Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat) DAVA TARİHİ : 10/03/2022 KARAR TARİHİ : 30/10/2023 KARARIN YAZILMA TARİHİ : 02/11/2023 Samsun 3....

    ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR ESAS NO : 2020/603 Esas KARAR NO : 2021/449 DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 19/08/2019 KARAR TARİHİ : 02/06/2021 Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin --------------- olduğunu, hâlihazırda ise hissedarı olduklarını, bu şirketin müvekkilleri tarafından kurulduğunu, sonraki yıllarda şirketin gerçekleştireceği --------------------- ----sağlanması bakımından diğer hissedarlarla sözleşmeler akdedildiğini ve buna bağlı olarak hisse devirleri yapıldığını, ancak diğer hissedarların tümü ile kendilerinin kontrolünde bulunan ve de tüm yetkileri kendilerinde bulunan----- ----- yürütümü için gerekli iş ve hizmetlerini akdedilen sözleşmeler kapsamında yerine getirmediklerini, bu durumdan kaynaklı kendilerine gerekli bildirimlerin yapılmadığını...

      Mahkemece, bina malikinin Türk Medeni Kanunu'nun 69. maddesinde yer alan; "Bir binanın maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür." hükmü gereğince yapı maliki olarak sorumlu olduğu belirtilerek hüküm kurulmuştur. Aboneliğini iptal ettirmeyen ve kullanıma sebebiyet veren davacının sözleşme nedeni ile fiili kullanıcı ile birlikte sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak, taşınmazda fiilen su kullanıcısı olduğu kanıtlanmadan, taşınmaz maliki davalı ...'ın da sadece taşınmazın maliki olması nedeni ile kullanılan suyun faturalarını ödemede sorumlu tutulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....

        . - 2007/260 K. sayılı ilâmıyla ... ilçesi, ... mevkiinde bulunan 4973 parsel sayılı 348.90 m2 yüzölçümlü arsa cinsli taşınmazlarının tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile adına tescil edildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek 31.03.2008 tarihinde kesinleştiğini, tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde orman şerhi bulunmadığını, tapu kaydına güvenerek taşınmazları satın aldıklarını, tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklı gerçek zararlarının karşılanması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup 5.000.-TL tazminat istemiyle dava açmışlardır. Daha sonra 04.07.2014 havale tarihli ıslah dilekçesiyle 1084 parsel yönünden 58.553,62.-TL, 4973 sayılı parsel yönünden 47.635,17.-TL tazminat isteğinde bulunmuşlardır....

          Maddelerinde düzenlenen yapı malikinin sorumluluğundan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. HUMK'nun 275. ve devamı maddelerinde; “bilirkişilik" müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hâkimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK'nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir. HMK'nun 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur....

            Dava; kusursuz sorumluluktan kaynaklı tazminat isteğine ilişkindir. "Davalı vekili, meydana gelen fırtına ile bahçedeki baraka çatısının tamamen mücbir sebep nedeni ile uçtuğunu, müvekkilinin yapı maliki olarak her türlü özeni gösterdiğini, meydana gelen olayla arasında illiyet bağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı uyarınca davalının bina maliki olurak kusursuz sorumlu olduğu, bina malikinin kurtuluş beyyinesi getirmesinin mümkün olmadığı, ancak uygun illiyet bağının, mücbir sebep, mağdur veya üçüncü kişinin ağır kusuru ile kesilmesi halinde, malikin sorumluluğunun ortadan kalkabileceği, olayda illiyet bağının kesildiğinin davalı tarafça ispatlanmadığı, meydana gelen zarardan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir..........

            Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş taşkın yapı sahibine bazı koşulların gerçekleşmesi halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur. Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken koşullardan birisi de halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır....

              Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk-bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur....

              Somut olaya gelince; dava konusu 631 ve 632 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin 28.03.1989 tarihinde yapıldığı ve 22.08.1996 tarihinde kesinleştiği; davacının adına tespit ve tescil edilen 632 sayılı parseli bakımından Ardeşen Belediye Başkanlığı tarafından 03.04.1991 tarihinde 3 kat için inşaat ruhsatnamesi, 24.07.1991 tarihinde 1 kat için yapı kullanma izin kağıdı, 31.12.1997 tarihinde ilave yapı ruhsatı ve 20.10.2000 tarihinde toplam 6 kat için yenileme yapı ruhsatı düzenlendiği; taşınmazda 08.12.2000 tarihinde kat irtifakı tesis edildiği, 4 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı Erol Parlak, diğer bağımsız ölümlerin ise davacı adına kayıtlı olduğu; davalılardan ... adına tespit edilen 631 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise, ...'...

                Belediye Başkanlığı yazı cevabına göre, A, B ve C blok yapı kullanma izin belgeleri 11/09/2012 tarihinde alınmıştır. Davacı taraf uhdesinde kalması kararlaştırılan A Blok 2 ve 3 nolu bağımsız bölümler için geç teslimden kaynaklı kira tazminatı talep etmiş, davalı taraf ise zamanaşımı def'inde bulunmuştur. TBK 147/6.maddesi uyarınca eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat talebi 5 yıllık zamanaşımına tabidir. A Blok 2 ve 3 nolu bağımsız bölümün yapı kullanma izin belgesinin alındığı tarih karine olarak teslim tarihi olarak kabul edilmektedir. Davacı tarafça bu bağımsız bölümlerin yapı kullanma izin belgesi alım tarihinden daha sonraki bir tarihte teslim edildiği hususu ispat edilememiştir....

                UYAP Entegrasyonu