Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Borca itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nun 169/a maddesinin 5. fıkrasında; “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, borçlunun başvurusu, İİK.nun 169/a maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, kabulü halinde takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece takibin iptaline hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir....

    Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davalının murisi Nurullah Şen aleyhine bonoya dayalı takip yaptığı, kesinleşen takip devam ederken borçlunun vefat ettiği, mirasçı davalıya çıkarılan ödeme emrine itiraz edildiği ve icra müdürlüğünce takibin durmasına karar verildiği, davalının murisi olan borçlunun itirazının olmaması nedeniyle takibin kesinleştiği, davalının mirası red veya mirasın borca batık olması dışında borca itiraz edemeyeceği, mirasçılara ödeme emri çıkarılmasının zorunlu olmadığı, mirasçılar borçtan müteselsilen sorumlu olup, mirasçılardan biri hakkında takip yapılabileceği, her ne kadar davalının borca itiraz hakkı olmamasına rağmen borca itiraz ettiği, takibin icra müdürlüğünce durdurulduğu, bu nedenle iş bu davanın açıldığı, davalının takibe ilişkin diğer itirazlarının icra hukuk mahkemesinde görülen davada irdelenip davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, davacının davalıdan...

      in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçunun sübutunun kabulünde ve suç niteliğinin tayininde bir isabetsizlik bulunmamış ise de; suç tarihi olan 13.03.2003 tarihi de dikkate alındığında, 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddesine göre belirlenen 7 yıl 6 ay olan genel dava zamanaşımı süresinin temyiz incelemesinden önce dolduğu anlaşıldığından, sanık müdafiinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmün BOZULMASINA, ancak bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye istinaden, sanık ... hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen ZAMANAŞIMI NEDENİYLE 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2 ile 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE 23.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi....

        ı kasten silahla yaralama suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin ve takdir kılınmış ise de, müsnet suçların kanunda öngörülen cezasının üst sınırına göre 765 sayılı TCK.nun 102/4 maddesi uyarınca beş yıllık asli zamanaşımı süresine tabi bulunduğu, zamanaşımı süresini kesen en son hukuki işlemin Asliye Ceza Mahkemesinde 10.10.2005 tarihinde sanığın savunmasının alınması olduğu, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen yada durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği, yeniden işlemeye başlayan 765 sayılı TCK.nun 102/4 maddesindeki beş yıllık asli dava zamanaşımı süresinin mahkemece hüküm verilmesinden önce 10.10.2010 tarihinde dolduğu anlaşılmakla, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK.nun 322 maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında kasten silahla yaralama suçlarından açılan kamu davalarının ZAMANAŞIMI NEDENİYLE 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8 maddesi uyarınca...

          in temyiz talebi üzerine yapılan incelemede; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın yaralama, tehdit ve konut dokunulmazlğığını ihlal suçlarının sübutunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamış ise de; Dairemizin 14.06.2006 gün ve 2005/1966 Esas, 2006/2576 Karar sayılı ilamı ile bozulan ve sanık ... hakkında mahkemece verilen 18.09.2004 tarih ve 127/204 sayılı mahkumiyet hükmünün tarihi de dikkate alındığında, 765 sayılı TCK.nun 102/4 maddesine göre belirlenen ve 5 yıl olan asli dava zamanaşımı süresinin, bozmadan sonra verilen 10.12.2009 tarihli mahkumiyet hükmünden önce dolduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, hükümlerin CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), ancak bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye istinaden, 765 sayılı TCK.nun 102/4 maddesi uyarınca sanık hakkında yaralama, tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından açılan kamu davasının ZAMANAŞIMI NEDENİYLE ORTADAN...

            yi kasten yaralama suçundan kurulan hükme hasren yapılan incelemede; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın kasten yaralama suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçunun niteliği tayin olunmuş ise de; sanığa atılı suç için kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibari ile 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2.maddesine göre belirlenen 7 yıl 6 ay olan uzatılmış dava zamanaşımı süresinin, suç tarihi olan 28.04.2004 tarihi de dikkate alındığında, temyiz incelemesinden önce 28.10.2011 tarihinde dolduğu anlaşıldığından, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK.nun 322.maddesi gereğince, sanık hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının ZAMANAŞIMI NEDENİYLE 765 sayılı TCK.nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8.maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 05/06/2012 gününde oybirliği ile karar verildi....

