Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 11/01/2021 NUMARASI : 2019/1173 2021/26 DAVA KONUSU : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması- Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması, Velayet (Velayetin Değiştirilmesi) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davacı birleşen dosya davalı HMK'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı-birleşen dosya davalısı dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, boşanma ilamı ile birlikte müşterek çocukları Burak Alp’in velayetinin anneye verildiğini, ancak daha sonra annenin çocuğa bakamaması ve şiddet uygulaması nedeniyle açılan velayetin değiştirilmesi davasında Kayseri 7....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Geçici Olarak Düzenlenmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı anne tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Tarafların evliliği devam etmekte olup 03.08.2014 tarihinden bu yana fiilen ayrıdırlar. Davacı baba 11.09.2015 tarihinde açtığı davayla velayetin kendisine verilmesini, aksi halde kişisel ilişki kurulmasını talep etmiş olup mahkemece ortak çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verilmiştir. Fiili ayrılık döneminde davalı annenin çocuğa karşı velayet hakkını kötüye kullandığı veya çocuğu ihmal ettiği kanıtlanamamıştır. Ortak çocuk yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine muhtaçtır. Ayrıca mahkemece alınan uzman raporunda davacı baba, işe gittiğinde müşterek çocuğa babaannesinin bakacağını belirtmiştir....

    Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebi yönünden yazılı yargılama usulü kapsamında teati gerçekleştirilmiş, heyetten rapor alınmış,tanıklar dinlenmiş, neticeten ve özetle"...velayet değişikliği talebinin kabulüne velayetin anneye verilmesine-çocuk için ara karar tarihi olan 23.12.2021 tarihinden itibaren ve tahsilde tekerrüre esas olmamak üzere aylık 1.000 TL.tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,karar kesinleştiğinde bu nafakanın iştirak nafakası olarak devamı ile her yıl üfe-tüfe oranında artırılmasına,çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesisine"karar verilmiş,karara karşı davalı vekili tekrar istinaf başvurusunda bulunmuştur....

    Yapılan incelemede; müşterek çocuk Berfin Buğlem ile velayet kendisine bırakılmayan davalı baba arasında “her ayın son haftası hafta sonu cumartesi sabah 09:00’dan akşam 17:00’a kadar, Ramazan Bayramının 1. günü sabah saat 10:00’dan 2. günü akşam 17:00’a kadar, Kurban Bayramının 3. günü sabah 09:00’dan 4. günü akşam 17:00’a kadar, sömestr tatilinin 2. haftası pazartesiden itibaren 7 gün ve temmuz ayının ilk 10 günü kişisel ilişki tesisine” karar verilmiştir. Ancak “ sömestr tatili ile temmuz ayındaki” kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatleri hükümde gösterilmemiştir. Bu haliyle kişisel ilişki yönünden hüküm infazda tereddüt yaratacak nitelikte olup, karar infazı kabil değildir. Aynı zamanda da kişisel ilişki süreleri yetersizdir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden de Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b.2. maddesi uyarınca bu yönden yeniden hüküm tesisi cihetine gidilmiştir....

    Aile Mahkemesinin 2020/451 Esas, 2020/487 Karar sayılı dosyasında anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocuk 01.01.2017 doğumlu Kezban Sude için ortak velayet düzenlemesi yapıldığını, çocuk için anne ile kişisel ilişki günü belirlendiğini, aradan geçen süreçte tarafların yeniden protokol düzenlediklerini, annenin çocukla daha fazla kişisel ilişki kurması konusunda anlaştıklarını, baba ile de kişisel ilişki kurulması noktasında mutabık kaldıklarını belirterek dilekçeye ekli anlaşmalı protokole göre karar verilmesini talep etmiştir....

    Kişisel ilişki kurulması ile ilgili kararlar taraflar arasında kesin hüküm oluşturmayıp, değişen şartlara göre her zaman yeniden düzenlenebilir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde bu aşamada velayet kendisinden kaldırılan anne ile çocuk arasında yatısız olacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken gerekçesi açıklanmaksızın uzman görüşlerinin aksine anne ile çocuk arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının sair, davalının ise tüm istinaf taleplerinin esas reddine, davacının yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının hatalı olduğuna yönelen istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın 2 nolu bendinin kaldırılmasına, yerine aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

    Velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunlu olup, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Buna göre velayet ve kişisel ilişkinin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı; velayetin ve kişisel ilişkinin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Velayet ve kişisel ilişkiye ilişkin kararlar kesin hüküm oluşturmaz. Şartların değişmesi halinde her zaman velayetin değiştirilmesi yeniden dava edilebilir....

    Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir (TMK md.323). Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur (TMK md.181/1- 2). Çocuk ile ana veya baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi; çocuk ve velayet kendisinde bulunmayan ana veya baba için bir haktır (Çocuk Hakları Sözleşmesi md.9/3). Bu tür kişisel ilişki çocuğun sadece yüksek yararları gerektirdiği takdirde veya ana ve babanın bu haklarını amacına aykırı kullanmaları halinde kısıtlanabilir veya engellenebilir (Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi md.4/2). Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır....

    Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; yurt dışında yaşayan davacının, velayetin değiştirilmesi halinde Türkiye'de yaşayacağını iddia etmediğine göre, velayetin değiştirilmesi halinde müşterek çocuğu yurt dışına götüreceği, çocuğun doğumundan beri babası ile çok kısa süreli kişisel ilişki kurduğu ve onu yeterince tanımadığı, her ne kadar kişisel ilişkinin kurulması konusunda davalı annenin de ihmali bulunduğu kabul edilebilir ise de, davacı babanın da çocuğun küçüklüğünden beri düzenli olarak kişisel ilişkiyi tesis etmek için yeterince çaba sarf etmediği, ancak dava tarihinden önce kısa aralıklarla birden fazla kez icra takibi ile kişisel ilişki kurmaya çalıştığı, gelinen aşamada davacı hakkında cinsel istismar iddiası ile ilgili yürütülen soruşturmanın devam etmesi, çocuğun yaşı, doğumundan itibaren sadece annesi ile yaşayıp babayı yeterince tanımayışı, ilkokula başlaması, alıştığı ortamın anne yanında oluşması, çocuğun üstün menfaati, velayetin değiştirilmesi halinde anneden uzun...

    DAVA TÜRÜ : Kişisel İlişki-Velayet Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından; velayet hakkının anneden kaldırılması kararı yönünden, davalı tarafından ise; davacının davalarının kabulü ile velayet hakkının babadan kaldırılması, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edilmemesi ve ana ile çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasının, çocuğun sağlığını, ahlaki ve bedensel gelişimini tehlikeye düşüreceğine ilişkin bir delil de bulunmadığına göre, müşterek çocuk ile davalı baba arasında uygun sürelerle kişisel ilişki kurulması...

      UYAP Entegrasyonu