Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK m.. 174/1) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk lehine takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır....
Maddesi ile, iştirak nafakasına ilişkin 4. Maddesinin tedbir nafakası kısmından sonraki bölümlerinin tümden tümden kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davacı kadın lehine hakkaniyete uygun oranda yoksulluk nafakasına ve müşterek çocuklar lehine de, iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/227 Esas 2004/96 Karar sayılı ilamı ile davacı lehine hükmedilen aylık 100,00 TL yoksulluk nafakasının 50,00 TL arttırılarak aylık 150,00 TL olarak devamı ile müşterek çocuk lehine hükmedilen aylık 50,00 TL nafakanın 150,00 TL arttırılarak aylık 200,00 TL olarak devamı ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Dava iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasının artırılması talebine ilişkindir. TMK'nın 175.maddesinde "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir." denilmektedir. Kanunda öngörülen şartlar davacı lehine gerçekleştiği takdirde, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir....
Davacı-karşı davalı kadın eşin bu beyanı iştirak nafakası yönünden geleceğe yönelik sonuç doğurmaz ise de yoksulluk nafakası ve tazminat isteminden feragat niteliğini taşımaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bunun yanında eşlerin birbirlerine karşı olan bakım, barınma, koruma, gözetme yükümlülükleri sürekli yinelenen yükümlülükler (TMK. md. 169) olduğundan, davacı-karşı davalı kadın eş yararına istem tarihi olan 07.10.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden İtibaren hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır....
maddesi gereğince yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı erkek vekilinin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ile, velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarlarının yetersiz olduğu anlaşılmakla, davacı kadın vekilinin yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının hüküm bölümünde asıl dava kısmında bulunan yoksulluk nafakasına ilişkin 4. ve iştirak nafakasına ilişkin 3.maddelerinin tümden kaldırılmasına yeniden hüküm kurularak davacı kadın ve müşterek çocuk yararına hakkaniyete uygun oranda yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği kanısına ulaşılmıştır....
Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, davalı- davacı kadının iştirak nafakasına ilişkin istinaf itirazının kabulü ile ilk derece mahkemesinin iştirak nafakasına ilişkin hükmünün kaldırılarak, yeniden verilen karar uyarınca, müşterek çocuk yararına aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasının, kararın kesinleşmesinden itibaren davacı-davalıdan alınarak, davalı-davacı kadına verilmesine, davacı-davalının da iştirak nafakasına ilişkin istinaf itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3- Tarafların yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; İlk derece Mahkemesi tarafından, davalı-davacı kadın yararına aylık 450,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır....
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle *davalı kadın yararına hüküm altına alınan yoksulluk nafakası ile müşterek çocuk için takdir edilen iştirak nafakasının, boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken karar tarihinden geçerli olacak şekilde hükmedilmesi doğru değilse de temyiz edenin aleyhine bozma yapılamayacağına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03.11.2008 (Pzt.)...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince; davacının davasının kısmen kabulü ile müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile arasında şahsi ilişki tesisine, çocuk için 300 TL iştirak nafakasına, davacı kadın için 200 TL olan yoksulluk nafakasının 200 TL artırılarak 400 TL olarak belirlendiği görülmüştür. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kadın için belirlenen yoksulluk nafakasının ve küçük için belirlenen iştirak nafakasının artırılmasını ve TEFE-TÜFE oranında artışına hükmedilmesini talep ettiği görülmüştür. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava; velayetin değiştirilmesi, müşterek çocuk lehine iştirak nafakasına hükmedilmesi ile davacı kadın için belirlenen yoksulluk nafakasının artırımı istemi ile açılmıştır....
Bu halde, davalının ekonomik durumunun sıfır olduğu kabul edilemez ve yararına yoksulluk nafakası tayin edilemez. Bu husus nazara alınmadan, davalı yararına yoksulluk nafakası tayini doğru bulunmamıştır. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun yoksulluk nafakasıyla ilgili bozma kararına sonucu bakımından katılmakla birlikte bozmanın gerekçesine iştirak etmiyorum....
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; sözkonusu hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemiz 25.06.2014 tarihli 2014/3344 Esas ve 2014/10371 Kararı ile; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, yoksulluk nafakasının en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması ve tarafların müşterek çocukları için hükmedilen iştirak nafakasının niteliği, çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları, nafaka yükümlüsü babanın gelir durumu nazara alınarak hakkaniyete uygun bir artırıma hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve niteleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş," gerekçesiyle hüküm bozulmuştur....