Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zaman aşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zaman aşımı defi dikkate alınmaz. Zaman aşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). Somut olayda davalı tarafından cevap dilekçesiyle zaman aşımı defi ileri sürülmesine rağmen hükme dayanak bilirkişi raporunda bu husus gözetilmeksizin hesaplama yapıldığı gibi, mahkemece davacının vaki zaman aşımı defi nedeniyle zaman aşımına uğrayan alacaklarının dışlanarak zaman aşımına uğramayan alacak miktarında kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde zaman aşımı defi dikkate alınmaksızın karar verilmesi hatalı olup hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir....
Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zaman aşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zaman aşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zaman aşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zaman aşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zaman aşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zaman aşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir....
Bu itibarla zaman aşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zaman aşımını kesmez, zaman aşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.Somut uyuşmazlıkta, davacı vekilince 09.01.2017 tarihli ıslah dilekçesinde olası zaman aşımı defi de göz önünde bulundurularak dava konusu alacaklar ıslah edilmiş, davalı vekilince de süresinde ıslaha karşı zaman aşımı def’inde bulunulmuştur....
Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir. Dava konusu somut olayda; birleşen davanın dava tarihinin 17.12.2019 olduğu, dava dilkeçesinin davalı tarafa 26.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafın ise işbu dava dilekçesine karşı 02.01.2020 de süresi içinde zaman aşımı itirazında bulunuğu anlaşılmakla; Mahkemece birleşen dosya bakımından zaman aşımı itirazı değerlendirilmeksizin hüküm tesisi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır....
Davada asıl işveren Gama - Nurol Adi Ortaklığınca zaman aşımı itirazının ileri sürüldüğü, davalı T4 Şti tarafından zaman aşımı defi ileri sürülmediği sabittir. Davalı Nurol İnşaat Aş'nin asıl işveren, davalı T4 Şti'nin ise alt işveren olduğu sabit olup, Yargıtay 22. H.D'si ile 9. H.D'si İçtihad Farklılıklarının Görüşülmesi Eylül 2020 tarihli belgenin 23. Maddesi gereğince asıl işveren alt işveren arasındaki ilişkide birlikte borçluluk kabul görse de aralarındaki ilişki bir anlamda Türk Borçlar Kanunu 155. Maddesinde düzenlenen asıl borçlu / kefil ilişkisine benzemektedir. Alt işveren asıl borçlu, asıl işveren ve kefil ise alacaklıya karşı garanti yükümlülüğü altındadır. Bu itibarla asıl işverenin ileri sürdüğü zaman aşımı definden sadece asıl işveren yararlanır. Alt işverenin ileri sürdüğü zaman aşımı defi asıl işverene sirayet eder. Bu şekilde asıl işverenin sorumluluğu alt işverenin sorumlu olduğu miktarı aşmamış olur....
Somut olayda, davalı vekili, 18.05.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile zaman aşımı defi ileri sürmüştür. Mahkemece, 23.6.2011 tarihli duruşmada davalı vekilinin zaman aşımı savunması, süresinde olmadığı gerekçesi ile reddedilmiştir. Oysa ki yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla zaman aşımı defi ileri sürülmesi mümkündür. Davalı vekili tarafından verilen 18.05.2011 tarihli ıslah dilekçesi de bu mahiyettedir. Bu sebeple davalı vekilinin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürdüğü zaman aşımı defi değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.11.2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
zaman aşımı definin dava dilekçesinin tebliğden itibaren 10 günlük cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği, davalı vekilinin 07.07.2010 tarihli celsede yapıldığı, davalı vekilinin 02.07.2010 tarihinde zaman aşımı definde bulunduğunu bildirmiş ise de yazı işleri müdürü tarafından havale edilen 02.07.2010 tarihli cevap dilekçesinin fotokopi olduğu ve aslının dosyaya ibraz edilmediği ,zaman aşımı definin süresinde yapılmadığ,...” gerekçesiyle zamanaşımı itirazı dikkate alınmayarak davanın kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı davalı taraf temyiz etmiştir. E) Gerekçe: 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir....
Mahkemece zamanaşımı defi dikkate alınmaksızın kurulan hüküm hatalıdır ” gerekçesi ile verilen karara karşı yerel mahkemece “Yargıtay tarafından zaman aşımı defi gözetilmediğinden bahisle kararımız bozulmuş ise de daha önceden davaya karşı davalı tarafça zaman aşımı definde bulunulduğu, bu hususun bilirkişi heyet raporunda da dikkate alınıp buna göre hesaplama yapıldığı, davacının dava tarihinden geriye doğru 5 yıl öncesine ait fazla mesaiye ilişkin alacaklarının zaman aşımına uğradığından bu yönde değerlendirme yapılmış olduğu” gerekçesi ile direnilmiş olup, bilirkişi heyet raporunda cevaba karşı ileri sürülen zamanaşımı definin dikkate alındığı, bu nedenle direnmenin doğru olduğu ve yerel mahkemesince bu hususun düzeltildiği anlaşıldığından, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun...
Mahkemece; davalı vekilinin 21/02/2013 tarihli süre uzatım isteminde zaman aşımı itirazında bulunmadığı, 07/03/2013 tarihli cevap dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunduğu, ancak duruşmada davacı tarafın davalının yaptığı zaman aşımı itirazına karşılık savunmanın genişletilmesi itirazında bulunmadığı bu nedenle zaman aşımı itirazı nazara alınarak yapılan hesaplamaya göre karar verildiği, buna göre de, davacının davalıdan talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1- 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süresinden sonra yapılan zamanaşımı def'ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def'i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süresinden sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir....
Ancak takibin ilamsız takip olarak yapılması tarafların lehtar ve keşideci olmakla davacı alacaklının temel ilişkiye dayalı olarak genel zaman aşımı süresi içinde her zaman talepte bulunabileceği, iddia edilen temel ilişki olan hisse devrinden kaynaklı alacakların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, davalının bu doğrultudaki zaman aşımı itirazını ikinci cevap dilekçesi olarak adlandırdığı 17.10.2018 tarihli dilekçesinde ileri sürdüğü, dava basit yargılama usulüne tabi olup cevap dilekçesinin verilmesiyle dilekçeler aşaması tamamlanıp ön inceleme safhasına geçildiğinden ve zaman aşımı itirazının dilekçeler aşamasında ileri sürülmesi gerektiğinden somut olayda 5 yıllık zaman aşımı definin cevap dilekçesiyle birlikte ileri sürülmemesi sebebiyle davalının zaman aşımı itirazlarının reddine karar verilmiştir....