Dava, taraflar arasındaki protokole ve ödünç sözleşmesine dayalı bulunduğuna ve ödünç sözleşmesi Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olduğuna göre uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler görevlidir. Hal böyle olunca da davaya İş Mahkemesince değil, genel mahkemede bakılması gerekir. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, ş Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
- K A R A R - Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan ödünç para aldığını, ayrıca taraflar arasında ticari alışverişin de gerçekleştiğini, sözkonusu ödünç para ve ticari alışveriş nedeniyle müvekkilinin davalı tarafa bir adet 2.600-TL bedelli senet ile bir adet keşideci imzası dışındaki unsurları boş senet olmak üzere toplam iki senedi davalıya verdiğini, müvekkilinin kalan borcunun toplam 7.300-TL olmasına rağmen, davalı tarafın boş senedi sonradan 24.700-TL bedel yazarak doldurduğunu ve her iki senede dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını belirterek, müvekkilinin.... İcra Müdürlüğü'nün 2009/7958 sayılı icra takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespiti ile müvekkilinin maaşından borçtan fazla kesilen paranın müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
para vermiş olduğunu ve senedin temelde ödünç sözleşmesine dayandığına ilişkin iddiası gerçek dışı olduğunu, davacı birine ödünç para vermişse bu kişinin ... olması gerektiğini, ödünç veren olduğunu iddia eden davacı, belgenin emrine düzenlendiği lehtar da olmadığını, belge bedeli kadar diğer davalı şirket'in davacıdan ödünç aldığı iddiası gerçek dışı olduğunu, diğer davalı şirket ile ... arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, müvekkilinin hamile yönelik herhangi bir ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, dava dışı ..., tapuda kendi adına kayıtlı olan istanbul ili, beylikdüzü ilçesi, ... mahallesi, ... ada ... parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki 9 numaralı bağımsız bölümünü davacıya tapuda düşük bir satış bedeli göstermek suretiyle devrettiğini, bu taşınmazın mevcut piyasa değerinin yaklaşık 3.000.000-tl olduğunu, gerek diğer davalı şirket'e iletilen ödemeler, gerekse de ...'...
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup öncelikle mahkemece taraflar arasında ödünç sözleşmesi bulunup bulunmadığı, bu sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya 200.000 TL paranın borç olarak verilip verilmediği, davalıya husumet yöneltilip yönetilemeyeceği hususunun değerlendirilip belirlenmesi gerekirken bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadan taraflar arasında ödünç ilişkisi bulunduğu kabulünden hareketle hile ile kurulduğu iddia edilen sözleşme kapsamında açılan davanın TBK'nın 39. Maddesi uyarınca hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabul şekline göre de, TBK'nın 39. Maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmesi halinde sözleşme onanmış sayılacağından davacının ödünç sözleşmesi çerçevesinde ödediği bedeli davalıdan isteyebileceği, bu kapsamda delillerin toplanıp değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup öncelikle mahkemece taraflar arasında ödünç sözleşmesi bulunup bulunmadığı, bu sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya 200.000 TL paranın borç olarak verilip verilmediği, davalıya husumet yöneltilip yönetilemeyeceği hususunun değerlendirilip belirlenmesi gerekirken bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadan taraflar arasında ödünç ilişkisi bulunduğu kabulünden hareketle hile ile kurulduğu iddia edilen sözleşme kapsamında açılan davanın TBK'nın 39. Maddesi uyarınca hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabul şekline göre de, TBK'nın 39. Maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmesi halinde sözleşme onanmış sayılacağından davacının ödünç sözleşmesi çerçevesinde ödediği bedeli davalıdan isteyebileceği, bu kapsamda delillerin toplanıp değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Uyuşmazlık, davacının davalıya banka havalesi yoluyla gönderdiği paranın ödünç olarak gönderilip gönderilmediği ve davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği noktalarındadır. Tüketim ödüncü 6098 sayılı TBK'nın 386. maddesinde; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır. 6098 sayılı TBK'nın 555. vd. maddelerinde havale düzenlenmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, havale kural olarak bir borcun ödenmesi için yapılır. Bu karinenin aksini yani havalenin borç ödemek dışında yapıldığı havale yapanın kanıtlaması gerekir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının artık adi senet hükmünde bile olmayan zaman aşımına uğramış bono üzerindeki "nakden" ibaresini alacak iddiasına dayanak göstermek çabasına girdiğini, zaman aşımına uğramış olan bono veya üzerindeki herhangi bir ibarenin İİK kapsamında bir borç ikrarı olarak değerlendirilemeyeceğini, yazılı delil olarak dikkate alınamayacağını, davalının müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ödünç sözleşmesi bulunmadığını ve hiç olmadığını, davacının ödünç sözleşmesi iddiasına dayanak göstermiş olduğu zaman aşımına uğramış bono karşılığının müvekkili tarafından herhangi bir "nakdi" ödeme alınmadığını, söz konusu zaman aşımına uğramış bononun müvekkili tarafından uzun yıllar önce davacının ricası üzerine hatıra binaen davacıya verildiğini ve karşılığında hiç bir nakdi ödeme alınmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Dava, ödünç olarak verilen paranın geri alınması amacıyla başlatılan icra takibine borçlunun yaptığı itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Tüketim Ödüncü sözleşmesi 6098 sayılı T.B.K'nun ikinci kısmında, 386 ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 25/06/2020 tarihli ve 564 sayılı işbölümü kararı gereğince Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi'nde "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ikinci kısmında yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmeler ile özel kanunlara göre yapılıp diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar"ın istinaf incelemesini yapmak görevi 7. Hukuk dairesine ait olduğundan, dosyanın görevli daireye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1....
Dava, ödünç olarak verilen paranın geri alınması amacıyla başlatılan icra takibine borçlunun yaptığı itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Tüketim Ödüncü sözleşmesi 6098 sayılı T.B.K'nun ikinci kısmında, 386 ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 25/06/2020 tarihli ve 564 sayılı işbölümü kararı gereğince Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi'nde "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ikinci kısmında yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmeler ile özel kanunlara göre yapılıp diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar"ın istinaf incelemesini yapmak görevi 7. Hukuk dairesine ait olduğundan, dosyanın görevli daireye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1....
Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Borçlar Kanunu'nun 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef'i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.'' gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de dosya kapsamından......