"velayetin davacı babaya verilmesine engel bir durumun olmadığının" mütaala edildiği, bu tarihten sonra davalı babanın İstanbul'da yeni bir evlilik yaptığı, eşi ve müşterek çocuklar ile beraber yaşadığı, baba ve çocuklar ile görüşülerek hazırlanan 24/12/2019 tarihli sosyal inceleme raporunda "müşterek çocukların mevcut düzenlerinden memnun olduğu, anne ile kalmak istemedikleri," anne ile görüşülerek hazırlanan 08/08/2019 tarihli sosyal inceleme raporunda "davacı annenin psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğu, kadın sığınma evinden yeni çıktığı kendine bir yeni düzen kurmaya çalıştığı, şu aşamada velayeti üstlenebilecek durumda olmadığı" yönünde görüş bildirdiği, davacının "davalı ve ailesinin çocuklara kötü muamelede bulunduğu, anne ile çocukların görüşmesini engellediği" iddialarını ispatlayamadığı, velayetin değiştirilmesinin şartlarının oluşmadığı, mevcut düzenin devam ettirilmesinin çocukların yüksek menfaatine olacağı anlaşılmakla, davacının velayetin değiştirilmesi ve iştirak nafakası...
Anne ve babanın, deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi; ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamaları halinde hakim velayet hakkını kaldırabilir (TMK.md.348). Toplanan deliller yukarıda açıklanan şekilde bir durumun varlığına yeterli olmayıp, velayetin değiştirilmesine yol açar (TMK.md. 183, 349, 351/1). Öyle ise kanun hükmünün uygulanmasında hata yapılması bozmayı gerektirir. Ne var ki bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçmış olmakla davalı babanın bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulüne, onama kararının bu yöne ilişkin kısmının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden duruşma yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/7. maddesine uygun düşer....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Velayet - İştirak Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (baba) tarafından, tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Anne ve babanın, deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi; ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamaları halinde hakim velayet hakkını kaldırabilir....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Müşterek çocuğun velayetinin tarafına verilmiş ise de davacının müşterek çocuğu kendisine vermediği gibi görüşmesine de engel olduğunu, hem davacının bu davranışları hem de gelirinin bulunmaması nedeniyle müşterek çocuğun velayet haklarını kullanamadığını, davacının iddialarının doğru olmadığını, velayet talebi dışındaki taleplerinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, velayet hakkını kullanmasına kendi davranışları ile engel olduğunu, kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceğininden maddi taleplerin reddinin gerektiğini, evlilik tarihi olan 11/11/2013 tarihine kadar yoksulluk nafakası ödeme yükümlülüğü altında olduğunu, bu nedenle nafakaya ilişkin ödemelerin bu dönem borcuna sayılmasının gerektiğini, takip dosyasındaki kesilen maaş miktarının alacak kalemlerine oranlaması sonucunda davacının yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü olduğu dönem borcunu dahi karşılamadığını, takip ilama dayalı açıldığından davacının iddialarının takibin durdurulmasını gerektirmediğinin...
Buna göre, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır. Öte yandan, TMK'nın 335 ila 351. maddeleri arasında düzenlenen “velayet”e ilişkin hükümler kural olarak, kamu düzenine ilişkindir ve velayete ilişkin davalarda resen (kendiliğinden) araştırma ilkesi uygulandığından hâkim, tarafların isteği ile bağlı değildir. Velayetin değiştirilmesine yönelik istem incelenirken ebeveynlerin istek ve tercihlerinden ziyade çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur. Hukuk Genel Kurulunun 14.06.2017 gün ve 2017/2- 1887 E., 2017/1196 K. sayılı kararında da velayet düzenlenmesinin kamu düzenine ilişkin olduğu, usuli kazanılmış hak ilkesinin istisnasını oluşturduğu benimsenerek aynı ilkeye vurgu yapılmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava velayetin değiştirilmesi ve katılım nafakasının kaldırılması karşı dava katılım nafakasının arttırılması istemine ilişkindir. Davalı-karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla inceleme, HMK'nun 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır....
Davalı erkek vekilinin; müşterek çocuk Başak hakkındaki velayet düzenlemesine ve çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasına yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunlu olup, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Buna göre velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı; velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde asıl olan küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır....
Davalı cevap dilekçesinde; davacının iştirak nafakası talebini 100 TL ile sınırlı olarak kabul ettiğini bildirmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; müşterek çocuk F.. S.. lehine aylık 100 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. TMK.'nın 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, dava dilekçesi ile; ortak çocuk için boşanma davası sırasında iştirak nafakası talep edilmediğini, davalı babanın çocuğun giderlerine katılması gerektiğini ileri sürerek; çocuk için aylık 500.00 TL iştirak nafakası ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, cevap dilekçesi ile; davanın reddini istemiştir . Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, çocuk için aylık 400.00 TL iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir . Dava, iştirak nafakası talebine ilişkindir....
Velayetin değiştirilmesine ilişkin bir dava da söz konusu değildir. Ayrıca velayetin babada olmasının çocuklar ... ve ... yönünden olumsuzluk içeren bir durum yaratacağı iddiası da bulunmamaktadır. Mahkemece boşanmaya karar verilmesi halinde ortak çocukların velayeti konusunda karar verebilir (TMK m.336). Asıl dava konusuz kaldığına göre mahkemece velayetin düzenlenmemesinde bir isabetsizlik yoktur. Sayın çoğunluğun velayet konusunda eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığına yönelik bozma sebebine katılmıyor, bozma ilamında belirtilen araştırmanın ancak velayetin değiştirilmesi davasında değerlendirilebileceğinden hükmün velayet yönünden onanması gerektiği görüşündeyiz....