Sayılı kararında "…borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun, hangi kısma itiraz ettiğini ve miktarını açıkça belirtmesi gerekmektedir.” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak borçlu itiraz dilekçesinde, "bankaya borcum vardır, banka ile uzlaşma yapmak için kendilerine müracaat ettim ama borcumu ödeyemedim. Borcumu kabul ediyorum, Vekalet ücreti ve faizlere itiraz ediyorum" ibarelerine yer vermiştir. Her ne kadar asıl borcun varlığı ikrar edilmişse de faize itiraz açıkça ifade olunduğundan, imzaya itiraz dışındaki diğer tüm itirazların borca itiraz niteliğinde olduğu (m. 60, II, b. 3, c. 3; m. 60, II, b. 4) kabul edildiğinden bahisle faize itirazın geçerli bir borca itiraz olduğu değerlendirilmekle; halihazırda belirli olan vekalet ücretinin ise miktarı kısmi itirazda açıkça belirtilmediğinden bu yönüyle itiraz edilmemiş sayılması gerektiği anlaşılmakla davanın kısmen kabul kısmen reddine" dair karar verildiği görülmüştür....
Ödeme emrinin davalıya 29.01.2015 tarihinde tebliği üzerine 05.2.2015 tarihli itiraz dilekçesinde; "borca, faize ve ferilerine" itiraz edildiği, itirazın kaldırılması ve tahliye istemli davaya verilen cevap dilekçesinde, mecurun 01.09.2013 tarihinde davacı kiraya verenin muvafakati ile dava dışı ... teslim edildiği, kiracılık ilişkisinin kalmadığı belirtilerek haksız ve yersiz davanın reddi savunulmuştur. İcra İflas Kanunu'nun 269/2.maddesi uyarınca; Borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılır. Aynı yasanın 63. maddesinde; "itiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez." düzenlemesi yer almaktadır. Davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda sözleşmedeki imzasına açıkça itiraz etmediğinden takip hukuku bakımından kira ilişkisinin varlığı kesinleşmiştir....
Diğer yandan dava dilekçesinde ileri sürülen diğer hususlar borca itiraz niteliğinde olduğundan takip türüne göre icra dairesi yerine icra mahkemesine yapılan itiraz fuzuli işlem olup, sonuç doğurmaz. Bu durumda mahkemece istemin reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı kararında; borçluların mirası reddetmeleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının borca itiraz niteliğinde olup, takibin şekline göre, ödeme emri tebliği üzerine yasal sürede ilgili merciye yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Dairemizce, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilen ilke benimsenmiştir. Şu hale göre, borçluların başvurusu, borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise takibin şekline göre uygulanması gereken İİK'nun 62/1. maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması zorunludur....
Somut olayda; borçlunun menfi tespit davası nedeniyle hakkında takip yapılamayacağı iddiasıyla borca itiraz ettiği, mahkemece; itirazın reddine ve çek bedelinin %20'si oranında tazminata hükmedildiği, kararın borçlu tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; teminat yatırılmayıp, takip fiilen durmadığı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, borca itirazın ve tazminat talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak dosyada mevcut 27/04/2017 tarihli makbuz ile teminat yatırıldığı ve aynı gün icra mahkemesince takibin durdurulmasına ilişkin karar verildiği görülmüştür. O halde; ilk derece mahkemesince tazminata hükmedilmesi yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 18....
İİK'nun 168/5. maddesi gereğince kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde borca itirazın (5) günlük süre içinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. Bu süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup mahkemece re'sen gözetilmelidir. Somut olayda örnek 10 numaralı ödeme emrinin borçluya 25.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 31.07.2014 tarihinde icra mahkemesine başvurarak borca itiraz ettiği, 5 günlük sürenin son günü olan 30.07.2014 tarihi resmi (bayram) tatile denk geldiğinden itirazın İİK'nun 168. maddesi gereğince yasal 5 günlük sürede yapıldığı görülmektedir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf konusu, kambiyo senetlerine özgü takipte, takip borçluları tarafından açılan imzaya ve borca itiraz davasına ilişkindir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/10/2020 NUMARASI : 2019/574 ESAS, 2020/456 KARAR DAVA KONUSU : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) KARAR : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının yasal süresi içerisinde istinaf yolu ile incelenmesi talep edilmiş olup, dosya yerel mahkemece Dairemize gönderilmiş olmakla, üye hakim tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosyadaki tüm belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp, düşünüldü. İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle , İstanbul Anadolu 1. İcra Müdürlüğü'nün 2019/24543 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe konu senetteki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını ileri sürerek imzaya ve borca itirazda bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Somut olayda, davalı tarafından davacı aleyhine ilamsız icra takibine başlanmasından sonra alınan ihtiyati haciz kararına istinaden davacının malvarlığına ihtiyati haciz konulduğu, ödeme emrinin tebliğinden önce takipten haberdar olan davacının 26/08/2020 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itiraz dilekçesinin 11/10/2020 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı tarafça 7 günlük yasal süre içinde itirazın iptali veya itirazın kaldırılması istemi ile dava açılmadığı tartışmasızdır. Davacının yurt dışı adresine gönderilen ödeme emri borca itiraz dilekçesinin verilmesinden sonra TK'nın 25/a maddesine göre 14/10/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davacının borca itirazı ile takibin durduğu açıktır. Bu nedenle, davalı tarafından İİK'nın 264/2 maddesi uyarınca yasal süresinde itirazın iptali veya kaldırılması davası açılmadığından, ihtiyati haciz hükümsüz hale gelmiş olup, kararda herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir....
SAVUNMA:Davalı vekili 12/11/2020 tarihli cevap dilekçesinden özetle; tebligatın usulsüz olduğu iddiasına katılmadıklarını, zira tebligatın muhatabın imzasına yapıldığını, senedin müvekkiline borca binaen verildiğini, borca ilişkin taraflarına herhangi bir ödeme yapılmadığını, senedin kambiyo vasfında olduğunu, teminat senedi niteliğine haiz olmadığını, senette teminattır ibaresinin bulunmadığını, protokolde geçen "ödeme yapıldıktan sonra senet hükümsüz olacaktır" ibaresinin dahi senedin müvekkiline borca binaen verilmiş bir senet olduğunu ve borcun ödenmediğini ortaya koyduğunu beyanla, davanın reddine, kambiyo vasfına ilişkin şikayet ile ödeme emrine itiraz talebinin reddine, verilen takibin geçici olarak durdurulması kararının kaldırılmasına, borca haksız yere itiraz eden davacıların % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....