WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacının vasiyetnameyi, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. (Aynı yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 2020/3118 E. Ve 2020/6145 K. Sayılı kararı) Somut olayda murisin 30.01.2018 tarihinde vefatından sonra 17.07.2018 tarihinde açılan vasiyetnamenin iptali davasının hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabul edilerek dava esastan incelenmiştir. TMK'nın 557. maddesinde, vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar; 1- Ehliyetsizlik, 2- Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, 3- Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlaka aykırı olması, 4- Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması olarak dört tanedir. TMK'nın 557. maddesinde sayılan sebeplerin bulunması halinde vasiyetnamenin iptali gerekir....

Bölge Adliye Mahkemesince; vasiyetnamenin iptali talebi yönünden, davaya konu vasiyetnamenin kanunda sınırlı olarak sayılan iptal şartlarını taşımadığı, geçerlilik şartlarına haiz olduğu bu nedenle vasiyetnamenin iptali isteminin reddine dair verilen yerel mahkeme kararının yerinde olduğu, tenkis talebi yönünden ise, yerel mahkemece mirasçıların saklı paylarına göre tenkis edilecek miktarın bilirkişi aracılığı ile hesaplandığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Dava; terditli şekilde açılan vasiyetnamenin iptali olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir....

    Hal böyle olunca, mahkemece;yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle, öncelikle vasiyetnamenin iptali yönündeki iddialarının değerlendirilmesi noktasında dosyanın ... Kurumu'na sevki sağlanarak, murisin dava konusu vasiyetnamenin yaptığı tarih itibariyle hukuki işlem ehliyetine sahip olup olmadığının tespit edilmesi; eldeki davada vasiyetnamenin iptali koşulları mevcut değil ise, davacının tenkis talebinin değerlendirilmesi, bu değerlendirme yapılırken de yukarıda ifade edilen ilke ve esaslara göre alanında uzman bilirkişi yada bilirkişiler tarafından düzenlenen taraf ve Yargıtay denetimine elverişli raporlar alınmak suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ...'...

      ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 10/03/2021 NUMARASI : 2012/346 E, 2021/147 K DAVA KONUSU : Vasiyetnamenin İptali-Tenkis, Tapu İptali ve Tescili-Tenkis KARAR : AFYONKARAHİSAR 2....

      Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ... sayı 30.07.2009 tarihli kararı ile vasiyetnamenin usulüne uygun bir şekilde açıldığını, bu arada davalıların Türkiye'de açtıkları vasiyetnamenin iptali davasının reddedilip kesinleştiğini ileri sürerek ... Federal Cumhuriyeti, ... Noterliği'nin 27/05/2004 tarihli, 119 yevmiye nolu vasiyetnamesinin açılmasına ilişkin ...Sulh Hukuk Mahkemesinin (Tereke Mahkemesi) 31 IV 221/04 sayılı 30.07.2009 tarihli kararının MÖHUK 50 vd. maddeleri uyarınca tanınması ve tenfiz şartlarını taşıdığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar; mirasın ve vasiyetnamenin açılmasına ilişkin MÖHUK ve TMK hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, ......

        Muris ölüme bağlı tasarruf şekillerinden birine (vasiyetname ya da miras sözleşmesi) uyarak, kendi iradesiyle tasarruf özgürlüğü içerisinde, terekesinin tamamı veya belli bir oranı için bir ya da birden fazla kişiyi mirasçısı olarak belirlemek hakkına sahiptir. Bu hukuki işleme “mirasçı atama (nasbı)”, böyle bir işlemle mirasçılık sıfatını kazanan kişiye de “atanmış (mansup) mirasçı” denir. Buna karşılık, belirli (muayyen) mal bırakma, ölüme bağlı bir tasarrufla murisin bir kişiyi, onu mirasçı olarak atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunmasıdır. Kendisine bu şekilde menfaat sağlanan (kazandırmada bulunulan) kişiye “belirli mal bırakma vasiyeti alacaklısı” ya da kısaca “vasiyet alacaklısı (eski deyimle “musaleh”) denilmektedir. Bir ölüme bağlı tasarrufun mirasçı atanması mı yoksa belirli bir mal bırakma vasiyetini mi içerdiğinin belirlenmesinde murisin gerçek iradesi esas alınmalıdır....

          Dilekçede davacının kızı ... ’nin miras hakkının engellendiği iddiası, bu kişinin mirasbırakanın değil davacının yasal mirasçısı olması, diğer bir anlatımla mirasbırakanın tek saklı paylı yasal mirasçısının davacı olması nedeniyle davanın gerçek niteliğini değiştirmemektedir.Diğer taraftan, davacı dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptalini istediği halde; yargılama sırasında verdiği 27.04.2011 tarihli dilekçesiyle bu isteğinin kabul edilmemesi halinde saklı payının korunmasını dileyerek ölüme bağlı tasarrufun tenkisini talep etmiş, davalı taraf da süresinde davanın genişletilmesine (ve değiştirilmesine) muvafakat etmediklerini bildirmiştir.TMK.nun 560. maddesine göre, “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler....

            Öte yandan; TMK’nın “Vasiyetten dönme” başlığı altında düzenlenen 544 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; “Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe , mirasbırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.” şeklinde düzenleme yapılmış olup; vasiyetçinin vasiyetinden dönmesi halinde ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüzdür. Ancak; ölüme bağlı tasarrufun hükümsüzlüğü, ifasının mümkün olmaması bir iptal sebebi olmayıp, vasiyetnamenin yerine getirilmesine yönelik açılacak olan davada değerlendirilebilecektir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2020/3558 E. Ve 2021/7483 K. Sayılı ilamı) TMK'nın 557. maddesinde sayılan sebeplerin bulunması halinde vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak vasiyetnamenin iptali istenilemez....

            Bölge Bucağında kain, tapunun 57/10 pafta, 1195 ada 9 parselde kayıtlı taşınmazın davalı tarafa devrine ilişkin vasiyetnamenin iptali ile kabul görmediği takdirde saklı pay sahibi yasal mirasçı olması sebebiyle dava konusu ölüme bağlı tasarrufun davacının saklı payı oranında tenkisine ilişkin olup, mahkememizce yapılan yargılamasında tüm tanık beyanları, murisin hastane kayıtları değerlendirilerek hazırlanan 14/12/2011 tarih, İstanbul 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu ve 27/03/2014 tarih, Adli Tıp Genel Kurul raporlarında muris Hüseyin Kablan'ın vasiyetname tarihi olan 29/12/2003 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun anlaşılması nedeniyle süresi içerisinde açılan vasiyetnamenin iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Tenkis davası yönünden ise;tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır....

            Mahkemece; davanın ölüme bağlı tasarrufa bağlı tapu iptali ve tescil davası olup ortada iptale muhtaç bir tapu kaydı bulunmadığı yani ölüme bağlı tasarrufa konu taşınmazın mülkiyetinin nakli henüz gerçekleşmediği, bunun yanında henüz saklı payı zedeleyen bir kazandırmanın varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davanın tapu iptali ve tescil ile tenkis talepleri yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK'na göre; olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir....

              UYAP Entegrasyonu