Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

a kiraladıkları gerekçesi ile tahliye davası açmış olup, mahkeme yapmış olduğu yargılama sonucunda, ... ve ortakları ile kayıt malikleri arasında kira ilişkisi bulunduğu,... her ne kadar kayıt maliklerinin kiracısı değilse de, kira sözleşmesinde taşınmazın alt kiracıya kiralanması yasaklanmadığından gerek ... gerekse de alt kiracı niteliğindeki ...'ın fuzuli şagil sayılmayacağından davanın reddine karar verilmiştir. TMK.nun 981, 982, 983 ve 984. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere kurulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Somut olayda davacı yukarıda açıklandığı üzere kira ilişkisine dayandığından davanın TMK.nun 981 ve devamı maddelerine dayanan zilyetliğin korunması olarak kabulü yerinde değildir. Mahkemece davacının Ankara 10....

    Somut olayda, davacı taraf; Dairemizin görevli kılındığı TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğe (asli zilyetliğe) dayanmayıp zilyetliğin ötesinde, kiracılık sıfatından kaynaklanan şahsi hakka da dayanmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki görev bölümüne ilişkin kararı uyarınca; Dairemizin, kira sözleşmesinden kaynaklanan zilyetliğe karşı yapılan müdahalenin önlenmesi davaları sonunda verilen hüküm ve kararları inceleme görevi bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinden kaynaklanan her türlü davalar sonunda verilen hüküm ve kararların incelenmesi görevi İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hal böyle olunca; Dairemizin görevsizliğine, dosyanın 6. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE; Dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Yüksek 6....

    Tarafların iddia ve savunmalarına göre dava salt zilyetliğin korunması niteliğinde olmayıp taşınmazın üzerinde inşa edilen binanın bağımsız bölümleri üzerinde de ihtilaf vardır. Dava konusu ve muhtesat niteliğindeki bağımsız bölümler... Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 28.04.2010 tarih ve 2010/10213-1306423, Gd - 24100 sayılı karşılık yazılarına göre Hazine adına tapuda kayıtlı 2329 ada 4 sayılı parsel üzerinde yer almakta ve üzerinde 2 B şerhi bulunmaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, uyuşmazlığın zeminle bir ilgisi yoktur. Bu nedenle somut olgunun TMK.nun 683. maddesi çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu bakımdan işin çözümü, zilyetliğin korunması davası kapsamında değil, (TMK. m. 981 vd.) hakka dayalı bir dava olarak değerlendirilip Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bakılması gerekir. Mahkemece davanın HUMK.nun 8/II-3. maddesi kapsamında zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmesi doğru olmamıştır....

      Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, dava konusu taşınmazın Hazine adına kayıtlı olması nedeniyle taraflara hiçbir zaman mülkiyet hakkı bahşetmeyeceğinden üstünlük zilyetliğin araştırılacağından bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Osmaniye 2. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, davanın hakka dayalı olduğu ve salt zilyetliğin korunması davalarından olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8- 518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....

      Az yukarıda izah edilen Hukuk Genel Kurulu kararından hareketle, davacının salt zilyetliğin korunmasını değil arsa üzerindeki kalıcı yapıyı satın alma hakkına dayanarak elatmanın önlenmesini talep ettiğinin kabulü gerekir. Diğer bir deyişle dava, TMK'nin 981 vd.maddelerinde ifadesini bulan zilyetliğin korunması davası olmayıp, hakka dayalı bir davadır. Uyuşmazlık ise hakka dayalı elatmanın önlenmesi talebindeki hakkın var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Eldeki dava davalısı tarafından ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/282 Esas ve 2013/373 Karar sayılı dosyası ile açılan devir sözleşmesinin iptali istemli davanın 05.09.2013 tarihli karar ile reddedildiği kararın 09.07.2014 tarihinde kesinleştiği ve dava konusu taşınmazın davalının zilyetliğinde bulunduğu sabittir....

        SONUÇ VE GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; TMK 981 vd. maddeler gereği zilyetliğin korunması talebiyle açılan davanın yargılaması sonunda; dava konusu olup zilyetliğin korunması talep edilen ve teknik bilirkişilerce düzenlenen rapor ve krokide A harfi ile gösterilen 124,75 m2 lik kısmın davalı adına kayıtlı 255 ada 27 parsel sınırları içinde kaldığının anlaşılması üzerine mahkemece, davalının mülkiyet hakkı karşısında, davacının zilyetliğine üstünlük tanınamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğundan, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/(1)-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

        SONUÇ VE GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; TMK 981 vd. maddeler gereği zilyetliğin korunması talebiyle açılan davanın yargılaması sonunda; dava konusu olup zilyetliğin korunması talep edilen ve teknik bilirkişilerce düzenlenen rapor ve krokide A harfi ile gösterilen 124,75 m2 lik kısmın davalı adına kayıtlı 255 ada 27 parsel sınırları içinde kaldığının anlaşılması üzerine mahkemece, davalının mülkiyet hakkı karşısında, davacının zilyetliğine üstünlük tanınamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğundan, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/(1)-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TMK'nın 981 ve devamı maddelerine göre zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. HMK’nın 355.maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca; HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu Giresun İli Yağlıdere İlçesi Çağlayan Mahallesi çalışma alanında bulunan 387 ada 6, 388 ada 2, 7 ve 9, 389 ada 3 ve 8 parsel sayılı 2.590.12, 987.94, 445.05, 2.173.68, 3.595.99 ve 807.09 metrekare yüzölçümündeki taşınmazların fındık bahçesi vasfıyla Hazine adına tapuda kayıtlı oldukları anlaşılmıştır....

        Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 15.06.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı, 25.11.2009 gün ve 8-518/573 kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır. Yukarıda açıklananlar ışığında, söz konusu davada davacının zilyetlik iddiası, arkasında bir hak iddiasını bulundurmakla, davanın 6100 sayılı HMK'nın 4/1-c madde ve fıkralarında yazılı zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davası olduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın davaya bakmakla görevli mahkeme olan ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ......

          TMK. nun 981 ve müteakip maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Davacı, taşınmazın TMK. nun 973. maddesi anlamında fiili hakimiyeti bulunan zilyedidir. Davacı sadece zilyetliğini ileri sürdüğüne ve zilyetliğin arkasında ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hak ileri sürmediğine göre davanın, zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre uyuşmazlığın HUMK.nın 8/II-3 (6100 Sayılı HMK'nın 4/1-c ) maddesi uyarınca görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 27.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            UYAP Entegrasyonu