              Somut olayda; örnek 10 ödeme emrinin borçluya 07.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, yasal 5 günlük itiraz süresi içerisinde (11.02.2015 tarihinde) icra mahkemesine yapılan başvuruda, 10.000 TL'nin banka havalesi ile ödendiği belirtilerek borca kısmi itirazda bulunulmuş olup, 10.000 TL ödeme yönünden borca itiraz yerinde bir gerekçe ile kabul edilmiş ise de, 2.240 TL'nin muhatap banka tarafından ödendiğine ilişkin 05.05.2015 tarihinde yapılan itiraz, yasal 5 günlük süreden sonra olmakla 2.240 TL yönünden borca itirazın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, bu miktar yönünden de itirazın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Ayrıca, İİK'nun 169/a-5. maddesinde yer alan yasal düzenleme uyarınca, borca itirazın kabulü halinde, itirazın kabul edilen kısmı yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, iptaline hükmolunması da doğru değildir....

                ve 66. maddeleri gereğince borçlu yönünden durdurulmasına (Borca kısmen itiraz edilmiş ise itiraz edilen bölümle sınırlı olmak üzere ), itiraz süresinde değilse takibin kaldığı yerden tekrar karar alınmaksızın devamına" ve 30/12/2021 tarihinde ise "borca itiraz olduğundan takibin durdurulmasına ve sehven koyulan hacizlerin kaldırılmasına" şeklinde karar verildiği, CMR 32/1.1. cümlesi hükmüne göre yapılan taşımalardan doğacak davaların 1 yıl içerisinde açılması gerektiğinin ve CMR 32/1 maddesinin a, b, c bentlerinde bu sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağının düzenlendiği, somut uyuşmazlıkta emtianın alıcısına hasarlı olarak teslim edilmiş olduğu dikkate alındığında CMR 32/1 maddesinin "a" bendine göre zamanaşımı süresinin teslim tarihinden itibaren başlayacağının kabul edilmesi gerektiği, davalı taşıyana yazılı bir istemde bulunulmadığı anlaşıldığından CMR Konvansiyonunun 32/2. maddesi 1. cümlesi uyarınca, zamanaşımı süresinin ertelenmesinin söz konusu olmadığı, bu nedenle anılan...

                  Diğer taraftan, borçluların başvurusu, bu hali ile borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise; takibin şekline göre uygulanması gereken İİK'nun 62/1. maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal yedi günlük süre içerisinde icra dairesine yapılması zorunludur. Bu durumda, icra takibinin şekline göre; borçluların borca itirazlarını icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine bildirmelerinin gereksiz ve geçersiz bir işlem olduğu ve hukuki sonuç doğurmayacağı nazara alınarak, mahkememizce takibin iptaline yönelik istemin reddine karar vermek gerekmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2017/8971 Esas, 2018/11649 Karar sayılı ilamı)." şeklindeki gerekçelerle; davanın reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili süre tutum dilekçesi sunarak kararın kaldırılmasını istemiş ancak ayrıntılı istinaf dilekçesi sunmamıştır. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, borca itiraz istemine ilişkindir....

                  Borçlu vekilinin istinaf başvurusu ön inceleme duruşması sonunda tahkikat aşamasına geçilmeden karar verilmesinin usule aykırı olduğu, ilk celsede sundukları mazeretin kabul edilmeyerek savunma haklarının kısıtlandığı, cevap dilekçesi sunmamaları nedeniyle vakıaların tamamının inkar edilmiş kabul edilmesi gerektiği, itiraz dilekçesinde bildirdikleri hususlar nedeniyle (yetki, alacağın sebebinin gösterilmemesi, alacağın belirsiz olması, iştirak nafakasının çocuğun reşit olması ile sona erdiği, borca ve ferilerine itiraz) kararın kaldırılmasını istemiştir. Tedbir nafakası ara kararı, ilam olmadığı gibi, İİK'nun 38. maddesi kapsamında ilam niteliğinde belge de sayılamaz. Bu nedenle de İİK'nun 34. maddesi hükmü, somut olayda uygulanamaz. Mahkemece tedbir nafakasına hükmedilmiş olup, iştirak nafakası değildir. Bu yönüyle borca itiraz yerinde değildir....

                  UYAP Entegrasyonu