Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yerel Mahkemesi tarafından verilen vasinin değiştirilmesine ilişkin 31.03.2003 tarihli ilamın tanınması ve tenfizi istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun yabancı mahkemece verilen ilamların tanınmasına ilişkin 58. maddesi, yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesinin yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı olduğunu, tanımada 54. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmayacağını, ihtilâfsız kaza kararlarının tanınmasının da aynı hükme tâbi bulunduğunu, yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye'de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usulün uygulanacağını hükme bağlanmıştır. 54/b maddesi ise, yabancı mahkeme ilamının tenfizinde Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmesi şartını getirmiş, 10/1 ve 3. maddelerinde de vesâyet veya kısıtlılık kararı verilmesi veya sona erdirilmesi sebeplerinin, hakkında...

    Dava, yabancı mahkemece verilen vasi tayinine ilişkin kararın tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15/10/2019 tarih 2017/(18)8- 1924 Esas ve 2019/1060 Karar sayılı ilamında "5718 sayılı MÖHUK’un “Görev ve Yetki” başlıklı 51. maddesi; “(1) Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. (2)Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye'de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.” düzenlemesini içermektedir. Buna göre, yabancı mahkeme kararlarının tanıması ve tenfizi davasında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. Tanıma ve tenfiz kararının önemi dolayısıyla yabancı kararı veren mahkemenin hangi mahkeme olduğuna bakılmaksızın asliye mahkemelerinin görevli olması uygun görülmüştür....

    Dava, yabancı mahkemece verilen vasi tayinine ilişkin kararın tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15/10/2019 tarih 2017/(18)8- 1924 Esas ve 2019/1060 Karar sayılı ilamında "5718 sayılı MÖHUK’un “Görev ve Yetki” başlıklı 51. maddesi; “(1) Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. (2)Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye'de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.” düzenlemesini içermektedir. Buna göre, yabancı mahkeme kararlarının tanıması ve tenfizi davasında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. Tanıma ve tenfiz kararının önemi dolayısıyla yabancı kararı veren mahkemenin hangi mahkeme olduğuna bakılmaksızın asliye mahkemelerinin görevli olması uygun görülmüştür....

    Dış ilişkiler genel müdürlüğüne müzekkere yazılmış, Türkiye ile karar veren Rusya Federasyonu arasında ikili anlaşma bulunup bulunmadığı sorulmuş, yazı cevabında Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında hukuk, aile ve tahkim mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin mütekabiliyet anlaşmalarının bulunmadığı yönünde bilgi verildiği görülmüştür. Yabancı mahkeme kararlarının tanınması yahut tenfizine karar verilmesi için mütekabiliyet esası geçerlidir. Karşılılık ilkesinin uygulanmadığı hallerde ilgili ülkenin mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi mümkün değildir. Yabancı mahkeme kararının Rusya Federasyonu 15.Tahkim Mahkemesine ait olduğu, görülmektedir....

      Bölge Mahkemesi'nin 11.01.2012 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıkları, davaya konu tanınması/tenfizi istenen belge tercümesinden yanlar arasında evlilik birliği devam ederken 04.05.2011 tarihinde ... "evlilik anlaşması" başlıklı belge tanzim ettikleri anlaşılmaktadır. Türk hukukunda, tanıma ve tenfize konu olabilmesi için verilen kararın yabancı mahkeme ilamı niteliğinde olması gerekir. Bilindiği üzere, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun 50. vd. maddelerinde yabancı mahkeme kararlarının tenfizi ve tanınması düzenlenmiş bulunmaktadır. Yabancı mahkemeler tarafından verilmiş ve o devlet kanunlarınca kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi için Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesi gerekir. Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi ise yabancı mahkeme ilamının tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır (MÖHUK 58.m)....

        Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.(2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir.(3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye'de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır."şeklinde düzenlenmiştir....

        Yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarına, yabancı mahkemece verilen kayyımlık kararının tanınmaması halinde, aynı davayı Türk mahkemelerinde açmaya zorlama, 5718 sayılı Kanun'un amacına aykırı olmaktadır." Bu bağlamda Türk vatandaşları hakkında yabancı mahkemelerce verilen vesayete ilişkin ilamların tanınması ve tenfizine yasal engel bulunmadığı anlaşılmaktadır. Vesayete ilişkin yabancı mahkeme kararlarının kesinleşmesi yönünden ise "5718 Sayılı Kanunun 50. md.’si gereği tenfize konu olacak mahkeme kararlarının verildiği ülke kanunlarına göre kesinleşmiş olması gerekmektedir. Yabancı mahkeme kararının; kesin hüküm etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (MÖHUK 59. md.). Netice itibariyle bu karara kesin hüküm kuvvetini verildiği ülkenin usul kuralları verecektir. Bu kararın tanınmasını ve tenfizini isteyen taraf, söz konusu yabancı ilamın kesinleştiğini gösteren belgeyi ibraz etmek zorundadır (MÖHUK 53(1 b))....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Yabancı Mahkeme Kararının Tanınması ve Tenfizi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, taraflarca temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle kendisine karşı tanıma ve tenfiz istenen davalının, hüküm veren mahkemeye o yer kanunları uyarınca usulüne uygun olarak çağrıldığının, yabancı mahkeme kararının içeriğinden anlaşılmasına göre davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, diğer hususlara ilişkin temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir. 2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; Davacı, yabancı mahkeme kararında yer alan nafaka yükümlülüğüne ilişkin bölümün tenfizine karar verilmesini ve "tanınması ile tenfizi talep olunan karar gerekçesi, içeriği ve hükümleri ile Türk Medeni Kanununun velayet...

          Sulh Mahkemesini....sayılı kararı ile boşandıklarını, kararın 07.01.2014 tarihinde kesinleştiğini belirterek yabancı mahkeme ilanımın tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; hükmün 2. maddesinde aynen “... .... Sulh (Aile) Mahkemesinin 15.09.2014 tarih ve 32 F 503/13 sayılı 07.11.2015 kesinleşme tarihli kararın boşanmaya ilişkin kısmının ....“,3. maddesinde ise “..... 28.03.1981 .... doğumlu ... ile aynı yerd.... de nüfusa kayıtlı .... TC Kimlik nolu ..... ve .... oğlu 30.07.1977 .... doğumlu ...'nin boşanmalarına “şeklinde hüküm kurulmuştur". Dava mahkemenin de kabulünde olduğu üzere yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir. Mahkemece sadece tanınması ve tenfizi talep edilen ....... Sulh Mahkemesinin ....ayılı boşanma kararının tanınması ve tenfizi konusunda bir karar verilmesi gerekirken, açılmış bir boşanma davası var gibi tarafların boşanmalarına da karar verilmesi doğru olmamıştır....

            Mahkemece, ‘--verilen süre içerisinde apostil şerhi, mahkeme kararı sureti sunulmuşsa da bahsedilen mahkeme kararının kesinleştiğini gösterir yetkili makamlarca onaylanmış herhangi bir belge ve yazı bulunmadığı ve kesinleşmemiş mahkeme kararlarının MÖHUK maddeleri gereğince tenfizi mümkün olmadığı‘ gerekçesiyle ‘verilen kesin süreler içinde tanıma ve tenfizi istenilen yabancı mahkeme ilamının kesinleşme şerhi veya onaylı örneği sunulmadığından HMK 115/2 md gereğince ön şart yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE’ karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince ‘--Apostil şerhi mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediğini göstermez. ---Tanıma ve tenfizi istenilen mahkeme kararının yetkili makamlarca onaylanarak kesinleştirilmesi gerekir....

              UYAP Entegrasyonu