Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ve olumsuz olacak şekilde ayırt edebilecek ve davranışlarını yönlendirebilecek yeterliliğe sahip olmadığı, annesine karşı herhangi bir sevgi ve özlemden bahsetmediği, özel ilgi ve bakıma muhtaç olan küçüğün velayet hakkının anneye verilmesinin risk oluşturabileceği anlaşıldığından davacı annenin velayet talebinin reddine" gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmıştır....

Asıl dava, boşanma sonrasında velayeti anneye verilen ortak çocuk Barış Efe ile baba arasındaki kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi, birleşen dava, küçüğün velayetinin değiştirilmesi davasıdır. Velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi kamu düzenindendir. Velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu md. 4/b)'dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur....

Anayasa Mahkemesi'nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus kütüklerindeki kayıtların...

    Anayasa Mahkemesi'nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus kütüklerindeki kayıtların...

      Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülüklerini de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocuklara bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile çocuğu istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlak sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük yararlarıdır. Buna göre, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır....

      Türk Medeni Kanununun “Yerleşim yerinin değiştirilmesi” başlıklı 412. maddesine göre “Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez.” Her ne kadar mahkemece vasi Türkan ile kısıtlının “... Altındağ/Ankara” adresinde ikamet ettikleri ve kısıtlının yeni adresinin mahkemenin yargı çevresi dışında olduğu belirtilerek yetkisizlik kararı verilmiş ise de; dosyada yerleşim yerinin değiştirilmesi hususunda vesayet makamından alınan bir izin bulunmadığı, dolayısıyla kısıtlının adres değişikliğinin geçerli olmadığının anlaşılması karşısında kısıtlıya kayyım atanması davasında yetkili mahkemenin Bala Sulh Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....

        Sulh Hukuk Mahkemesince, küçüğün velayetinin babaya verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... 1. Aile Mahkemesi ise, davanın vasi tayinine ilişkin olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Türk Medenî Kanununun 337. maddesinin birinci fıkrası, “Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.” Aynı maddenin ikinci fıkrası “Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.” hükmünü içermektedir. Dosya kapsamından, küçük ...'in evlilik dışında doğduğu, baba tarafından küçüğün tanındığı, annesinin yaşının küçük olması nedeniyle nüfus müdürlüğü tarafından küçüğe vasi tayini için sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, öncelikle tartışılarak değerlendirilecek konu, velayetin küçüğü tanıyan babaya verilip verilmeyeceğine yönelik olacaktır....

          Velayetin değiştirilmesi isteği de Kanunun sözü edilen maddesinde bir "çekişmesiz yargı" işi olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 385. maddesinin ikinci fıkrasında ise “çekişmesiz yargı işlerinde aksine hüküm bulunmadıkça re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu genel açıklamadan sonra bilindiği üzere, Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca velayet çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar. Aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir....

            (HMK.m.l) Evlilik birliği devam ederken kural olarak çocukların velayeti anne ve baba tarafından birlikte kullanılır. Bu esnada taraflardan birinin ölümü halinde velayet sağ kalana geçer.(TMK 336. md.) Ancak, boşanma halinde mahkemece velayet kendisine verilen ana veya babanın ölmesi halinde velayet sağ kalan eşe kendiliğinden geçmez. Küçüğün TMK'nin 314. maddesi uyarınca evlatlık edinene ait olan velayet hakkı sona erdiği için Velayetin Aile Mahkemesince düzenlenmesi gerekir. Somut uyuşmazlık yönünden küçüğün velayeti ya da vasi tayini konusunda görevli mahkeme Büyükçekmece 1 Aile Mahkemesi'dir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Küçükçekmece 1 Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 08.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır....

                UYAP Entegrasyonu