Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Seçim hakkı kendisine geçen davalı yetki itirazında bulunurken sadece bir mahkemeyi yetkili olarak bildirmelidir. Yetki itirazında birden fazla mahkemeyi gösterirse yetkili mahkemeyi kesin olarak bildirmemiş olduğundan böyle bir yetki itirazı geçersizdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde "Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı"nı "ilk itiraz" olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; "ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez." hükmünü içermektedir. Somut dosyada, davacı tarafça icra takibinin yapıldığı yer İstanbul 12....

    Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK'nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir....

      Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuştur. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi "Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir" hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir. HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir....

        Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır....

          Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin, daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle, kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir....

            Burada vurgulanması gereken önemli hususlardan biri de HMK'nın 17. maddesinde öngörülen yetki sözleşmesinde belirlenen mahkeme ya da mahkemelerin münhasır hale gelmesi kuralı ile kesin yetki kuralının birbirine karıştırılmaması gereğidir. Zira, yetkinin kesin olduğu hallerde yetki sözleşmesi yapılamaz (HMK'nın 18/1. md.). Somut olayda davalı vekili HMK'nın 116/1-a ve 117/1. madde hükümleri uyarınca esasa cevap süresi içinde yetki itirazında bulunmadığı halde mahkemece yanılgılı değerlendirme ile bayilik sözleşmesinin 20. maddesindeki yetki kaydının re'sen gözetilerek HMK'nın 17. maddesi hükmü uyarınca kesin yetki kuralı olarak kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Hukuk Dairesinin 22.06.2020 tarihli kararında, konşimentodaki yetki şartının geçersiz olduğuna ve uyuşmazlığın çözümünde Türk Mahkemelerinin yetkili olduğuna hükmedildiğini, anılan karar uyarınca milletlerarası yetki itirazının reddi gerektiğini, yetki sözleşmesi içeren sözleşmelerde her iki tarafın imzasının bulunması gerektiğini, bu nedenle konşimentonun arkasında bulunduğu iddia edilen yetki şartının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, taraflarca imzalanmış bir sözleşme ve yetki şartının bulunmadığını, yetki şartının yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğini, oysa sunulan konşimentoda tarafların imzasının bulunmadığından, HMK'nın 18 ve TBK 14.maddelerine uygun şekilde yazılılık koşulunun yerine getirilmediğini, tek taraflı bir beyanla yetki anlaşması yapılamayacağının bir çok yüksek yargı kararında kabul edildiğini; Yetki şartının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi, yetki şartının TBK'nın 20 ve 21. maddeleri kapsamında genel işlem şartı içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, yabancılık...

              Hukuk Dairesinin 22.06.2020 tarihli kararında, konşimentodaki yetki şartının geçersiz olduğuna ve uyuşmazlığın çözümünde Türk Mahkemelerinin yetkili olduğuna hükmedildiğini, anılan karar uyarınca milletlerarası yetki itirazının reddi gerektiğini, yetki sözleşmesi içeren sözleşmelerde her iki tarafın imzasının bulunması gerektiğini, bu nedenle konşimentonun arkasında bulunduğu iddia edilen yetki şartının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, taraflarca imzalanmış bir sözleşme ve yetki şartının bulunmadığını, yetki şartının yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğini, oysa sunulan konşimentoda tarafların imzasının bulunmadığından, HMK'nın 18 ve TBK 14.maddelerine uygun şekilde yazılılık koşulunun yerine getirilmediğini, tek taraflı bir beyanla yetki anlaşması yapılamayacağının bir çok yüksek yargı kararında kabul edildiğini; Yetki şartının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi, yetki şartının TBK'nın 20 ve 21. maddeleri kapsamında genel işlem şartı içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, yabancılık...

              DAVA Davacılar vekili dava dilekçesinde; yetki tespit belgesinin Adi Ortaklığın tüm işyerlerini kapsamadığını ve bu bağlamda çalışan sayısının doğru tespit edilmediğini, yetki tespit belgesinin kanuna aykırı olarak Adi Ortaklığın aynı işkoluna girmeyen işyerlerini de kapsadığı, işkolu tespitinin hatalı olduğunu, yine davalı Sendikanın kanunun aradığı şartları haiz bir sendika olmadığını ve yetki belgesindeki işyeri sicil numaralarının hatalı belirlendiğini iddia ederek davalı Bakanlığın yeti tespiti kararının iptalini talep etmiştir. II....

                A.Ş. unvanlı işyeri için yapmış olduğu yetki tespit başvurusu 13.12.2021 tarihinde Bakanlığımız kayıtlarına ulaşmıştır. Davacının Sosyal Güvenlik Kurumu’na yaptığı tesciller vasıtasıyla yetki tespit düzeyi, işyerinin hangi işkolunda bulunduğu ve işyerinde çalışan işçi sayısı; işçilerin e-Devlet üzerinden yapmış olduğu sendika üyelik ve üyelikten çekilme işlemleri ile de işyerinde çalışan sendikalı işçi sayısına ulaşılmaktadır. Sistemimize yansıyan bilgilere göre davacı işverene ait yetki tespiti için başvuran sendika ile aynı işkolunda bulunan 1 işyeri bulunmaktadır ve bu bağlamda işyeri düzeyinde yetki tespit işlemi yapılmıştır. İşyerlerinde başvuru tarihi itibarıyla 479 işçi çalışmakta olup 252 işçi yetki tespiti için başvuran sendikaya tarihi itibarıyla üyedir (% 52,61). Bu doğrultuda sendikaya olumlu yetki tespiti verilmiş ve akabinde işveren sendikası tarafından yasal süreç içerisinde yetki tespitine görevli makama kaydettirerek itiraz etmiştir....

                UYAP Entegrasyonu