Dava zilyetliğin korunması isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından davacının zilyetliğinin mülkiyet iddiasına dayandığı gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine iş bu karar davacı tarafından istinafa konu edilmiştir. Öncelikle kural olarak, sadece zilyetliğe dayanılmadığı, zilyetliğin arkasında ayni veya şahsi bir hak bulunduğunun iddia edildiği durumlarda dava salt zilyetliğin korunması davası olarak değerlendirilemeyecek ise de, somut olayda dava konusu taşınmazın aynına ilişkin Kadastro Mahkemesinde açılmış bir dava bulunduğu ve davacının mülkiyet iddiası Kadastro Mahkemesince değerlendirileceğinden, davacının iş bu davayı açmaktaki amacının salt zilyetliğin korunması olarak değerlendirilmesi gerekmektedir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava, kişisel hakka dayalı zilyetliğin korunması istemine ilişkin olup, temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında bulunduğundan, dosyanın görevli 14. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 27.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Davanın 23/11/2010 tarihinde açılmasına, dava değerinin 8.000 TL olarak gösterilmiş olmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 28.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davanın 04/01/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 25.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Hukuk Mahkemesince;davanın meni müdahale olmadığı, zilyetliğin korunması davası olduğu,Sulh Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi de; dava dilekçesindeki dava değeri miktarının Asliye Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Davacı, dava konusu taşınmazın babasından mirasen kaldığını bildirerek, el atmanın önlenmesini ve taşınmaza yapılan inşaatin kal'i ile ecrimisil istemiştir. Somut olayda, davacı davacının bu taşınmazı mirasen kaldığı ve meyve bahcesi olarak uzun süredir malik sıfatıyla zilyet olarak kullandığı bildirildiğinden, uyuşmazlık yalnızca HUMK’nun 8/11-3. maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alındığında, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Davacının talebi, dava konusu taşınmazda zilyet olmasına rağmen zilyet olduğunun tespit edilmediği ve beyanlar hanesinin boş bırakıldığı iddiasıyla taşınmazın beyanlar hanesinde zilyet olduğunun tescil edilmesi istemine ilişkindir. Davanın 31/01/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....
Mahkemece, zilyetliğin korunması için yasada öngörülen bir yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığından bahisle dava reddedilmiştir. Hükmü, davacılar temyiz etmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere dava, Türk Medeni Kanununun 981 vd. maddelerine göre açılmış zilyetliğin korunması istemine değil, tahsise dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek davanın bir yıllık süre içinde açılmadığından bahisle reddi açıklanan nedenle doğru değildir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, tahsise dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkin toplanan delilleri değerlendirmek ve bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 01.12.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, taşınır ve taşınmaz mallarda zilyetliğin korunması ile ilgili davaların HUMK'nun 8/11-3. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda;davacı hibeye ve davalı satınalma hakkına dayandıklarına ve dosyada tapu kaydı bulunmamasına göre, uyuşmazlık, yalnızca HUMK’nun 8/11-3.maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alınarak, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. O halde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin 7.402,75 TL olarak belirlendiği ve Sulh Hukuk Mahkemesinin dava tarihindeki görev sınırı olan 7.080,00 TL’den fazla olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, yapılan zilyetlik tespiti çalışmalarında taşınmazın beyanlar hanesine davalının zilyet olarak yazıldığı belirtilerek davacının taşınmazda zilyetliğinin tespitine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davanın 04/02/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'...
Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir....