Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, “davacı-davalı kadın eşin davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK.md. 166/) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır. 2- Davacı-davalı kadın eş, elinden zorla alınan 230 gram takı ile 12 adet çeyrek altının bedeli olarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000 TL bedel talep etmiş, davalı-davacı erkek eş ise dava konusu ziynet eşyalarının davacı-davalı kadın eş tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Toplanan delillerle ziynet eşyalarının, kadına fiziksel şiddet uygulanarak elinden alındığı ispatlanmıştır. O halde davacı-davalı kadın eşin talep ettiği ziynet eşyalarının değerinin bilirkişi marifetiyle tespit edilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müşterek konuttan ayrılırken ziynet eşyalarını beraberinde götürdüğünü , müvekkilinde kalmadığını, davacının iadesini talep ettiği çamaşır makinesinin müvekkili tarafından düğünden önce satın alındığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, ziynet eşyalarının değeri olan 21.842,00 TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Davada; ziynet eşyalarının aynen iadesine yada (olmazsa) ekonomik olarak parasal değerinin tahsiline karar verilmesi istenilmiştir....
Ancak, dava dilekçesinde bildirilen ziynet eşyaları, düğün fotoğrafları ve cd kayıtlarında yer alan ziynet eşyaları ile karşılaştırılmamıştır. Diğer bir anlatımla, davaya konu ziynet eşyalarından hangilerinin düğün fotoğrafları ile cd kayıtlarında yer aldığı belirlenmemiştir. Aldırılan kök ve ek bilirkişi raporlarının, bu haliyle hüküm vermeye yeterli olmadığı ortadadır. Diğer taraftan, yukarıda da açıklandığı üzere; davaya konu ziynet eşyalarının tamamının, aldırılan bilirkişi raporlarında yer almamasına rağmen, tüm ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi, ayrıca ziynet eşyalarının bilirkişi tarafından belirlenen değerleri yerine dava dilekçesinde bildirilen değerlerinin hükümde esas alınmış olması da doğru görülmemiştir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı Nesimi'nin evlenirken mehir senedi düzenlendiğini, bir kısım ziynet eşyalarının mehir olarak verilmesinin vadedildiğini, mehirden ayrı olarak müvekkiline 6 adet 22 ayar kilitsiz bilezik ile 1 adet yüzük takıldığını, düğünde takılan bu ziynet eşyalarının evlilik birliği içinde davalı eş tarafından harcandığını, mehir senedinin ise hiç ifa edilmediğini belirterek mehir senedinde belirtilen ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının ise aynen iadesi, olmadığı takdirde faiziyle birlikte davalı Nesimi'den tahsilini talep etmiş, 21/06/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile de, mehirde belirtilen ziynet eşyaları ve düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmesini talep etmek suretiyle harç ikmalini yapmıştır....
Dava dilekçesinde istek, davalı eşte kaldığı iddia edilen ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı taktirde fiili ödeme tarihindeki bedelinin tahsilinden ibarettir.Tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece; taraflar arasında davacıya ait olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmayan ve tüm dosya kapsamı ile iade edilmediği anlaşılan ziynet eşyalarının aynen iadesine (ayar, adet ve gramları ile birlikte hükümde tek tek belirtilerek); olmadığı takdirde bilirkişi tarafından belirlenen miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken, itibar edilmeyen gerekçeler ile bedelin tahsiline ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....
Davalı-davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davacı-davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir. Davalı-davacı kadın evlilik birliği içerisinde ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davalı-davacı kadının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştirmez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygulanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur. Bu sebeple temyize konu hükmün kabul edilen ziynet eşyalarına ilişkin bölümü yönünden bozulması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....