Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 06.10.1993 gün, 1993/14- 423/561 sayılı kararı da aynı yöndedir. 4342 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde belirtildiği üzere, "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yaylak ve kışlakların kullanım hakkı ilgili köy veya belediyeye aittir." Başka bir deyimle, orta malı niteliğinde olan bu taşınmazların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir....
Buna göre, davacı hak sahibi olduğunu ileri sürdüğüne ve davalılar aleyhine açılan dava arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakta olduğuna göre, HMK.nun 4/c.madde ve fıkrasında yazılı zilyetliğin korunması davası niteliğinde değil, temelinde bir hak davası olması nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle, istemin TMK 981 vd. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmadığına göre, yerel mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Somut olayda iddia, savunma ve dosya kapsamı itibariyle ; Hazineye ait taşınmaz mal üzerine izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan kalıcı nitelikteki yapıyı inşa edenden satın aldığını öne süren zilyetlerin, arsa maliki Hazineden başka kimseler aleyhine açtıkları dava arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakta olup, HUMK.nun 8/II-3.madde ve fıkrasında yazılı zilyetliğin korunması davası olmayıp, temelinde bir hak davası olduğu tereddütsüz bulunmaktadır. (Yargıtay HGK.nun 25.11.2009 tarih ve 2009/ 8-518 Esas, 573 Karar)....
Mahkemece keşifteki beyanlar arasındaki çelişki giderilmemiş, fen bilirkişi ... tarafından tanzim edilen 14.11.2011 tarihli raporda (A) harfi ile gösterilen heyelanlı bölgenin dava kapsamında olup olmadığı netleştirilmemiş, taşınmazın niteliğinin tespiti açısından zilyetliğin süresi ve sürdürülüş şekli bakımından yetersiz ziraatçi bilirkişi raporuna değer verilmiş, mahkeme gözleminde taşınmazın kuzey sınırında dere olduğu gözlemlenmesine rağmen jeolog bilirkişisinden rapor alınmamış, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan tespit tarihinden öncesine ait hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır....
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nin 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nin 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur....
Davalı, davaya konu taşınmazın 1960 yıllardan bu yana ailesinin kullanımında olduğunu, bu hakka dayalı olarak tapusuz olan taşınmazın 182 M2 kısmının davacıya satıldığını, zilyetliğini 1989 yılında devrettiğini, o tarihten itibaren itibaren davacının kullanımında olduğunu, bir başka şahsa satışının söz konusu olmadığını, 2002 yılında bazı kişilerce bu yerin adlarına tescil edildiğini, davacının bu kişilere dava açması gerektiğini, davacının kendi ihmali ile zararın artmasına sebeb olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir....
TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. (Yargıtay 8....
Toplanan deliller ve dosya kapsamından: davanın ilk kira sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hakka dayalı zilyetliğin korunması ve tazminat isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Esasen Saruhanlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/304 Esas 2009/36 Karar sayılı kesinleşen görevsizlik kararında da uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakka dayalı zilyetliğin korunması ve tazminat isteğine ilişkin olduğu açıklanmıştır. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanakları ve münderacatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK.nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, Davalılar vekilinin avukatlık ücretine ilişkin itirazlarına gelince; dava dilekçesinde dava değeri 8.600 TL olarak gösterilmiş, keşif sırasında dava değerinin 87.499 TL olduğu belirlenmiş, davacı vekili tarafından harcı yatırılmak suretiyle dava ıslah edilmiştir....
TMK'nin 981, 982 ve 983.maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile zilyet, zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğin korunmasını ve müdahalenin önlenmesini isteyebilir. Oysa somut olayda davacı Belediye; meraların mülkiyetinin Hazineye, kulanım hakkının ilgili belediyeye ait olması kuralına göre; hakka dayanarak dava açmıştır. Bu sebeple davanın TMK.nin 981 ve devamı maddelerine dayanan zilyetliğin korunması olarak kabulü yerinde değildir, iddianın ileri sürülüş şekline göre dava hakka dayalı el atmanın önlenmesi davası niteliğindedir ve hakka dayalı el atmanın önlenmesi davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Uygulanacak kanun maddesini belirlemek 6100 sayılı HMK'nin 33 üncü maddesine göre, hakimin görevi kapsamındadır ve mahkeme hakimi tarafından yargılamanın her aşamasında resen gözönünde bulundurulması gerekir....
Dava zilyetliğin tespiti isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, davanın TMK 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olarak değerlendirilip, hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi üzerine iş bu karar davacı tarafından istinaf edilerek, davanın TMK 981 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmadığı, davanın salt zilyetliğin tespiti isteminden ibaret olduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere maddi vakaları anlatmak taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir....