Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Her ne kadar borçlu tarafından şikayet dilekçesinde, hem ihalenin feshi hem de ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi ile haczedilmezlik şikayeti birlikte istenilmiş ise de, her bir başvurunun incelenme yöntemleri ve sonuçları da farklıdır. Bu durumda mahkemece, ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve haczedilmezlik şikayeti yönünden dosyanın tefrik edilmek suretiyle yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek sonuca gidilmesi doğru bulunmamıştır. Diğer taraftan şikayetçi borçlu, satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi isteminde bulunmuştur. İİK'nun 127. maddesi gereğince; taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir....

    Dosyadaki yazılara,hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere, bu delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine ve özellikle davalı şirket vekilinin karar duruşmasından önce davaya karşı cevap ve beyanlarını içerir dilekçesini sunduğu, böylece davalı tarafın davadan haberdar olduğunun anlaşıldığı, bir an için usülsüz tebliğ söz konusu olduğu kabul edilse dahi davalı tarafın davadan haberdar olmasıyla tebliğin geçerli hale geleceği bu nedenle de usülsüz tebliğ iddiasının sonuca etkili olmadığının anlaşılmasına göre usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılan hükme yönelik davalı belediye ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 'nın 353/1- b-1. maddesi gereğince AYRI AYRI esastan reddine karar vermek gerekmiş, açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

    çıkartıldığı ve bu nedenle tebliğ işleminin usülsüz olduğu nazara alındığında, gerekçeli kararın sanığa 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmesi ile tebellüğ belgelerinin ve verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçelerinin dosyaya eklenmesinden, hükmün temyiz edilmesi halinde ise bu konuda ek tebliğname düzenlenmesinden sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, Oy birliğiyle, 08.05.2023 tarihinde karar verildi....

      İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: Mahkemece; davalı borçluya yapılan 103 nolu davetiye tebligatı incelendiğinde, muhatabın "evde olmadığı" belirtilerek tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra adrese gelip gelmeyeceği "tevsik edilmeden", Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işleminin geçersiz olduğu, davacı yapılan haciz işleminden kıymet takdiri tebligatı ile haberdar olduğunu ileri sürmüş olup tebliğ tarihine göre işbu davanın süresinde olduğu, taşınmaz üzerinde zorunlu olmayan ipotek bulunmasının meskeniyet şikayeti hakkını ortadan kaldıracağından davacının davasının kısmen kabulü ile mahcuz taşınmazın satışından davacının ekonomik ve sosyal haline uygun konut almak için 280.000,00 TL lik kısmın haciz dışı bırakılarak davacıya verilmesine, mahcuzun satışından 280.000,00 TL'lik kısmı aşan miktarın dosya alacağına mahsubuna, taşınmazın 280.000,00 TL ve satış masraflarından daha aşağı bir...

      Somut olayda, borçluya ödeme emrinin 21.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal beş günlük süreden sonra 01.06.2015 tarihinde icra mahkemesine başvurarak takibe konu senedin kambiyo vasfında olmadığına yönelik şikayet ile birlikte imzaya ve borca itirazda bulunduğu, başvurusunda usulsüz tebligat şikayetinde de bulunmasına rağmen mahkemece bu husus gözardı edilip imzaya itirazın esastan incelenerek sonuca gidildiği görülmektedir. Mahkemece, öncelikle usulsüz tebligat şikayeti yönünden inceleme yapılmalıdır. Ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edildiği sonucuna varılması halinde diğer şikayet ve itirazların süre yönünden reddi, ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğunun tespiti halinde ise, TK'nun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihi düzeltilerek, buna göre şikayet ve itiraz süresinde ise işin esasının incelenmesi, aksi takdirde istemin süreden reddi gerekir....

        Haciz davetiyesinin PTT barkod sorgulamasına göre davacıya 02/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, dava tarihinin 08/04/2019 olduğu, dava dilekçesinde davacının taşınmazına konulan hacizle ilgili olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, taşınmazla ilgili haczedilmezlik şikayeti İİK 82/12. Maddesi gereğince meskeniyet şikayeti olarak değerlendirildiğinden mahkemece meskeniyet şikayeti yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığı için istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, davacının meskeniyet şikayeti yönünden deliller toplanılarak hüküm kurulması için dosyanın HMK 353/1- a.6 maddesi gereğince mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile, İstanbul 27....

        Somut olayda, şikayetçi 3. kişi T1 02/12/2020 tarihinde 103 davet kağıdı 22/10/2020 tarihinde kıymet takdir raporu tebliğ edilmiş ve buna yönelik olarak usulsüz tebligat şikayeti ileri sürülmemiştir. Şikayetçi taraf 22/10/2020 tarihinde tebliğ edilen 103 davet kağıdı üzerine takipten haberdar olmuş ve bu öğrenme tarihine göre de İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreyi geçirdikten sonra 06/04/2021 tarihinde haciz ihbarnamesine yönelik olarak usulsüz tebliğ şikayeti ile icra mahkemesine başvurusu süresinden sonradır. Diğer taraftan 02.11.2004 tarihli ve 25658 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik" hükümleri ile resmi yazışma kuralları belirlenmiş olup, 2.maddesi gereği bu yönetmelik tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamaktadır....

        Söz konusu maddelerde, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihinin aksi ise, ancak resmi veya borçlu tarafından ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlanabilir. Mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayeti kabul edildiğine göre, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, tebliğ tarihinin, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek tebligatın iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Dava dilekçesinde davacı borçlu, imzaya itirazla birlikte ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürmüş ise de, Mahkemece usulsüz tebliğ şikayeti hakkında öncelikle karar verilmesi gerekirken, usulsüz tebliğ şikayeti hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadan ve dolayısı ile imzaya itirazın süresinde olup olmadığı dahi değerlendirilmeden, imzaya itirazın esas hakkında karar verilmesi isabetsizdir. Somut olayda, davacı borçluya ödeme emrinin 02.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacının icra mahkemesine 11.02.2020 tarihinde başvurarak usulsüz tebliğ şikayeti ile imzaya itirazda bulunduğu görülmüştür....

          İcra dosyasının incelenmesinden borçlu asile 26/02/2015 tarihinde tebliğ edilen 103 davet kağıdına karşı borçlunun şikayeti üzerine .... İcra Hukuk Mahkemesi' nin 04/03/2015 tarih, 2015/ 215 E. 252 K. sayılı kararı ile borçlunun vekili olduğundan asile yapılan tebligatın geçersiz olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği, mahkemenin bu iptal kararı sonrasında 103 davet kağıdının borçlunun vekiline 30/03/2015 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre 31/03/2015 tarihinde yapılan meskeniyet şikayetinin süresinde olduğu anlaşılmıştır....

            UYAP Entegrasyonu