Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir." denilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 127'nci maddesinde, cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, 116/1-a maddesinde kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlar içinde sayıldığı ve 117/1'inci maddesinde de ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Eldeki rücuan tazminat istemli davada, kesin yetki sözkonusu değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2015 gün 11-2359-1443 sayılı kararı). Davacı tarafından 18.11.2014 tarihinde ... İş Mahkemesine dava açılmış olup dava dilekçesinin gerekçeli karar ile tebliğ edildiği ve ortada usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı açıktır....

    Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir." denilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 127'nci maddesinde, cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, 116/1-a maddesinde kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlar içinde sayıldığı ve 117/1'inci maddesinde de ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Eldeki rücuan tazminat istemli davada, kesin yetki sözkonusu değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2015 gün 11-2359-1443 sayılı kararı). Davacı tarafından 18.03.2016 tarihinde İstanbul 19. İş Mahkemesine dava açılmış olup dava dilekçesi tebliğ edilmediğinden ortada usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı açıktır....

      Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." HMK.nun .../....maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir" hükmü getirilmiştir. O halde, somut olayda, kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralı olmadığına ve usulüne uygun yetki itirazı da bulunmadığına göre, mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemeyeceği ortadadır. Mahkemece; bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın ve özellikle davalı tarafça süresinde ve yöntemince yetki itirazında bulunulmadığı halde, davanın esasının incelenmesi yerine doğrudan yetkisizlik kararı verilmesi usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

        İş Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle Mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19'uncu maddesinde "yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir....

          Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir." denilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 127'nci maddesinde, cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, 116/1-a maddesinde kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlar içinde sayıldığı ve 117/1'inci maddesinde de ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Eldeki rücuan tazminat istemli davada, kesin yetki söz konusu değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2015 gün ..... sayılı kararı). Davacı tarafından .... İş Mahkemesine dava açılmış olup ortada usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı açıktır....

            Asliye Ticaret Mahkemesince ise; davada hisse devrine konu şirketin davalı olmadığını, davanın alacak davası olup, yetkili mahkemenin belirlenmesinde genel yetki kuralının geçerli olup, davaya bakmakla genel yetkili mahkemenin ... Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesinde genel yetki kuralı düzenlenmiştir. Buna göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanunun "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." hükmünü içermektedir....

              Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir." denilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 127'nci maddesinde, cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, 116/1-a maddesinde kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlar içinde sayıldığı ve 117/1'inci maddesinde de ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Eldeki rücuan tazminat istemli davada, kesin yetki sözkonusu değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2015 gün 11-2359-1443 sayılı kararı). Davacı tarafından 26.05.2015 tarihinde Malatya İş Mahkemesine dava açılmış olup dava dilekçesi tebliğ edilmediğinden ortada usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı açıktır....

                Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde "Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı"nı "ilk itiraz" olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; "ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez." hükmünü içermektedir. Somut olayda, davacının, vekâlet ücretinin davalıdan tahsili istemiyle dava açtığı, davada kesin ve özel yetki kuralı ve davalı tarafından yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığı, ancak İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesince re'sen yetkisizlik mahiyetinde karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davanın, yetki itirazında bulunulmaması nedeniyle, yetkili hale gelen İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 12/04/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

                  reddedilmesi gerektiğini, Yetki tespitine itiraz ile işkolu tespit talebinin aynı dava ile talep edilemeyeceğini, bu iki davanın tamamen bağımsız ve ayrı usuller öngören davalar olduğunu, işyeri ile ilgili işkolu itirazında bulunulması halinde bu itirazın yetki tespitini etkilemeyeceğini, her ne kadar işkolu ile yetki tespiti itirazı aynı dava ile öne sürülemeyecekse de aksi varsayımda dahi işkolu itirazının önceki tarihli yetki tespit sürecine etkisinin olmasının mevzuat gereği mümkün olmadığını, İDM kararının kaldırılarak öncelikle usulden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Esasa ilişkin olarak ise; kayıtlara göre T4-Sen Sendikasının dava dışı Bathonea Yapı A.Ş....

                  Aynı şekilde yetki devrinin, devredenin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı ve devralanın devredene karşı hiyerarşik sorumluluğunun devam ettiği genelde kabul edilmektedir. İmza yetkisinin devri halinde devrin kişisel nitelikte olmasına ve dolayısıyle devredenin veya devralanın şahıslarında değişiklik olduğu zaman imza yetkisi devrinin düşmesine karşılık yetki devrinde, devir gayri şahsi ve görevsel bir nitelikte olduğu için, yetki devredenin veya devralanın şahıslarında meydana gelen değişikliklerin yetki devrine bir etkide bulunmayacağı bu iki devir arasındaki en önemli farkı oluşturmaktadır. Taşıdığı niteliklerin doğal bir sonucu olarak yetki devrinde bulunan otoritenin yani üst düzey kamu yöneticisinin değişmesinin yetki devrinin de kendiliğinden sona ermesini gerektirmeyeceğini kabul etmek gerekir....

                    UYAP Entegrasyonu