne hasren kabulü gerekir. Mahkemece bu olgu gözden kaçırılarak kesinleşmiş tahdit içindeki orman olan (A) harfli bölümün de yayla niteliği ile özel siciline yazılması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; yargılama giderlerinin davalı yerine davalı vekilinden tahsiline karar verilmesi de doğru değildir. ./.. -2- 2006/1148-1998 SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte yazılı nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.numaralı bentte yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 27.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Gerçekten, orman mühendisi bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve krokide dava konusu taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kaldığı bildirilmiş, Dairemizce davanın yayla iddiası ile açıldığı, Hazinenin orman iddiası ile açtığı bir dava bulunmadığından davanın reddi gerekeceği yönünde bozma yapılmıştır. Davacı hükmün bozulmasından sonra davasını ıslah ederek çekişmeli taşınmazın orman olduğunu iddia etmiştir. 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere dava açıldıktan sonra konusunda, sebebinde ve delillerinde usule ilişkin olmak üzere yapılan yanlışlıkların bir defaya mahsus olmak koşulu ile düzeltme ve eksiklikleri de tamamlamak olanağı veren ve mahkeme hükmüne gerek olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanları ile yapılabilen ıslah HUMK.nun 84.maddesindeki açık hüküm gereğince tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilir. Yargıtay’ca bozulan davada ıslah mümkün değildir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı temsilcisi tarafından, davalı aleyhine 29.6.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 6.2.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın yayla yeri olduğu iddiası ile açılmış, mahkemece istek kabul edilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının iptaline yayla niteliği ile özel siciline kaydedilmesine karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir. Orman Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve krokide dava konusu taşınmazın 1951 yılında kesinleşen orman tahdit sınırları içinde bulunduğu bildirilmiştir. Davacı Hazine'nin orman iddiası ile açtığı bir davası yoktur....
Davacı ..., tüm parseller için ... iddiası ile, Orman Yönetimi, 120 ada 95 parsel dışındaki parseller için orman sayılan yer olduğu iddiası ile dava açmış, Hazine, parsellerin ... olduğu iddiası ile davaya müdahil olmuştur. Mahkemece, Orman Yönetiminin davasının kabulüne, Buz Köyü Tüzelkişiliği ile Hazinenin davasının kısmen kabulüne, 120 ada 95 parselin MERA niteliği ile sınırlandırılmasına, 120 ada 96, 97, 98, 99, 100, 101 ve 102 sayılı parsellerin ORMAN niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan ...,... tarafından 120 ada 95 ve 96 parsellere ilişkin olarak temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir....
Davacı ..., taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiası ile dava açmıştır. Orman Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile davaya müdahil olmuştur. Mahkemece davanın kabulüne dava konusu 111 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline ve orman vasfı ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava 13.06.2002 tarihinde tapuda kayıt maliki ... ... aleyhine açılmışsa da, yargılama sırasında taşınmaz el değiştirerek 23.11.2003 tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına intikal görmüştür. Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olduğuna göre taşınmaz maliki Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü davadan haberdar edilerek taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra iddiası sorulup göstereceği deliller toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil K A R A R Asıl davada mera ve yol olduğu iddiası ile tapu iptali ve köy boşluğu olarak tescil, birleşen davada ise mera iddiası ile tapu iptali ile mera olarak sınırlandırma istendiğine, Yüksek Yargıtay (14.) Hukuk Dairesinin 18.04.2012 tarih 2012/4552 Esas-2012/5703 Karar sayılı bozma ilamına uyularak hüküm kurulduğuna göre, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 18.02.2012 tarih 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (14.)...
e yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işledikleri iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda atılı suçtan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir. g) Suça sürüklenen çocuk ... hakkında; katılan mağdure ...'e yönelik cinsel taciz suçunu işlediği iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda atılı suçtan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir. h) Sanık ... hakkında; katılan mağdure ...'...
-Süresinde satış talebinde bulunulmadığı iddiası ; İcra dosyası ayrıntılı incelendiğinde süresinde satış talebinin istendiği, yine süresinde satış avansının yatırıldığı görülmüş olup hacizler baki iken ihale gerçekleştirildiğinden davacının iddiası yerinde değildir. -Davacının son iddiası olan Traj düşüklüğü iddiası : Gazetenin yayın günü basın ilan kurumundan sorulmuş olup, trajının 134.645 adet olduğu, bu sebeple mevcut traj göz önünde bulundurulduğunda ihalenin feshini gerektirecek bir durum mevcut değildir. -Davacının usulsüz tebliğ iddiası : Davacının kendisine yapılan tebligatlar dışında, diğer taraflara yapılan tebligatların usulsüzlüğünü ihalenin feshi davasında ileri süremez. Yukarıda belirtilen Yargıtay kararında da açıklandığı üzere ihalenin feshi davasını sadece davacı kendisine yapılan tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürebileceğini, dava dışında herhangi bir kişiye yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ileri süremez....