Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

VI.GEREKÇE: 1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 732’inci maddesine dayalı önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkinidir. 2.İlgili Hukuk: 2.1.İlgili Maddi Hukuk: Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın paydaşlarından birinin payını bir üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara aynı şartlarla bu payın alıcısı olabilme yetkisini veren yenilik doğuran bir haktır. Yasal önalım hakkı kişiye değil, paya bağlı bir haktır. Kim paydaş olursa o, bu hakka sahiptir. (Oğuzman, K.; Seliçi, Ö.; Oktay - Özdemir, S.: Eşya Hukuku, İstanbul 2021, s. 633 vd.) Paylı mülkiyet nedeniyle doğan yasal önalım hakkının niteliği gereği ancak, paylı mülkiyet ilişkisi devam ettiği sürece kabul edilebilir. Paydaşlık sıfatını sonradan yitiren davacı önalım hakkı kullanmaya devam edemez. (Yargıtay 14....

    edilecek tüm masraf ve avukatlık ücretlerinin davalı taraftan talep ve tahsil edileceği ihtaren bildirmiş olduğunu, buna karşılık, davalı tarafın cevaben yazdığı 22.10.2018 tarihli ihtarnamede, önalım taleplerinin hakkın kötüye kullanılması yönünde olduğunu ve hukuken muteber olmadığı gerekçelerini belirtilmiş olduklarını, davalı tarafın cevaben yazdığı ihtarnamede öne sürdüğü gerekçelerin hukuki dayanağı olmamakla birlikte, önalım hakkının kanunda belirtilen süreler çerçevesinde kullanıldığını belirtmek istediklerini belirterek davanın kabulü ile müvekkiline yasal önalım hakkının tanınarak davalı üzerindeki taşınmaz hissesinin müvekkil adına tapuya kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6- 358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun 6537 sayılı Kanunla değiştirilen 8/i maddesinin ikinci fıkrasında, tarımsal arazilerin satılması halinde sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin önalım hakkına sahip oldukları belirtilmektedir. Anılan madde hükmüne göre "sınırdaş tarım arazi malikleri" sınırdaş arazinin tüm malikleri yani paydaşlarıdır. Dava konusu uyuşmazlıkta önalım hakkını kullanmak için davayı açan davacıların dosyada mevcut tapu kaydına göre sınırdaş taşınmazda müşterek mülkiyet hükümlerine göre malik oldukları görülmüştür....

    Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 3. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. 3. Değerlendirme 1....

      Resmi satış sözleşmesindeki önalım bedelinin makul süre içerisinde depo edilmemesi ve vadeli bir mevduat hesabında değerlendirilmemesi nedeniyle pay satın alan davalıyı fakirleştirecek, önalım hakkını kullanan davacıyı amaç dışında zenginleştirecek yorum ve sonuçlardan kaçınılmalıdır. Hakkın kullanılması hiçbir zaman davalının zararına olmamalıdır....

      Aradan geçen zaman içinde taşınmazın değerinde meydana gelen objektif artışlar ve enflasyon olgusu nedeniyle kurda meydana gelen değişikliklerin önalım bedelinin belirlenmesine etkisi olduğu kabul edilmelidir. Resmi satış sözleşmesindeki önalım bedeline davacı tarafından muvazaa nedeniyle itiraz edilmesi, bu nedenle yargılamanın uzaması, önalım bedelinin makul süre içerisinde depo edilmemesi ve vadeli bir mevduat hesabında değerlendirilmemesi nedeniyle davacıyı, amaç dışında zenginleştirecek ve alıcı davalıyı da fakirleştirecek yorum ve sonuçlardan kaçınılmalıdır. Hakkın kullanılması hiçbir zaman davalının zararına olmamalıdır....

      Önalım davası açıldıktan sonra davaya konu payı satın alan kimse önalım davasının açıldığını bilerek kötü niyetle iktisap etmişse davacı daha düşük ise ilk satış sözleşmesindeki satış bedeli ile, aksi halde son satış bedeli ile sorumludur. Davacının davayı yönelttiği kimsenin kötüniyetli olduğunu iddia etmesi halinde bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. İkinci satış fazla bedelle ilk satan paydaşa yapılmış ise o kimse ilk satışın tarafı olduğu için kötüniyetli olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca kötüniyetin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Önalım davasının davalısı önalım hakkına ilişkin taşınmazdaki payı satın almadan önce o taşınmazda paydaş ise bu paydaş hakkında önalım hakkı kullanılamaz. Çünkü, TMK’nın 732. maddesi ile bir paydaşın payını üçüncü şahsa satması halinde önalım hakkının kullanılabileceği kabul edilmiştir. Paydaş üçüncü kişi sayılamayacağından paydaşın paydaş aleyhine önalım hakkını kullanması söz konusu olamaz....

      Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 Esas, 470 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. 6.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Yasal Önalım Hakkı-Önalım Hakkı Sahibi” başlıklı 732. maddesinde “Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler” hükmü öngörülmüştür. 6.5. Anılan düzenlemede önalım hakkının açık bir tarifi yapılmamakla birlikte temel prensibin mülkiyet serbestisi ve tasarruf yetkisi olduğu gözetilerek paydaşın temlik hakkı sınırlandırılırken bu sınırlandırma sınırlı tutularak sadece satım akitleri için önalım hakkı öngörülmüştür. 6.6....

        Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekir. Yargılama sırasında mevcut durumun değişmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebinin bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi söz konusu olan hallerde ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere, kanun koyucu bu konuda hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakmıştır. Ancak ihtiyati tedbire karar verilmesi için mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş olması veya halen var olması da aranmaz. Dava konusu hak veya şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. Tedbir kararı verilebilmesi için davanın ispatına elverişli delil bulunması da zorunlu olmayıp, istekte haklı olma ihtimalinin mevcut olması yeterlidir....

        Somut olaya gelince; mahkemece, 16/12/2019 ve 29/11/2019 tarihinde yapılan satışlar nedeniyle açılan önalım davasında satış bedeli ve masraflar toplamı olan 243.600,01- TL'nin depo edilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Aradan geçen zaman içinde taşınmazın değerinde meydana gelen objektif artışlar ve enflasyon olgusu nedeniyle kurda meydana gelen değişikliklerin önalım bedelinin belirlenmesine etkisi olduğu kabul edilmelidir. Yargılamanın uzaması, önalım bedelinin makul süre içerisinde depo edilmemesi ve vadeli bir mevduat hesabında değerlendirilmemesi nedeniyle davacıyı, amaç dışında zenginleştirecek ve alıcı davalıyı da fakirleştirecek yorum ve sonuçlardan kaçınılmalıdır. Hakkın kullanılması hiçbir zaman davalının zararına olmamalıdır....

        UYAP Entegrasyonu