Dava, trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup, bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada, rücu edilecek tazminat miktarı belirlenirken, talep olmadığı halde, hak sahiplerinden Sanem'e yapılan evlenme yardımının dahil edilmesi, ayrıca hak sahiplerinden Burcu'ya yapılan fiili ödeme miktarının ilave edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle, tazmini gereken rücu alacağı miktarı 31.708,64 TL olduğu halde, 32.548,21 TL olduğunun kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır....
Dava, Kurum zararının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2011 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.540-TL olarak değiştirmiştir....
Dolayısıyla yukarıda belirtilen tüzel kişi temsilcileri, ödedikleri kamu alacağının “tamamını” öncelikle asıl mükelleften rücuen talep edebilirler. Bu aşamada kanuni temsilcinin, limited şirketlerde kamu borcunu ödeyen ortağın, ödediği kamu alacağını, asıl mükellef olan temsil edilenden değil de diğer sorumlulardan, limited şirketlerde diğer ortaklardan talep etmelerinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise rücu oranının ne olacağı konusu incelenmelidir. Kanuni temsilcilerin asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen kanuni temsilcilerin, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir. Ödenen kamu alacağının asıl yükümlüden tahsil imkanı bulunmadığı anlaşıldıktan sonra, diğer yükümlülerden rücu oranının ne olacağı konusunda ise bir ayrıma gidilmelidir....
Değer kaybı bedeli müşterek ve müteselsil sorumlulardan sigorta şirketince ödendiğinden davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmemiş olmasında esasen herhangi bir usulsüzlük yoktur. Ancak, mahkemece verilen davanın tam kabulüne ilişkin ilk hüküm temyiz üzerine eksik inceleme sebebiyle davalı ... lehine bozulduğundan mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda ek rapor alınarak davacının davaya konu kazadan dolayı oluşan araç değer kaybı zararının belirlenmesi; belirlenen değerin 10,000 TL ve üzerinde olması durumunda davacı dava tarihi itibari ile eldeki davayı açmakta tam haklı olduğundan şimdiki gibi karar verilmesi; değer kaybı bedelinin 10,000 TL'nin altında belirlenmesi durumunda ise, davacı dava tarihi itibari ile dava açmakta kısmen haklı kısmen haksız olacağından yargılama giderinin buna göre tayin ve tesbiti gerekirken Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda haklılık haksızlık oranı belirlenmeden yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
-K A R A R- Davacı vekili, davalının 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanunu gereğince kurulan ... ilçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının 2005-2006-2007 yılları içerisinde mütevelli heyet üyesi olarak görev aldığını, Başbakanlık ...Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca 2006-2007 yıllarında vakıf iş ve işlemlerinde mütevelli heyeti kararına dayalı ya da mütevelli heyeti kararı olmaksızın usule uygun olmayan harcamalar görüldüğünü, denetleme neticesinde davalının da imzası bulunan kararlarda bazı şahısların fakir ya da muhtaç durumda olduklarını tevsik eden, vakıf tahkik ve tetkik çalışmaları ile çeşitli kurum ve kuruluşlar nezdinde yapılması gerekli işlemlerin tekemmül ettirilmediğinin anlaşıldığını, mevzuata aykırı yapıldığı tespit edilen harcamalara dayanak kararlarda davalının da imzası bulunduğunu, imzası bulunan kararlardaki vakıf zararının tespit edildiğini ve tazmini amacıyla icra takibi başlatıldığını ancak itirazdan ötürü takibin durdurulmasına...
Dava dilekçesi içeriğinden, davacının müteselsil sorumluluğa dayalı olarak dava açtığı anlaşılmaktadır.Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 50. maddesi, ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 51. maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı bir dava ile de talep edebilecektir....
Kararı, davalı ... ve ... vekilleri ile davalı ... temyiz etmiştir. 1- Dava, davalı kooperatifin yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulunca atanan müdüre karşı, kooperatif zararının tazmini için açılan sorumluluk davasıdır. Davalı müdür, TTK’nun 319. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleriyle birlikte kooperatife verilen zarardan müteselsilen sorumludur. B.K’nun 50 ve 51.maddesinde bir zarardan müteselsilen sorumlu olanların sorumluluklarının kapsam ve sınırları belirlenmiş olup, B.K.’nun 145.maddesine göre de sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde diğerleri bu oranda borçtan kurtulurlar. Diğer bir deyişle, alacaklının müteselsil borçlulardan birinden alacağını tahsil etmesi veya müteselsil borçlulardan birinin alacaklıya karşı ileri sürdüğü takas veya borcu söndüren başka bir işlemle borcun bir kısmının ıskat edilmesi halinde diğer borçlular da ıskat olan oranda borçtan kurtulmuş olur....
Davacı vekilinin kabul gören temyiz itirazına gelince; Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı davasını davalılara karşı teselsül hükümlerine göre yöneltmiştir. Müteselsil (dayanışmalı) sorumluluk kuralına dayanılarak açılan davada kusurlu olanların her biri zararın oluşmasına birleşen veya bağımsız hareket eden davranışları ile katkıda bulunduklarından, meydana gelen zararın tamamından müteselsil olarak sorumludurlar. Davacı, zararın tazminini her birinden isteyebileceği gibi, yalnız birinden de isteyebilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 163. maddesi (818 sayılı BK m.142) gereğince de; müteselsil sorumlulukta, zarar görenin dilediği borçluya başvurma hakkı vardır. Dilerse sorumlulardan birine, dilerse hepsine veya bir kısmına karşı dava açabilir. Zira; müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludurlar....
Anılan Kanun'un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür Anılan yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir. Diğer taraftan, dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve kusurları oranında tahsil işleminde bulunulmamış ise; dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının müteselsil ödetme isteği anlaşıldığı takdirde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 18. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi) ve Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) göz önünde tutularak davacının müteselsilen ödetme isteği olduğu kabul edilerek sonuca varılmak gerekir....
Dava, Kurum zararının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davacı Kurum ve davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, trafik kazasında yaralanan sigortalıya yapılan masraflar ile ödemelerin 506 sayılı Yasanın 39. maddesi gereğince davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... ve davalı ... AŞ hakkındaki davasının reddine,davalı ... hakkındaki davasının kabulü ile 3.121,00 TL kurum zararının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararı incelendiğinde; davalı ...'in 11/03/2011 tarihli .....aracılığı ile Yargıtay 10....