Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

karşı komşusu haberdar edilerek ve muhatabın kapısına haber kağıdının yapıştırılıp tebligatın muhtara bırakıldığını dolayısıyla ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edildiğini, icra dosyasında iki borçlu bulunduğunu, aynı ödeme emri davacının yetkilisi olduğu şirkete tebliğ edildiğini, tebliğ parçasını davacının kendisinin aldığını bu nedenle davacının takibi tesadüfen öğrendiği iddiasının yersiz olduğunu, davacı vekilince icra müdürlüğüne yapılan itiraz dilekçesinde borca açıkça itiraz edilmediğini tüm bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın/şikayetin reddine karar verilmesini talep etmiştir....

Ancak ihalenin feshine yol açacak olan, kıymet taktiri tebliğ işleminin usulsüzlüğü değil, kıymet taktiri kesinleşmeden satışın yapılmış olmasıdır. Somut olayda, satış ilanının borçluya 14.02.2011 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından da anılan tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik herhangi bir iddiada bulunulmadığı görülmektedir. Şu hale göre, kıymet taktiri tebliğ işlemi usulsüz olsa bile borçlunun en geç satış ilanının tebliğ edildiği 14.02.2011 tarihinde kıymet taktirini öğrendiğinin kabulü gerekir. 7201 Sayılı Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılacağından, kıymet taktiri tebliğ işlemi usulsüz olsa bile borçlu öğrendiği tarihten itibaren yasal sürede kıymet taktirine itiraz etmediğinden kıymet taktiri kesinleşmiştir....

    İcra Müdürlüğünün 2020/14346 Esas sayılı dosyasında ilamsız takip yapıldığı, örnek 7 ödeme emrinin 30/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borçlunun yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu iddiasıyla 12/08/2020 tarihinde icra dosyasına dilekçe yazarak itirazda bulunduğu, dava dilekçesinde de davacının tebligattan 11/08/2020 tarihinde haberdar olduğunu açıkça belirtildiği, bu durumda tebligatın yapıldığının öğrenildiği 11/08/2020 tarihinden itibaren 7 günlük itiraz süresi içinde usulsüz tebligat şikayetinde bulunulması gerekirken, yasal 7 günlük şikayet süresi geçirildikten sonra 28/09/2020 tarihinde şikayette bulunulduğu gerekçesi ile usulsüz tebligat şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddine, usulsüz tebligat şikayetinin reddine karar verildiğinden sair talepler hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir....

    Maddeye göre yapılan tebliğ işleminde de resmi adres araştırması yapılmaksızın ve ilk yapılan tebligatın usulsüz olmasının ikinci tebligatı da usulsüz hale getireceği gözardı edilerek tebliğin yapıldığını, bu nedenle de usulsüz olduğunu, 2020/344 Esas sayılı dosya ile açılan temerrüt nedeniyle tahliye davasında 31/12/2020 tarihinde tebliğ edilen dava dilekçesinde takipten bahsedilmiş olmasının ödeme emrinin tebliği yerine geçerek süreleri işletmeye başlamayacağını, borçlunun dosyadan fotokopi almasının da itiraz süreleri başlatmayacağını, icra takiplerinde ödeme emrinde bulunması zorunlu unsurların İİK'nın 58. Ve 60. Maddelerinde tek tek sayıldığını, ödeme emrine itiraz ve itiraz merciinin de zorunlu unsurlardan olduğunu, oysa müvekkiline kanunda sayılan içerikleri ihtiva eden usulüne uygun tebliğ edilmiş ödeme emri bulunmadığını, müvekkilinin itiraz merci ve sürelerden habersiz olduğunu, İİK'nın 269....

    şeklindeki kararında da belirtildiği üzere hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan ve ödeme emrinin usulsüz tebliğ edilmiş olması nedeniyle mahkemece davacının talebinin usulsüz tebliğ şikayeti olarak kabulü ile ;7201 sayılı TK, Yargıtay yerleşik içtihatları ve tüm dosya kapsamı itibariyle; davacıya yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu, TK 32 maddesi gereğince usulsüz tebliğde muhatabın öğrendiğini beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağına dair açık hüküm, davacının daha erken bir tarihte tebliğden haberdar olduğuna dair dosya kapsamında bilgi ve belge olmaması ve davalı alacaklı tarafçada aksinin yazılı delil ile ispatlanamamış olması karşısında şikayetin kabulü ile davacının ödeme emri tebliğ tarihinin 11.08.2021 olarak düzeltilmesine karar verilmiştir....

    nun 355. maddesi hükmüne göre istinaf incelemesinin bu yönde sunulan dilekçede belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılması ancak kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde bu hususun re'sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak davacı vekilinin istinaf sebeplerinin değerlendirilmesinde; İlk derece mahkemesince davanın sadece usulsüz tebliğ şikayeti olarak nitelendirildiği ve bu şikayete ilişkin değerlendirme yapılıp hüküm kurulduğu görülmektedir. Dairemizce dava dilekçesinin incelenmesi sonucunda HMK 33. Maddesi gereği yapılan nitelendirmede; davacının başvurusunun usulsüz tebliğ şikayeti yanında borca ve imzaya itiraz ile hacizlerin kaldırılması olduğu, davacının dava dilekçesinin 4. Sayfasının 3. Maddesinde açıkça kambiyo senedindeki davacıya imzaya ve borca itiraz ettiği belirlenmiştir....

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı borçlunun 29/12/2021 tarihi itibariyle takipten haberdar olmasına rağmen usulsüz tebliğ şikayetini ise 18/04/2022 tarihinde yaptığı, İİK.nun 16/1. maddesinde belirtilen 7 günlük süre dolduktan sonra usulsüz tebliğ şikayetinde bulunulduğu ve borca ve ferilerine itirazını icra dairesine yapması gerektiği anlaşıldığından usulsüz tebliğ şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı borçlu vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ederek, takibin 29/12/2021 tarihinde öğrenildiğinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir....

    İİK'nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itirazda, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması halinde gecikmiş itirazda bulunacak kişinin mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekir. Açıklanan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere gecikmiş itirazın ön koşulu, usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olmasıdır. TK.'nun 16 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 25.maddesine göre kendisine tebliğ yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere yapılır. Somut olayda; şikayetçi borçlu ... adına gönderilen ödeme emrinin, 13.03.2015 tarihinde aynen "muhatabın Manisa'ya gittiğini aynı konutta beraber oturduğunu beyan eden oğlu ... imzasına" tebliğ edildiği anlaşılmaktadır....

      Muhatabın çarşıya gittiğini beyan edip (kaşenin tebliğ mazbatasına temas etmemesi nedeniyle devamı okunamıyor)" açıklamasıyla tebliğ edilmek istendiği görülmüştür. Bu durumda, tebliğ memuru tarafından bilgisine başvurulan Ahmet Kalay'ın imzasının alınmaması veya imzadan imtina edip etmediğinin mazbataya yazılmaması, ayrıca ilk derece mahkemesince yaptırılan zabıta araştırmasıyla şikayetçinin Ahmet Kalay isminde komşusunun olmadığının tespit edilmesi nedeniyle ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bildirdiği istinaf sebebi yerinde görülmemiştir....

      olduğunu, borca itiraz ettiklerini, borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla alacağın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin 5510 sayılı kanun kapsamında herhangi bir sorumluluğuna gidilmesinin olanaksız olduğunu beyanla davanın kabulü ile yasal şartları oluşmadan TK 21'e göre usulsüz olarak yapılan ödeme emrine ilişkin tebliğ işleminin ve ödeme emrinin iptaline, icra takip dosyasını öğrenme tarihi olan 30/09/2021 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesine, icra takip dosyasındaki tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      UYAP Entegrasyonu