Uyuşmazlık uygulanması gerekli zaman aşımı süresinin ne olduğu ve zaman aşımı süresi içerisinde davanın açılıp açılmadığı noktasındadır. İşverenin iş kazalarından doğan tazminat sorumluluğu B.K.’nun 332. maddesi gereğince hizmet akdinden doğan işçiyi koruma ve gözetme yükümlülüğüne ve 1475 sayılı eski İş Kanunun 73. , 4857 sayılı yeni İş Kanunun 77. maddesinde öngörülen iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin yükümlülüklerine aykırı davranmasından kaynaklanmaktadır. Sorumluluğun yasal dayanağı itibariyle işverene karşı dava açılan B.K.’nun 125 maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Somut olayda, zararlandırıcı sigorta olayının 23.01.2002 tarihinde meydana geldiği davanın ise 14.06.2011 tarihinde açıldığı ortadadır. Hal böyle olunca, B.K.’nun 125 maddesinde öngörülen 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasından önce davanın açıldığı ortadadır....
Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı zaman aşımı definde bulunmuş, ıslah edilen miktarın zaman aşımı yönünden reddini talep etmiş ise de, olayda 2918 sayılı kanunun 109/2 maddesi uyarınca uzamış ceza zaman aşımının söz konusu oluşu, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e bendi uyarınca 8 yıllık zaman aşımı süresinin kazanın meydana geldiği ... yılından ıslah tarihine kadar sürenin dolmayışı gözetilerek yerinde görülmediğinden zaman aşımı defi reddedilmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesini ... tarihli dilekçesi ile ıslah etmek suretiyle, olayda hatır taşıması bulunduğunu ileri sürmüştür. Hatır taşıması, bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle bu gibi taşımalarda TBK'nın 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması gerek öğretide, gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiştir. Yakın akrabalar arasında maddi ve manevi menfaat olup hatır taşıması söz konusu olmaz....
Bu durumda davalı vekilinin 27/09/2017 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürdüğü zaman aşımının definin kabulü gerekecektir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle yukarıdaki açıklamalar ışığında cevap dilekçesinin süresinde verildiği, 27/09/2017 tarihli dilekçe ile, cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürülen zaman aşımı definin kabulü doğrultusunda 21/12/2017 tarihli celsenin 2 numaralı ara kararı doğrultusunda zaman aşımı defi gözetilmek suretiyle bilirkişiden ek rapor almak suretiyle tüm deliller toplanarak elde edilecek sonuç doğrultusunda davacının talepleri hususunda bir karar vermekten ibarettir....
Davalı vekili; alacağın zaman aşımına uğradığını savunarak davanın reddini dilemiştir. İcra takibine yönelik itiraz dilekçesinde de zaman aşımı defisinin ileri sürüldüğü görülmüştür. İlk derece mahkemesince; davanın, zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İddia konusu yapılan işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunun Madde 125'e göre; bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir. Benzer düzenlemeye 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 146.maddesinde de yer verilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunun 128.maddesi ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 149 maddesi) uyarınca; müruru zaman alacağın muaccel olduğu zamandan başlar, alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise müruru zaman bu haberin verilebileceği günden itibaren cereyan eder."...
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Kanun’un 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Mülga 1086 sayılı Kanun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Kanun’un uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Dosya içeriğine göre, davanın 6100 sayılı Kanun zamanında açıldığı anlaşılmaktadır....
Yanlar arasındaki sözleşme niteliği itibariyle eser sözleşmesi olduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 147/6 maddesi uyarınca sözleşme kapsamında veriliş olan teminat mektubunun iadesi talebi ile açılacak dava 5 yıllık zaman aşımı süresine tabii olduğu, TBK'nın 149. maddesi hükmü gereğince zamanaşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacağı, alacağın muaccel-istenebilir olduğu tarih de sözleşmenin ifası, kesin kabulün yapıldığı 28.12.2001 tarih olup kesin kabul tarihinden itibaren 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu, zaman aşımı süresinin durması ve kesilmesini gerektiren bir halin varlığı da ileri sürülmediğinden davalı yanın süresinde yapılan zaman aşımı def'inin kabulü ile davanın zaman aşımı nedeniyle reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine .... karar sayılı 25.05.2023 tarihli ilamında " ... ...'ın 13/12/1967 tarihli ve ......
Mahkemece, dava konusu alacak bakımından temerrüt tarihinin 11.05.2001 olduğu, bu tarihin üzerinden takip tarihi 03.10.2012'e kadar 11 yıl 4 ay 22 gün süre geçtiği, davacı vekilinin zaman aşımı süresinin 20 yıl olduğunu ileri sürdüğü, ancak dava konusu somut olayda uygulanması gereken zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğu, davalıların zaman aşımı itirazlarının haklı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. İcra takibi ve dava konusu edilen “tarımsal krediler ikraz sözleşmesi” 11.05.2000 tarihlidir. Sözleşmenin 6. maddesinde kullandırılan kredinin vadeli olduğu belirtilmişse de madde içeriğinden her hangi bir vade tarihi bulunmadığı görülmektedir. 6098 sayılı TBK'nun 149. Maddesinde (818 sayılı BK'nun 128.md. ) zaman aşımı süresinin alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacağı hükmünü içermektedir....
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 08/11/2007 tarihli kararıyla çeklerin zaman aşımına uğradığının hüküm altına alındığı, en geç bu tarihde davacı tarafından çeklerin zamanaşımına uğradığını öğrendiği kabul edilse dahi davanın mahkemede BK'nın 66. maddesindeki 1 yıllık süre geçtikten sonra 25.03.2010 tarihinde açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve mahkemenin ... 644. maddede belirtilen davanın zaman aşımı süresinin başlangıcını ... 4....
Eğer eylem, ceza kanunları uyarınca daha uzun zaman aşımı süresi bulunan cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş ise ceza zaman aşımı süresi uygulanır. Şu halde, davaya konu olayın 31/08/2005 tarihinde gerçekleştiği ve işbu davanın 14/10/2015 tarihinde açılmış olduğu dikkate alınarak yasada öngörülen ceza ve genel zaman aşımı süresi dolmuştur. Bu sebeple davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararı yukarıda açıklanan sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Davacının talep ettiği yıllık izin ücreti fesih tarihinden, fazla mesai ve genel tatil ücreti talepleri ise doğdukları ayı takip eden aybaşından itibaren 5 yıllık zaman aşımına tabi olup, zaman aşımı başlangıcı açısından en son fesih tarihi esas alındığında fesih tarihi ile dava tarihi arasında 9 yıla yakın bir sürenin geçtiği, bu itibarla davanın açıldığı tarih itibarı ile 5 yıllık zamanaşımı süresinin haydi haydi geçtiği ve davalı vekilinin süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmakla, dava zaman aşımına uğrayan bu üç talebin reddi gerekirken, zamanaşımı müessesi hatalı değerlendirilerek dava dilekçesinde istenen miktarların zamanaşımına uğramayacağı gerekçesi ile bu taleplerin kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....