Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir. (11. HD 2016/15056 - 2017/319 vb.)...

    Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır....

      Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. 3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. 4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükümlerine yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 6 ve 10. maddelerindeki hükümler karşısında sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklarda seçimlik yetki sözkonusudur. Kesin yetkinin sözkonusu olmadığı hallerde davacının seçim hakkını kullanmayarak yetkisiz mahkemede dava açması halinde seçim hakkı davalıya geçer. Seçim hakkı kendisine geçen davalı yetki itirazında bulunurken sadece bir mahkemeyi yetkili olarak bildirmelidir. Yetki itirazında birden fazla mahkemeyi gösterirse yetkili mahkemeyi kesin olarak bildirmemiş olduğundan böyle bir yetki itirazı geçersizdir. Dosya kapsamından; davalı kurumun ...'da bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin ...'...

        Yerköy Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) ise, yetkinin kesin olmadığı hallerde süresinde yapılan yetki itirazı üzerine verilen yetkisizlik kararı istinaf veya temyiz yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise dosyanın gönderildiği mahkemenin bu yetkisizlik kararı ile bağlı olduğu, ancak kesin yetki bulunmadığı gibi, yetki itirazının olmadığı durumda yetkisizlik kararı verilemeyeceği, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, dolayısıyla İstanbul 22....

          Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır....

            Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10- 236- 345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı H.M.K m.19/2 hükmünde şöyle denilmiştir: “... Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir”   hükmü de göz önünde bulundurulmalıdır. 6100 Sayılı HMK’nın 19/2. Maddesine göre, yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir....

            Yerel mahkemece "haksız fiilin İzmir'de vuku bulduğu, HMK 7/1 maddesi gereğince İzmir Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu" gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, Sayın çoğunluğun "HMK 7/1 maddesinde düzenlenen yetki kuralının kesin yetki olmadığı, davalı ... şirketlerinin yerleşim yerlerinin İstanbul olduğu, mahkemenin uyuşmazlıkta yetkili bulunduğu" gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Sayın çoğunluğun, kesin yetki kuralının kabul edilmesi için madde metninde “kesin yetki” ibaresinin bulunması gerektiği, tek kriterin madde metnindeki bu ibare olduğuna ilişkin görüşüne katılamıyorum. Zira, bir yetki kuralının kamu düzenine ilişkin ve kesin yetki olup olmadığı, onunla ilgili kanun hükmündeki ifadenin mutlak olup olmamasına ve o yetki kuralının konuluş amacına göre belirlenmelidir. (Bknz. Baki Kuru-HUMK 6.baskı 1.cilt sh. 548, Pekcanıtez- Atalay-Özekez HMK'ya göre Medeni Usul Hukuku sh. 125, 127, Mustafa Kılıçoğlu 6100 sayılı HMK sh.120 vd.)...

              Yukarıda ifade edildiği üzere, yasal düzenleme kapsamında, yetki sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gereklidir. Adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Yazılı şekil, yetki sözleşmesi için geçerlik şartıdır. ( HMK 18/2). Bu nedenle, yazılı olarak yapılmamış bir yetki sözleşmesinin varlığı, başka bir delille ispat edilemez. Fakat davalı yetki itirazında bulunmazsa, taraflar arasında zimni ( ve sözlü) bir yetki sözleşmesi yapılmış sayılır. Yetki Sözleşmesi, usul hukukuna ilişkin bir sözleşmedir. İki şekilde yapılabilir. Ayrı bir sözleşme olarak veya yetki şartı olarak. Yetki şartı ile, tacir veya kamu tüzel kişisi olmak koşuluyla taraflar yaptıkları bir sözleşmeye, bu sözleşmenin uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklar için belli bir mahkemenin yetkili olacağına ilişkin bir hüküm koyabilirler. Uygulamada, ayrı yetki sözleşmesi az olmakla birlikte daha çok yetki şartına rastlanmaktadır....

                Taraflar yetkili kıldıkları mahkemenin yanında kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini isterler ise bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekir. Somut olaya bakıldığında, takip dayanağı bonoda İstanbul Mahkemeleri'nin ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığı belirtilmiş olup, senette lehtar ve keşidecinin şirket olmaları nedeniyle tacir sıfatına sahip olduklarından HMK'nun 17. Maddesi gereğince tacirler arasında düzenlenen yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, tarafların yetkili icra dairelerini yetki sözleşmesi yaparak belirlemesi durumunda icra dairesinin yetkisinin kesin yetki haline geldiği, yetki sözleşmesinde belirtilen İstanbul icra dairelerinde takip başlatılmasında, mahkemece yetki itirazının reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, HMK.355 mad....

                İİK'nın 282. maddesi gereğince davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz. HMK'nın 6/1. maddesi uyarınca "(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." Bu yetki kuralı kesin olmadığından HMK'nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir....

                  UYAP Entegrasyonu