Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davaya konu çocuk Taha Toprak 12.12.2009 doğumlu olup, anne ve babası boşanmış; boşanma kararı ile velayet davalı anneye bırakılmış, velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kanuna göre olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde diğer kişilere özellikle hısımlarına çocukla kişisel ilişki kurulması hakkı tanınabilir (TMK m. 325/1). Boşanma kararı ile kendisine kişisel ilişki hakkı tanınmış olan baba Rusya'da yaşamaktadır. Davacılar ve davalı anne ile torun Muğla'da yaşamaktadır. Babanın yurt dışında çalışıyor ve yaşıyor olması TMK'nun 325/1. maddesindeki olağanüstü hal kavramı içine girmez. Boşanma kararı ile baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki yeterli olup, babanın yurt dışından gelememe sebebine ilişkin bir olağanüstü hal, davacılar tarafından kanıtlanmamıştır....

    Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının tüm, davacı-karşı davalı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece, müşterek çocuk .... velayeti davalı-karşı davacı anneye bırakılmış, müşterek çocukla baba arasında “aynı şehirde oturmaları hali” ve “farklı şehirde oturmaları hali” için ayrı ayrı kişisel ilişki düzenlenmiştir. Annenin, velayetine bırakılan çocukla birlikte ....., baba'nın ise ...... oturduğu anlaşılmaktadır. Taraflar mevcut duruma göre ayrı şehirlerde yaşıyor olmakla birlikte, günümüzdeki ulaşım olanaklarındaki kolaylık gözetildiğinde, kişisel ilişkiye dair düzenleme yapılırken, taraflar bu hususun dikkate alınmasını açıkça talep etmemişlerse, "ayrı şehir, aynı şehir ayırıma" gidilmesinin de önemi bulunmamaktadır....

      Kişisel İlişki Yönünden; Kişisel ilişki düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Uygun kişisel ilişki süresi, ebeveyni tatmin edeceği gibi, çocuğun açıklanan kişisel gelişimine de hizmet etmiş olacaktır. Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür....

      ve kişisel ilişki hususunda davacı herhangi bir problem yaşamadığını, bu nedenle davacının kişisel ilişki kurulmasına yönelik talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte kişisel ilişkinin yatılı olmamasını talep ettiklerini belirterek, kararın sadece kabul edilen kişisel ilişki kurulmasının kabulü yönünden kaldırılarak, davanın tümden reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise küçüğün menfaatine olacak şekilde davacı ile yatılı olarak kişisel ilişki kurulmamasına karar verilmesi istemiyle istemiyle istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur....

      Velayeti davacı anneye verilen ortak çocukla baba arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki düzenlemesi; infaza elverişli olmadığı gibi geleceğe yönelik kademeli ilişki kurulması da o tarihteki koşullar bilinemeyeceğinden doğru olmamıştır. Mahkemece müşterek çocuk ile davalı-davacı baba arasında her ayın belirli hafta sonlarında, dini bayramlarda ve Temmuz ayında başlama ve bitiş saatleri de gösterilmek suretiyle uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde düzenleme yapılması doğru olmamıştır....

        Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Uygun kişisel ilişki süresi, ebeveyni tatmin edeceği gibi, çocuğun açıklanan kişisel gelişimine de hizmet etmiş olacaktır. Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.(TMK m.324) Ana ve babaları ayrılan çocukların, ana ve babalarıyla düzenli şekilde ve gözetim olmaksızın kişisel ilişki kurma ve sürdürme hakları mevcuttur....

        Mahkemece, davalı babanın alkol ve uyuşturucu madde kullanmasının müşterek çocukla kurulacak kişisel ilişki süresine etkisi görevlendirilecek uzman vasıtasıyla belirlendikten sonra daha uygun süreli kişisel ilişki kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi....

          İlk derece mahkemesince, davanın reddine, davacı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, karara karşı davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince davacının nihai karar ile çocukla kişisel ilişki kurulması talebi olmadığı halde talebi aşar şekilde baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırıdır. Ancak, karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığından hataya değinilmekle yetinilmiştir. Velayet kamu düzenini ilgilendirmektedir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu md. 4/b)'dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir....

          Anılan Sözleşme hükümleri, çocuğun yüksek yararına bağlı olarak, çocukla ana ve babası dışındaki aile bağları bulunan şahıslar arasında kişisel ilişki kurulabileceğini kabul etmiştir. Hatta, sözleşme, "ana ve babası ayrı devletlerde oturan çocukla" sınır ötesi kişisel ilişki tesis edilebileceğini de öngörmüştür. Mahkeme, "davacıların, babaya tanınan kişisel ilişki sürelerinde torunlarını görebileceklerini" belirtmektedir. Oysa, herhangi bir delil toplanmamış, bu sonuca hangi delillerle ulaştığını göstermemiştir. Davacılar ile çocuğun babasının aynı ülkede ve birlikte yaşayıp yaşamadıkları da belli değildir. Kaldı ki, böyle olsa bile, davacıların torunlarını görme hakkı, babanın istek ve arzusuna da bağlı tutulamaz....

            Somut olayda, dosyada çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına engel bir hal yoktur. Davalı annenin davacı baba ile kişisel ilişki kurulmasına yönelik savunması incelendiğinde; somut olarak kişisel ilişkinin küçüğün yararına olmadığını ispatlayamamıştır. Kurulan kişisel ilişki süresi de çocuğun yaşına uygun bulunmuştur. Çocuğun anne ve baba ile görüşmesinin çocuğun yararına olduğu, mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

            UYAP Entegrasyonu