Uyuşmazlık; kesinleşmeden takibe konu edilen çocukla kişisel ilişki kurulmasına yönelik ilamlı takibin iptali istemine ilişkin şikayet niteliğindedir. 6100 sayılı HMK'nun 367/2 maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra edilemez. (Baki Kuru-İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, 2.baskı, sayfa 923- 924)....
DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki "boşanma" ve "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı kadın tarafından; tazminatların miktarı yönünden, davalı-davacı koca tarafından ise; kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, tazminatlar ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle velayeti anneye bırakılan müşterek çocukla baba arasında Temmuz ayında kurulan kişisel ilişkinin 1 Temmuz saat 09.00'da başlayıp 31 Temmuz saat 17.00'de sona ereceğinin tabii bulunmasına göre tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 103.50'şer TL. temyiz başvuru harçları peşin alındığından başkaca harç alınmasına...
belirterek, ortak çocukla baba arasında kademeli olarak artırılmak üzere kişisel ilişki kurulmasını ve çocuğun e-nabız kayıtları üzerindeki kısıtlamanın kaldırılmasını istemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı anne ile velayetleri babada olan müşterek çocukların farklı illerde ikamet ettikleri bu sebeple anne ile çocuklar arasında ayda bir kez yatılı kurulan kişisel ilişkinin yeterli olduğunun anlaşılmasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı ile müşterek çocuk 2003 doğumlu Yasemin ve 2008 doğumlu ....arasında, her yıl sömestr tatilinde de kişisel ilişki tesisi gerekirken bu yönde düzenleme yapılmaması doğru görülmemiş ise de; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu yönden...
İlk derece mahkemesince velayeti anneye verilen ortak çocuk ile davacı -davalı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun üç yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı belirtilerek kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocuğun yaşı ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuk ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması doğru değildir. Yine ortak çocuk ile baba arasında “Aynı şehirde oturmaları hali" ve “Farklı şehirde oturmaları hali" için de ayrı ayrı kişisel ilişki düzenlenmiştir....
Çocuğun yaşı gereği anneye bağımlılığı gözönüne alındığında Temmuz ayı boyunca baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki uzun ve çocuğun menfaatine aykırıdır.Çocuk ile baba arasında yaz tatilinde daha kısa ve daha uygun süreli kişisel ilişki kurulması için hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1 .bentte açıklanan sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 16.02.2015 (Pzt.)...
günler hafta içi olacak şekilde mahkemenin takdir edeceği günler ve saatler arasında olmak üzere haftanın üç günü ve müvekkilin yıllık izin tarihlerinde kişisel ilişki kurulmasını talep ve dava etmiştir....
Davacılar küçüğün büyük annesi ve büyük babası olup, torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal haklarıdır. Anne ile davacılar arasında anlaşmazlık bulunması, davalının hiç bir hukuki temeli olmadığı halde, yeni eşini baba olarak tanıtması, çocuğuna bu konuda doğruyu söylememesi davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmemelidir. Babasını kaybetmiş çocuğun bu eksikliğini gidermesi için büyük anne ve büyük baba ile vakit geçirmesi onun yararına olacaktır. Davacılar ile torun arasında kurulacak kişisel ilişkinin çocuğun menfaatine aykırı olduğuna dair mahkeme gerekçesi kabul edilemez. Kişisel ilişki hakkının engellenmesi hukuka aykırıdır. Davacılar ile torunları arasında çocuğun yaşına, eğitim durumuna, sosyal yaşamın gereklerine uygun zaman ve koşullarda kişisel ilişki kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir....
ilişki kurulmasına karar verilmiştir.Taraflar halen farklı ilçelerde oturmakta olup, farklı şehirlerde oturuyor olsalar dahi gelişen ulaşım şartları ve kolaylığı nazara alındığında kişisel ilişki düzenlenirken böyle bir ayrıma gidilmesi doğru olmamıştır....
Aile Mahkemesinin 2011/1167 esas, 2012/1121 karar sayılı kararıyla müşterek çocukla kişisel ilişki kurulmuş, karar 11.02.2013 tarihinde kesinleşmiş, temyize konu dava ise 05.08.2014 tarihinde açılmıştır. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını, amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir (TMK. md. 324/2). Çocuk, 2011 doğumludur. Davalıya tanınan kişisel ilişki hakkının değiştirilmesini gerektiren hiç bir delil ve yasal bir sebep bulunmamaktadır. Davalı ile çocuk arasındaki aile bağlarının korunup geliştirilmesi, çocuğun menfaati gereğidir. O halde, davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır....