Her iki davalıya usulüne uygun olarak yapıldığı mahkemece kabul edilen 21.02.2008 ve 22.02.2008 tarihli tebligatların Tebligat Kanunu'nun hangi maddesine göre yapıldığı tebligat belgesine yazılmadığı gibi gerek Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi gerekse Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesinde yazılı şekilde uyulmadığı görülmektedir. Bu itibarla yapılan tebligatlar usulsüzdür. Mahkeme kararı da aynı şekilde davalı ...'a usulsüz olarak tebliğ edilmiş, diğer davalı ...'a ise karar tebliği yapılamamıştır. Dosya karardan sonra başkaca bir işlem yapılmaksızın bırakılmış, davacı 10.06.2014 tarihli dilekçesi ile davalı ...'ın MERNİS adresine ya da Almanya adresine kararın tebliğini istemiştir. Bundan sonra davalı ...'ın Almanya adresi belirlenerek 7201 sayılı Kanunun 25/A maddesi gereğince karar tebliğe çıkarılmıştır. Anılan maddede yabancı ülkede yapılacak tebligatlar ile ilgili düzenleme yer almaktadır....
Ödeme emri borçluya 05.03.2012 tarihinde tebliğ edildiği ancak İcra Müdürlüğünce borçluya yapılan tebligatın usulsüz yapılması sebebi ile takibin kesinleşmediğinin tutanak altına alındığı, bu sırada borçlu vekili tarafından 31.05.2012 tarihinde takibe itiraz edildiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. İİK 62. maddesi gereği borçlu 7 gün içerisinde itirazlarını icra dairesine bildirmek zorundadır. Aksi durumda takip kesinleşecektir. Tebligat işlemi gerçekleştikten sonra İcra Müdürünün borçluya çıkarılan ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğini tespit yönünde bir takdir yetkisi yoktur. Bu husus şikayet mahiyetinde olup karar mercii İcra Hukuk Mahkemesidir. Yanlış tebligat işlemi işlem süreyi kaçırmış olan borçluya hakkındaki takibi durdurma yetkisi vermeyecektir. Borçlunun usulsüz tebligat dolayısıyla İcra Mahkemesinde açtığı bir davaya ilişkin herhangi bir beyanı ve dosyaya yansıyan bir belge de yoktur....
Mahkemece, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine üzerine, Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda, özetle; usulsüz tebligat şikayeti ile ilgili karar verildikten sonra işin esasına girilmesi gerektiği yönünde verilen bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerine uygun şekilde usulsüz tebligat şikayeti nedeniyle ödeme emrinin hangi tarihte tebliğ edilmiş sayıldığına ilişkin hüküm kurulmaması isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile şimdilik diğer yönler incelenmeksizin mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, yönetim planının 3. maddesi ve iç yönergenin ilgili maddelerinin iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve bir kısım davalılar vekillerii tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Dairenin bir önceki geri çevirme kararının tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmıştır Bu nedenle; 1-Davalı ...'ya temyiz dilekçesinin Tebligat Yasasının 21. maddesi gereğince tebliğ edildiği bildirilmiş ise de, tebligat mazbatasındaki adresin “adres kayıt sistemi”nde gösterilen adres ile aynı olup olmadığı belirtilmemiştir. Bu durumda tebliğ işleminin Tebligat Yasasının değişik 21/2.maddesinde belirtilen usule uygun olduğu düşünülemez. Öte yandan muhatabın adreste bulunmama sebebine ilişkin bir kayıt da bulunmadığından Tebligat Kanunu'nun 21/1.maddesinde belirtilen usule de uyulmamıştır....
YANIT : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı borçluya gönderilen tebligat adreslerinin hem kira sözleşmesinde yazan hem de ticaret sicilinde kayıtlı olan adresi olduğunu, tebligatın usulüne uygun olduğunu, ayrıca davanın süresinde bulunmadığını, bunun yanında 7226 sayılı yasanın geçici 2. maddesinin bu davada uygulama alanı bulunmadığını, zira takip konusu edilen kira alacağının Temmuz 2020 ayına ilişkin bulunup, yasa kapsamı dışında kaldığını beyan ederek, usulsüz tebligat şikayetinin süreden, diğer şikayetin esastan reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulsüz tebligat şikayeti yönünden süre aşımı nedeniyle reddine, davacının 7226 Sayılı Yasanın geçici 2. Maddesi hükmüne dayalı olarak takibin iptali şikayetinin de yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir....
Müvekkilim arabalarına haciz konulduğunu öğrendiğinde 24/02/2020 tarihinde icra müdürlüğüne gittiğini, icra müdürlüğünden dosya fotokopilerini aldığını, vekil olarak taraflarına attığında icra da yapılan tebligatın usulüne uygun düzenlenmediğini, aynı zaman da müvekkilinin imzasının alınarak isminin yazılmadığını, tebligattan açıkça anlaşıldığını, müvekkiline bu dosya ile ilgili hiçbir tebligat yapılmadığını, tebligatta bir imza varsa da bu imzanın müvekkiline ait olmadığını, yapılan tebligat usulüne uygun yapılmadığını, usulsüz tebligatın iptalini talep ettiklerini, aynı zaman da icra dosyasında ki takibinde usulsüz olduğunu, alacağın neyden kaynaklandığı, neye istinaden olduğunu, borç sebebinin açık ve net yazılmadığından icra dosyasındaki takip talebi ve ödeme emrinin de usulsüz bulunduğunu, takip talebinin iptali gerektiğini, aynı konuda daha evvel Büyükçekmece 3....
Mahkemece;"Davacının şikayetinin Kısmen Kabul , Kısmen Reddi ile davacının tebligatların iptali talebinin reddine, davacının usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile Kıymet Takdiri Raporunun ve Satış ilanın tebliğine ilişkin tebligatların usulsüz olduğunun tespitine, iş bu tebligatların öğrenme tarihinin 11/07/2020 olarak düzeltilmesine, Dava konusu satışın düştüğü anlaşıldığından satışın durdurulması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,..." şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkile yapılan ve bila iade dönen ilk tebligatın usulsüz olduğunu, bu kapsamda iade dönen tebligat sonrası müvekkile TK 21/2 uyarınca yapılan tebligatın da usulsüz tebligata dayanılarak yapıldığı için doğal olarak usulsüz olacağını, adreste bulunmama durumunun tespit edilmesiyle beraber en yakın komşuya haber verilmediğini, tebligat parçası üzerine kayıt düşülmediğini, bu tebligat parçasında da yönetici ve kapıcıya bildirim yapıldığına dair bir açıklama görülmediğini, bu durum tebligat parçasını açıkça usulsüz hale getirdiğini, müvekkile TK 21/2 uyarınca tebligat yapılması için öncesinde bilinen adresine usulüne uygun bir şekilde yapılmış tebligatın bulunması gerektiğini, somut olayda müvekkiline yapılan ilk tebligatta müvekkilin tanınmadığını beyan eden komşunun kim olduğunun belirtilmemesi yapılan tebligatın usulsüz olduğunu gösterdiğini, bu sebepten ötürü TK 21/2'ye göre yapılan tebligatın da usulsüz olduğunu...
Şikayetçi borçlu vekili ilk tebligatın usulüne uygun olmadığını yanlış adreste tebliğ edilmeye çalışıldığını iddia etmiş ise de, TK 21/2'ye göre tebligat yapılan adresin mernis adresi olduğu, mernis şerhiyle tebliğ edildiği, tebliğ iade gelen tebligat ile tebliğ gerçekleştirilmediğinden ilk tebligatın usulsüz olduğu iddiasına itibar edilmeyerek ,yapılan tebligat usulüne uygun olduğundan usulsüz tebligat ilişkin şikayetin reddine, davacının ödeme emrine dayanak belgenin eklenmediği şikayeti yönünden ise bu şikayetin 7 günlük şikayet süresine tabi olup, süresinde başvuru yapılmadığına ilişkin gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır....
Hukuk Dairesi'nce, mahkemece noterden ikinci ihtarnameye ilişkin tebligat parçasının aslı ya da onaylı örneği getirtilerek tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21. ve tüzüğün 28. maddeleri hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyularak, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı kooperatif tarafından davacıya keşide edilen 27.10.2006 tarihli ihtarnamenin Tebligat Kanunu'nun 21. ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesine uygun olarak davacıya tebliğ edilmediği halde davalı kooperatifin 11.12.2006 tarihli kararı ile davacının kooperatif ortaklığından çıkarılmasına karar verildiği, ihraç kararının ikinci ihtarnamenin usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının ortaklıktan ihracına yönelik 11.12.2006 tarihli ve 16 sayılı yönetim kurulu kararının iptali ile davacının davalı kooperatifin ortağı olduğunun tespitine, karar verilmiştir....