Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesince; davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise; davanın tespit davası olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Davacı vekili, davaya konu taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığını, bu taşınmazın bir bölümünün müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu belirterek, 80.000 m2'lik kısmın davacının eklenen zilyetliğinde olduğunun tespit edilmesini talep etmiştir. Niteliği ile ileri sürülüş itibariyle uyuşmazlık, çekişmesiz yargı işlerinden sayılan ve zilyetliğin korunmasına ilişkin davalardan olmayıp, hasım gösterilmesi gereken ve çekişmeli olarak görülecek tespit davası niteliğindedir. Bu durumda, 6100 sayılı HMK.'nun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davanın aynı yasanın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Milas 2....

    Delillerin Değerlendirilmesi İle Hukuki Sebepler ve Gerekçe: Dava, zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Somut olayda, davacının, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayanma, uyuşmazlığın zilyetliğin tespiti ve korunmasına yönelik TMK'nin 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. 6100 sayılı HMK'nin 4/c maddesi uyarınca davaya bakmakla görevli mahkemelerin Sulh Hukuk Mahkemeleri olacağından, davaya Korkuteli Sulh Hukuk Mahkemesince bakılması gerekirken Korkuteli1.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden, Korkuteli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/583 esas 2022/1437 karar ve 22/12/2022 tarihli görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş aşağıda hüküm tesis olunmuştur....

    Maddede yer alan "yalnız zilyetliğin korunması davaları" ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Zilyetliğin Gasbında Dava Hakkı" başlıklı 982. maddesinde: "Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir. Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur." Aynı Kanun'un "Zilyetliğe Saldırıya Dava Hakkı" başlıklı 983. maddesinde de: "Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği Saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir. Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur." hükmü yer almaktadır....

      Mahkemece davanın 6100 sayılı HMK'nın 382/2-ç-1 maddesinde düzenlenen taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet verilmeyecek düzeltmelerin yapılmasına yönelik çekişmesiz yargı işi olduğu gibi ayrıca aynı Yasa'nın 4/1-c maddesinde belirtilen taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik davalardan olduğu ve bu nitelikteki davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de yapılan değerlendirme hatalıdır. Dava, kesinleşen kullanım kadastro tutanağına karşı, tapu kaydının beyanlar hanesinde yazılı şerhin iptali ve davacının fiili kullanıcı olduğu şerhinin yazılması istemiyle açılmıştır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava konusu taşınmazın kesinleşmiş devlet ormanı sınırları içinde iken kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğuna ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayıp, sırf zilyetliğin korunmasına yönelik gerçek kişiler arasında görülen davanın reddi yolunda kurulan hükmün temyiz incelemesinde, 2797 sayılı Yargıtay Kanunun 14. maddesi ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 tarih ve 2013/1 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 16. Hukuk Dairesine ait olup, Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 16. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine 05/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi...

          -2- 2012/6904 2012/10685 ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler. “ hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda tazminat isteği değerlendirilirken kira sözleşmesi inceleneceği için uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından ele alınıp sonuçlandırılması gerekmektedir. S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 Sayılı HMK'nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Karaburun Sulh Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 08.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Somut olayda ise davacı, davalılarla anlaşma yaparak mülkiyeti kendisine ait olan davaya konu taşınmazların davalılar tarafından kullanılması mukabilinde, kendisine başka yer verilmesi konusunda anlaştıklarını, ancak davalıların kendisine başka yer vermeyerek sözlerinde durmamaları nedeniyle anlaşmanın geçersiz olmasına rağmen, bu taşınmazların kendisine kullandırılmadığı iddiasıyla elatmanın önlenmesini talep etmiş olup, istemin yalnızca zilyetliğin korunmasına yönelik olduğu yönündeki değerlendirme yerinde değildir. O halde taşınmaz mülkiyetine dayanılarak açılan davanın, dava tarihi nazara alınarak taşınmazların değerine göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Havza Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 07.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın komşuluk hukukuna dayalı müdahalenin önlenmesi davası olduğu ve salt zilyetliğin korunması istemine dayalı olmadığından asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 4/c maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin “.....Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları....” görmekle görevli olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan 4721 sayılı TMK.nin 737. maddesinde ise ”Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda davacı, zilyedi bulunduğu taşınmaza bitişik olan davalılara ait daireden gelen gürültü, konuşma ve benzeri seslerden rahatsız olduğunu belirterek iki ev arasına yeni bir duvar yaptırılmak suretiyle müdahalenin önlenmesini talep etmiştir. Talep Türk Medeni Kanunu'nın 737....

                Somut olayda; talebin, kadastro çalışmaları sonucu mülkiyeti davalı Hazine adına, zilyetliği ise davalıların murisi adına kayıtlı taşınmazdaki davalılar adına yapılan zilyetlik kaydının 2320 m2'sinin iptali ile davacı adına zilyetliğin tescili istemine ilişkin olduğu, dava konusu olan taşınmaz hakkında 2B kadastro tutanaklarının düzenlendiği,bu düzenlenen tutanakların askı ilanının 08.09.1998-07.10.1998 tarihi olduğu,bu tarihten sonra tutanak içeriklerine itiraz edildiği ve davanın 3402 sayılı kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmaları ve tutanaklarının içeriğine ilişkin olduğu, davanın 6100 sayılı kanunun 4/1-c maddesinde sayılan salt zilyetliğin korunmasına ilişkin bir dava olmadığı, görevli mahkemenin 6100 Sayılı HMK'nin 2/1 Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'...

                  Somut olayda;talebin,kadastro çalışmaları sonucu mülkiyeti davalı Hazine adına,zilyetliği ise davalıların murisi adına kayıtlı taşınmazdaki davalılar adına yapılan zilyetlik kaydının 2160 m2'sinin iptali ile davacı adına zilyetliğin tescili istemine ilişkin olduğu,,dava konusu olan taşınmaz hakkında 2B kadastro tutanaklarının düzenlendiği,bu düzenlenen tutanakların askı ilanının 08.09.1998-07.10.1998 tarihi olduğu,bu tarihten sonra tutanak içeriklerine itiraz edildiği ve davanın 3402 sayılı kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmaları ve tutanaklarının içeriğine ilişkin olduğu, davanın 6100 sayılı kanunun 4/1-c maddesinde sayılan salt zilyetliğin korunmasına ilişkin bir dava olmadığı, görevli mahkemenin 6100 Sayılı HMK'nin 2/1 maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'...

                    UYAP Entegrasyonu