Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı ile davalı arasında Borçlar Kanununun 189. ve devamı maddelerinde düzenlenen zapta karşı tekeffül hükümleri uygulanmalıdır. Borçlar Kanununun 192. maddesi uyarınca aracın tamamen zaptolunması halinde satım münfesih addolunur ve alıcı satıcıdan bu madde uyarınca belirtilen taleplerde bulunabilir. Aracın halen davacının elinde olup olmadığı, başka bir deyişle aracın zaptolunup olunmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, öncelikle aracın zaptedilip edilmediği, davacının elinde olup olmadığı araştırılmalı, zaptedildiğinin anlaşılması halinde Borçlar Kanununun az yukarıda belirtilen maddeleri gözetilerek satımın feshi ile bilirkişi marifetiyle alacağın belirlenerek davacı talebi ile bağlı kalınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....

    Kiraya verenin zapta karşı tekeffül borcu BK.’nun 253. (6098 sayılı TBK.’nun 309) maddesinde düzenlenmiştir. Kiraya veren kiralananı her türlü maddi ve hukuki ayıptan ari olarak kiracının kullanımına sunmak ve kira müddetince bu hali ile muhafaza etmekle yükümlüdür. Üçüncü kişinin aynî bir hakka dayalı olarak kiralanan üzerinde ileri sürdüğü talepler davalı kiralayanın tekeffülü altındadır. Davacı kiracının ödemek durumunda kaldığı ecrimisil bedellerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi zorunludur. Mahkemece davacının ödediğini belirttiği ecrimisil ödemelerine ilişkin belgelerinin dosyaya getirtilerek davacının ödediği ecrimisil bedelini geçmemek kaydıyla kira bedeli iadesine karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....

      Hukuk Dairesinin 02/06/2021 tarihli, 2020/6588 Esas, 2021/5901 Karar sayılı kararı). ” “...Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanununun 189. ve devamı maddelerinde düzenlenen, zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Satım sözleşmesinde satıcının zapta karşı tekeffül borcunu düzenleyen Borçlar Kanununun 189. maddesinde, satıcının, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satım akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zapt edilmesinden, alıcıya karşı mesul ve zamin olduğu açıklandıktan sonra, devamındaki maddelerde de, (BK.189- 193 mad.) bu yükümlülüğün koşulları ve zararın kapsamı konusunda açıklamalar getirilmiştir. Borçlar Kanununun 192. maddesinde, satılanın tamamen zaptı halinde, satımın münfesih addolunacağı ve alıcının, satıcıdan aynı maddenin 1, 2, 3 ve 4. bentlerinde yazılı zararları isteyebileceğini hükme bağlamıştır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık, araç satım sözleşmesinden kaynaklanan ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince alacak istemine ilişkindir. 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 8.maddesiyle Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca 01.03.2014 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan iş bölümü kararının Yüksek 13.Hukuk Dairesi için Borçlar Kanunun ikinci kısmında yer alan sözleşmelerden (istisna akdi hariç akdin muhtelif nevilerinden) kaynaklanan davalar bakımından Sulh ve Asliye ayrımının yapılmadığı ve incelemenin bu nedenlerle Yüksek 13.Hukuk Dairesince yapılacağından uyuşmazlık konusu dosyanın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 13.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Mahkemece, "tapu iptal ve tescil" davasının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içinde açılmadığından bahisle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmişse de, taraflar arasında satım sözleşmesi mevcut olup uyuşmazlık, Borçlar Kanunu'nun 189. maddesinde düzenlenen zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davada zamanaşımı süresi 1 yıl değil, aynı Kanun'un 125. maddesi gereğince 10 yıldır. O halde, dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmadığından, mahkemece işin esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bir yılık zamanaşımı süresi esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. S o n u ç: Yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davacı yararına (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz har-cının istek halinde iadesine, 18.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Keza, 29/05/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan 29/05/2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ...'...

            Mahkemece, satış konusu aracın davacının elinden alınmış olması nedeniyle, davalının aldığı satış bedelini iade etmekle yükümlü olduğu, satış bedelinin 11.000 TL olduğunun yazılı delille kanıtlanamadığı, davalının tazminat isteminin ise, davacının iyiniyetli zilyet olması nedeniyle yerinde görülmediği belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, noter satış sözleşmesinde satış bedeli olarak yazılı olan 4.436,00 TL’nin dava tarihi 24/08/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanununun 189. ve devamı maddelerinde düzenlenen, zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır....

              Dava BK.nun 192. ve devamı maddelerinde düzenlenen zapta karşı tekeffül hükümlerine göre açılmış tazminat istemine ilişkindir. Davacının satın aldığı taşınmaz tapuda kayıtlı olup, davacı, davalı hazine adına oluşan tapuya ve devlet tarafından düzenlenen resmi kayıtlara güvenerek bu taşınmazı resmi ve geçerli bir şekilde iktisap etmiştir. Böyle bir satışın davacı yönünden geçersiz olduğu ileri sürülemez. Böyle bir satıştan dolayı alıcının bir zararı doğmuş ise satıcı gerçek zarardan sorumludur....

                Somut olayda; gerek davacıya gerekse davacıdan 3. kişiye taşınmazın satışında tapuda geçerli bir satış sözleşmesi yapılmış olduğuna ve bu sözleşmenin ifasından sonra üçüncü kişinin (somut olayda Orman Yönetiminin) zaptı nedeni ile davacının taşınmazı satın aldığı ve akidi olan Hazineye karşı bu davayı açtığına göre Borçlar Kanununun 217. maddesinde düzenlenmiş zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanması gerekir. Kanunda zapta karşı tekeffül davalarına ilişkin özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi sözleşme ilişkilerindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi olup, tapu iptal ve tesciline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği 15/09/2009 tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek, davanın esasına girilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir....

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasında, yerel mahkemecede kabul edildiği üzere ayıba karşı tekeffül (imalat hatası) hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davanın bu niteliği gözetilerek dairemizce, 24.01.2013 gün ve 2012/22506 Esas 2013/1057 Karar sayılı ilam ile dosyanın inceleme ile görevli Yargıtay 19.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş ancak Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 16.04.2013 gün ve 2013/1634 Esas 2013/6948 Karar sayılı ilamı ile temyiz inceleme görevinin dairemize ait olduğundan bahisle dava dosyası iade edilmiştir. Davanın niteliğine göre inceleme görevi Yargıtay 19.Hukuk Dairesinindir. Ancak, anılan daire dosyayı dairemize göndermiş olduğundan; dosyanın Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunca temyiz incelemesini yapacak daire belirtilmek üzere dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesine, 26.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu