"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 4.7.2005 gününde verilen dilekçe ile kiracılığın tespiti, zilyetliğin korunması, tecavüzün önlenmesi, tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.7.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Taraflar arasındaki akdi ilişki düzenlemesi Borçlar Kanunun 270. ve devamı maddelerinde yapılan hasılat kirası sözleşmesi ile kurulmuştur. Yanların kira süresinin (1.6.2004)-(31.5.2005) tarihlerini kapsadığında başka bir deyişle 1 yıl olduğunda uyuşmazlıkları yoktur. Belli bir süre ile yapılan hasılat kira sözleşmesi kural olarak bu sürenin geçmesi ile ve tarafların başka bir hukuki işlemde bulunmaları gerekmeksizin sona erer....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....
Öte yandan aynı kanunun 2. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi belirlenmiş olup buna göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir düzenlemesi yer almaktadır. Somut davada , zilyetliğin tespiti ve buna bağlı müdahalenin men’i yanı sıra tazminat talebine de dayanıldığından HMK ‘nın 2. maddesi kapsamında kaldığı , görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır....
Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımında da görevlidir. " HMK 4/1c bendinde " Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaların " sulh hukuk mahkemesi görevine girdiği düzenlenmiştir. Davacı, dava dilekçesinde miras ilişkisine ( mirasçılık hakkında ) dayanmaktadır. Keşif tutanağı ve 28.03.2019 tarihli celse tutanağı incelendiğinde davalının da aynen davacı gibi tapu maliki Ali Sağır mirasçısı olduğunu iddia etmesi nedeniyle somut olay salt zilyetliğin korunması olarak değerlendirilemez. Taraflar mirasçılık hakkına dayandıklarından somut olayda TMK 4/1c bendinin uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Sonuç olarak, yapılan açıklamalar ve yasal düzenleme karşısında davaya bakmakla görevli mahkemenin İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna dair karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM :Açıklanan Nedenlerle; 1- İskenderun 3....
Öncelikle kural olarak, sadece zilyetliğe dayanılmadığı, zilyetliğin arkasında ayni veya şahsi bir hak bulunduğunun iddia edildiği durumlarda dava salt zilyetliğin korunması davası olarak değerlendirilemeyecek ise de, somut olayda dava konusu taşınmazın aynına ilişkin Kadastro Mahkemesinde açılmış bir dava bulunduğu ve davacının mülkiyet iddiası Kadastro Mahkemesince değerlendirileceğinden, davacının iş bu davayı açmaktaki amacının salt zilyetliğin korunması olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi tarafından hatalı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması hatalı olmakla, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Somut olayda;davacı hibeye ve davalı satınalma hakkına dayandıklarına ve dosyada tapu kaydı bulunmamasına göre, uyuşmazlık, yalnızca HUMK’nun 8/11-3.maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alınarak, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. O halde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin 7.402,75 TL olarak belirlendiği ve Sulh Hukuk Mahkemesinin dava tarihindeki görev sınırı olan 7.080,00 TL’den fazla olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26.maddeleri gereğince Gürgentepe Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 17.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, davacı davacının bu taşınmazı mirasen kaldığı ve meyve bahcesi olarak uzun süredir malik sıfatıyla zilyet olarak kullandığı bildirildiğinden, uyuşmazlık yalnızca HUMK’nun 8/11-3. maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alındığında, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. Dava tarihi olan 19.10.2007 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesinin görev sınırı 5.910,00 TL olup, dava değeri 10.000,00 TL gösterilmiştir. Bu durumda dava değerine göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26.maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 18.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacının talebi, murisinin zilyet olduğu ve muristen intikal eden taşınmazın beyanlar hanesinde davalının zilyet olduğunun tespit edildiği iddiasıyla taşınmazın beyanlar hanesinde davacının miras payı oranında zilyet olduğunun tescil edilmesi istemine ilişkindir. Davanın 08/05/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 18.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacının talebi, dava konusu taşınmazda zilyet olmasına rağmen zilyet olduğunun tespit edilmediği ve beyanlar hanesinin boş bırakıldığı iddiasıyla taşınmazın beyanlar hanesinde zilyet olduğunun tescil edilmesi istemine ilişkindir. Davanın 31/01/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 25.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davanın 23/11/2010 tarihinde açılmasına, dava değerinin 8.000 TL olarak gösterilmiş olmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 28.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....