Yine, davalı tarafından kira ilişkisine itiraz edilmemiş olması sebebiyle davacı alacaklının borca itirazın kaldırılması yönünde talepte bulunmasının yasaya uygun olduğu, davalı borçlu tarafından 2021 yılına ilişkin kira bedeli yönünden itiraz edilmiş olması nedeniyle, mahkemece bu itiraz gözetilerek davalı borçlunun kabul ettiği kira bedeline göre hesaplama yapılıp buna göre takibe konulması gereken kira alacağı miktarının belirlenmesinde ve bu miktara göre davalı borçlu tarafından kira bedelinin ödendiğinin ispatlanamaması da nazara alındığında, borca itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
Bu iddialar İİK'nın 62. maddesi kapsamında borca itiraz olmayıp, icra memur işlemini şikayet olduğundan mahkemece şikayet usulüne göre anılan iddialar yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken bu hususların da borca itiraz olarak nitelendirilmesi nedeniyle karar, usul ve yasaya uygun değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın usul ve yasaya uygun olmadığı, davacıların tüm iddiaları değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmakla, davacıların istinaf başvurusunun, esasa ilişkin diğer yönler incelenmeksizin kabulü ile HMK'nın 353/1- a/6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davacıların istinaf başvurusunun, esasa ilişkin diğer yönler incelenmeksizin kabulü ile, HMK'nın 353/1- a/6 maddesi gereğince Bakırköy 1....
DAVA KONUSU : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....
Somut olayda başvuru, borca itiraz niteliğinde olup, başvurunun niteliği de gözetilerek, anılan madde gereğince mutlaka duruşma açılmalı ve itiraz duruşmalı olarak incelenmelidir. Dosya üzerinde yapılan inceleme ile sonuca gidilemez....
Tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar mahkemece dava borca itiraz olarak değerlendirilmiş ve borca itirazın süreden reddine karar verilmiş ise de, hukuki nitelendirme mahkemeye ait olmakla davacının talebinin borca itiraz olmadığı, davalı hakkında tefecilik suçundan dava açılması nedeniyle icra müdürlüğünce takibin tedbiren durdurulmasına yönelik taleplerinin reddine yönelik 29/06/2021 tarihli işlemin iptaline yönelik olduğu, eldeki davanın şikayet mahiyetinde olması nedeniyle icra müdürlüğünün işlem tarihi itibariyle açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmakla şikayetin esasının incelenmesine geçilmiştir. Esasa yönelik incelemede ise; davalı hakkında Tefecilik suçundan Cumhuriyet Savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir....
Uyuşmazlık, alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız takipte borçlunun yasal süre içerisinde sunduğu itiraz dilekçesinin geçerli olup olmadığına yöneliktir. Davacı/borçlunun, İstanbul 29. İcra Dairesi'nin 2021/1394 esas sayılı dosyasında takip borçlusu olduğu, kendisine bu dosyadan ödeme emri gönderildiği ve borçlu vekilinin UYAP üzerinden doğru dosyayı seçerek borca itiraz dilekçesini ve vekaletnamesini yasal 7 günlük süre içerisinde doğru icra müdürlüğüne gönderdiği, iradesinin bu takip dosyasına yönelik itirazda bulunmak olduğu tereddütsüzdür. Bu durumda borca itiraz dilekçesi içeriğinde icra müdürlüğünün ve dosya numarasının maddi hata sonucu yanlış yazılması, süresinde UYAP üzerinden doğru dosyaya yapılan itirazın geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Kaldı ki Dairemizce, borca itiraz dilekçesine maddi hata sonucu yazılan İstanbul 13....
Davacı idare hem yetkiye hem de borca itiraz edilmesi karşısında genel mahkeme kararında itirazın iptali davasını açmak yolunu seçmiştir. Bu davada da iddiasını haksız fiilden doğan para alacağı olması nedeniyle HUMK'nun 21 ve BK.nun 73.maddesi gereğince davacının ikametgahının bulunduğu Ankara İcra Dairelerinin yetkili olduğu noktasına dayandırmıştır. Davalı borçlu ise; genel hükümlere göre borçlunun ikametgahı İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle hem İcra Müdürlüğünün hem de davanın açıldığı bu mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu savunmuş, böylece icra dairesinin yanında mahkemenin yetkisine de itiraz etmiştir. Mahkemece; icra takibinde davalının hem borca hem de yetkiye itiraz ettiği halde, davada yetkiye itirazın iptali yönünde istemde bulunulmadığı böylece yetki itirazının benimsendiği dolayısı ile geçerli bir takip bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir....
İcra Müdürlüğü'nün 2019/3559 Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, borçlunun yetkiye ve borca itirazı üzerine, alacaklıların yetki itirazının kabulü nedeniyle dosyanın Erciş İcra Müdürlüğü'ne gönderildiği, Erciş İcra Müdürlüğünün 2019/1432 Esas numarasına kaydedilen takip dosyasından borçluya ödeme emri tebliğinin çıkarılmadığı, borçlu tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı görülmektedir. Buna göre, alacaklılar tarafından yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılan ilamsız takipte borçlu yetkiye ve borca itirazda bulunmuş olup dosya yetkili icra dairesine gönderilmiş olmakla yetkili icra dairesinden borçluya gönderilecek ödeme emri borçluya yeniden itiraz hakkı verir. Borçlunun yetkisiz icra dairesinde yaptığı borca itiraz, yetkili icra dairesinde başlatılan takip yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Bu aşama alacaklının yetkisiz icra müdürlüğüne yapılan itirazın kaldırılmasını istemekte hukuki yararı yoktur....
Aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki iktidarsızlığıdır, borca batıklıkta ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK.nun 178/III deki durum olmadıkça) kendi iflasını isteyen borçlu aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır. İflas talebi üzerine mahkemede bilirkişi incelemesi yaparak iflas talebinin yerinde olup olmadığını belirler. Borca batıklığın tespiti için TTK'nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK'nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançonda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir....
Mahkemece erteleme talebinde bulunan şirketin borca batık durumda olmadığı kabul edilerek talep reddedilmiş ise de borca batıklık yönünden yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Bilirkişi Kurulu’nun 10.07.2007 tarihli raporunda şirketin borca batık durumda olmadığı, ancak davacı şirketin yasal yükümlülükleriyle ilgili işlemiş gecikme zammı ve faiz tutarlarının ve banka borçlarına ilişkin takip sürecinde işlemiş faiz ve eklerinin davacı şirketin bilançosuna yansımadığını, 31.07.2007 tarihi itibariyle mevcut şirket aktiflerinin toplam borçları karşılamaktan uzak olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi Kurulu’nun bu raporu borca batıklığın tespiti yönünden net ve açık değildir. Davacı vekili, bilirkişi raporuna borca batıklık ve iyileştirme yönünden itiraz etmiştir. Kayyum Heyeti’nin 21.04.2008 tarihli raporunda, şirketin borca batık durumda olduğu, borç ödeme yönünden şirketin durumunun kötüye gittiği belirtilmiştir....