Zira TMK’nın 2’nci maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması zorunluluğu getirilmiş, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bilindiği üzere hakkın açıkça kötüye kullanıldığı tüm hâllerde dürüstlük kuralına da aykırılık söz konusudur. Fiili taksimin hukuki dayanağını da TMK’nın bu maddesi oluşturmaktadır (Tunaboylu, M.: Önalım (Şuf’a) Davaları, 4. b., Ankara 2008, s.440). Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz....
Davalının, davacının teklif edilmesine rağmen dava konusu taşınmazı satın almayacağını, önalım hakkını kullanmayacağını beyan ettiği ve bu şekilde önalım hakkından vazgeçtiği, önalım davasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu yönündeki istinaf başvuru sebep ve gerekçesi yerinde görülmediğinden reddi gerekir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Dava dosyasında mevcut resmi senetten önalım davasına konu 365 parsel sayılı taşınmazın 22/06/2017 tarihinde 6.000,00 TL bedelle davalıya satıldığı sabittir....
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Somut olaya gelince, TMK'nın 732. maddesi gereğince önalım hakkı payın satılması ile kullanılabilen bir hak olup bu hakkın kullanılabilmesi için satış vaadi sözleşmesinin yapılması yeterli değildir. Satış, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmesi ile geçerlilik ve aleniyet kazanır....
Zira TMK’nın 2. maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması zorunluluğu getirilmiş, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bilindiği üzere hakkın açıkça kötüye kullanıldığı tüm hâllerde dürüstlük kuralına da aykırılık söz konusudur. Fiili taksimin hukuki dayanağını da TMK’nın bu maddesi oluşturmaktadır (Tunaboylu, M.: Önalım (Şuf’a) Davaları, 4. b., Ankara 2008, s.440). 25. Nitekim öğretide paylı mülkiyette fiili taksim durumu Yargıtay kararlarından bağımsız olarak tanımlanmamış olup yalnızca yasal önalım hakkının dürüstlük kuralına aykırı kullanımlarından biri olarak nitelendirilmiştir (Köylüoğlu, E.: Önalım Davası (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 2011, s. 94). 26....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde davacıya ait taşınmazın vasfı dikkate alınmaksızın değerlendirme yapıldığı taşınmazın vasfının yanlış değerlendirildiği belirtilerek dolaylı olarak bedel yönünden de itirazının bulunduğu sonucuna varılmıştır. 4721 sayılı Medeni Kanun’un yürürlüğüne kadar verilen kararlarda, payın satışı ile önalım hakkının kullanıldığı zaman arasında uzunca bir süre geçmiş olması halinde, önalım bedelinin payın önalım hakkının kullanıldığı tarihteki değerine, daha önce kullanılmamış olması halinde dava tarihindeki değerine göre belirlenmesi söz konusu olmuştur. Ancak pay satış ve dava tarihi itibari ile dosyada uygulanacak olan TMK m. 733/3 maddesi ile önalım hakkının kullanımını süreyle sınırlandırmıştır. Aynı yasa 733/4.madde gereği en çok iki yıl içinde önalım hakkı kullanılmazsa hak düşürücü süre engeli ile karşılaşılacağından hakkın geç kullanılması ihtimali bertaraf edilmiştir....
Bu paydaşın daha önce satmış olduğu hisseyi yargılama esnasında yeniden satın almış olması ona karşı önalım hakkının kullanılmasını engeller bir durum değildir. Hukuk Genel Kurulu 2012/1- 715 E. 2013/236 K. Sayılı kararında " Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HUMK.'nun 186. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir....
Somut olayımızda, gerek önalım hakkının doğduğu satış tarihi gerekse bu hakkın kullanıldığı dava tarihi itibarıyla sınırdaş arazi malikine önalım hakkı tanıyan 5403 Sayılı Kanunun 8/i-2 maddesi yürürlükte olup, yürürlükteki yasal düzenlemeye göre mevcut olan önalım hakkının yasal değişiklik nedeni geçmişe etkili şekilde ortadan kalktığına ilişkin düşünce, 7255 sayılı Kanunun 31/b maddesindeki yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğine ilişkin açık yasal düzenleme ve bu konudaki kanun koyucunun iradesine aykırılık oluşturacaktır. Nitekim Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2020 tarih ve 2020/1387 Esas, 2020/7766 Karar sayılı ilamında da önalım hakkı dava açılarak kullanıldıktan sonra, 5403 sayılı Kanununun 8/İ maddesinin ikinci fıkrasının ve bu hükümle komşu tarımsal arazi malikine tanınan önalım hakkının kaldırılmasının geçmişe etkili olamayacağı belirtilmiştir....
Önalım hakkından vazgeçme, belirli satışlar için mümkün olup, satıştan önce yapılabileceği gibi satıştan sonra da bu hakkın kullanımından vazgeçilebilir. Bu durumda vazgeçmenin yazılı şekilde yapılması yeterlidir....
Zira TMK’nın 2’nci maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması zorunluluğu getirilmiş, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bilindiği üzere hakkın açıkça kötüye kullanıldığı tüm hâllerde dürüstlük kuralına da aykırılık söz konusudur. Fiili taksimin hukuki dayanağını da TMK’nın bu maddesi oluşturmaktadır (Tunaboylu, M.: Önalım (Şuf’a) Davaları, 4. b., Ankara 2008, s.440). Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz....
Önalım hakkına konu taşınmazın satış bedeli olan 5.000 TL ile davalı tarafından yapılan tapu harç ve masraflarından oluşan önalım bedelinin gerekli görüldüğü takdirde mahkeme veznesine depo edileceğini, önalım hakkına konu taşınmazın satış işlemlerinden sonra dava dışı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. lehine, 10.09.2020 tarihli ve 36569 sayılı yevmiye numarası ile ipotek tesis edildiğini, bir güven kurumu olan bankanın kanundan kaynaklanan önalım hakkını gözetmeden ilgili taşınmaz üzerinde ipotek tesis etmiş olması ve bu nedenle taşınmazın ipotekli bir şekilde önalım hakkı sahibi adına tesciline karar verilmesi hukuk düzenince korunmaması gerektiğini, bu doğrultuda davacı lehine yapılacak tescilin, satış işleminden önceki hali olan ipotekten arındırılmış şekliyle yapılması gerektiğini, uygulamada yasal önalım hakkının kullanıldığını öğrenen malikler tedbir konulmadan aldıkları yerleri eski malike geri satış yaparak ya da daha yüksek miktar üzerinden başka kişilere geçirerek önalım...