Yukarıya alınan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında mahkemece, davanın, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine ilişkin bulunması ve buna ilişkin değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu isteğin esastan incelenerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiştir....
Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır. Çocuğun hangi soyadını alacağı konusunda, yukarıda gösterildiği gibi Türk Medeni Kanununun 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre çocuk evlilik içinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın: evlilik dışında doğmuş, babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının: soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma (TMK. m.295) yahut da mahkeme kararıyla (TMK. m. 301) kurulmuş ise babasının soyadını almaktadır....
Çocuğun üstün yararı gereği, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir. Somut olayda, velayet hakkına sahip davacı anne, davalı babanın çocuğa karşı ilgisiz olduğunu, babanın uzun zamandır çocuğu görmediğini, iletişiminin olmadığını, soyadlarının farklılığı sebebiyle günlük işlemlerde sorunlar yaşadıklarını, çocuğun okul hayatında da bu durumdan rahatsız olduğunu ileri sürmüş, davacı tanıkları da davalı babanın altı yedi yıldır çocuk ile hiçbir bağının olmadığını, telefonla bile görüşmediğini, çocuğun annesi ile olan soyadı farklılığının okul ve sosyal hayatında olumsuz etkileri olduğunu, çocuğun defter ve kitaplarına sadece ismini yazdığını beyan etmişlerdir....
Dava, velayetin değiştirilmesi talebine ilişkindir.(4721 sayılı TMK'nun 348 vd. m.leri) 4721 sayılı TMK'nun 348. m.sine göre, ana ve babanın çocuğa yeterli ilgi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması, deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biri ile velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi velayetin değiştirilmesi nedenleridir. Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne ve babanın çocuk ile ilgili yapacağı her türlü iş ve işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır. Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı, çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (Yücel, Özge Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s.117- 137)....
Buna göre; çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi, çocuğun fiilen velayet hakkı olmayan annede ya da babada bırakılması veyahut çocuğun üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocuğun menfaatinin gerektirdiği nedenler (örneğin sağlık, eğitim, ahlâk, güvenlik gibi...), velayeti kendisinde bulunan annenin ya da babanın yeniden evlenmesi, velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere gitmesi, ölüm veya velayet görevinin kullanılmasının engellenmesi velayetin değiştirilmesi sebepleri olarak sayılabilir. Somut olayda, çocuğun boşanmadan sonra 2020 yılı başlarında baba yanına geldiği ve dava tarihinde de baba yanında yaşadığı, davalının kabulü ve tanık beyanlarıyla sabittir. İdrak çağında olan çocuk da iki ayrı uzman görüşmesinde ve duruşmada alınan beyanında babası ile yaşamak istediğini bildirmiştir. Davaya konu çocuğun üstün yararı, haklarının korunmasını ve gerektiği takdirde layıkıyla temsil edilebilmesini gerektirir....
Çocuğun üstün yararı gereği, velayetin anneye verilmesi halinde, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 22.06.2020 tarih 2020/2199 Esas 2020/3166 Karar) Eldeki davada, davacı davasını, çocuğun anne ile soyadının farklı olması nedeni ile tüm yasal işlemlerde sorun yaşandığı, çocuk ve anne açısından bu durumun olumsuz psikolojik sonuçlarının olduğu, babanın çocuk ile görüşmediği vakıalarına dayandırmıştır. Dosya kapsamında toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanı, davacının iddialarını doğrular nitelikte değildir....
Çocuğun üstün yararı gereği, velayetin anneye verilmesi halinde, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 22.06.2020 tarih 2020/2199 Esas 2020/3166 Karar) Eldeki davada, davacı davasını, çocuğun anne ile soyadının farklı olması nedeni ile tüm yasal işlemlerde sorun yaşandığı, çocuk ve anne açısından bu durumun olumsuz psikolojik sonuçlarının olduğu, babanın çocuk ile görüşmediği vakıalarına dayandırmıştır. Dosya kapsamında toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanı, davacının iddialarını doğrular nitelikte değildir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; boşanma kararının henüz yeni kesinleştiğini, aradan geçen süreçte velayetin değiştirilmesi için bir sebep bulunmadığını, müvekkilinin çocuğun üstün yararını düşünerek Erzurum'a taşındığını, müşterek çocuğun psikolojik ve fiziki şiddete maruz kaldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesini tekrar etmiş, ayrıca çocuğun beyanları alınmadan Sosyal İnceleme Raporuna itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı annenin müşterek çocuğun ihtiyaçlarını gereği gibi karşılamadığını, bu nedenle velayetinin babaya verilmesinin gerektiğini açıklayarak kararın kaldırılıp davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE : Dava; davalı annede bulunan velayetin değiştirilerek, davacı babaya verilmesi isteğine ilişkindir....
Tüm bu açıklamalar ışığında velayet hakkı tevdi edilen annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velayet hakkı kapsamındaki yetkilerinin kullanımı ile ilgili olduğu, evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesiyle kendisine velayet hakkı tevdii edilen annenin kendi soyadı ile değiştirilmesini engelleyen yasal düzenlemenin bulunmadığı, somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına olduğu, çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği (TMK.m.27), çocuğun kendisini ilgilendiren eldeki dava hakkındaki görüşü de dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları ve Yargıtay 2....
Aile mahkemesinin 2020/1153- 1201 sayılı dosyası ile boşandıklarını, müşterek çocukları Ahmet Demir' in velayetinin anneye verildiğini, davalının çocuğun gelişiminde önemli olan sağlıklı bir birey olmasına engel olacak hal ve hareketler içerisinde olduğunu, davalının süreklilik arz eden hakaretlerinin müşterek çocuğa da yansıdığını, müvekkilinin çocuğun erken yaşta bazı sosyal beceriler edinmesini amaçladığını fakat davalı ile iletişim kurulamaması ve davalının bunları tek başına maddi olarak sağlamasının mümkün olmamasının çocuğun eğitim hakkına zarar verdiğini, davacının müşterek çocuğun babasıyla birlikte kurslara ve eğitimlere gitmesine izin vermediğini, müvekkili ile çocuğun iletişim kurmasını sürekli engelleyerek çocuğa müvekkilini kötülediğini, müvekkiline ileride oğluna baba olamadığını anlatmakla tehdit ettiğini, bu nedenlerle müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, mahkeme aksi kanaatte ise dava sonuçlanana kadar çocuğun yurt dışına çıkışının yasaklanmasına karar...