Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükme yönelik; Davalı vekili istinaf talep dilekçesinde özetle ; Davacının iş akdini haklı nedenle feshettiğini iddia etmiş olup ispat külfetinin davacı üzerinde olduğunu, alacakların ödenmediği iddiasını ispatlayamadığını, davacının yeni bir iş kuracağını ve dükkan açacağını gizlemiş olup davacı tarafından yapılan feshin haksız olduğunu, müvekkili tarafından yapılan feshin haklı olduğunu, imzalı ve itirazi kayıtsız bordrolar varken tanık anlatımlarına itibar edilerek fazla mesai alacağı hesaplanamayacağını, kök rapora davacının itirazı olmadığını, bu durumun kendileri lehine usulü kazanılmış hak oluşturduğunu, davacının fiilen çalışmadığı günler ve saatlerin yazılı deliller karşısında dikkate alınması gerektiğini, fazla mesai ve UBGT alacağı bulunmadığını, ücretlerin bankadan düzenli ve itirazi kayıtsız alınmış olup bordroların imzalı ve itirazi kayıtsız olması...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: hesap kat ihtarının yurt dışı adresi bulunan şikayetçiye TK'nun 25/a maddesine göre tebliğ edilmemesi ve yurt içindeki adrese gönderilen hesap kat ihtarının bizzat muhataba tebliğ edilmeme sebebinin mazbataya yazılmaması nedeniyle usulsüz olduğu, alacağın şikayetçi yönünden muaccel hale gelmediği, satış ilanının Paris Başkonsolosluğu aracılığıyla tebliğ edildiği, şikayetçi tarafından satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunun ileri sürülmediği, bu durumda diğer şikayetlerin yasal 7 günlük sürede yapılmadığı gerekçesiyle icra emrinin iptaline, diğer usulsüz tebligat şikayetlerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır....
Davacı dava dilekçesinde, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği, takibin yetkili icra müdürlüğünde başlatılmadığı, icra takibine konu senedin teminat senedi olduğu iddiasıyla yetkiye, borca ve faize itiraz etmiş, kararda usulsüz tebligat şikayeti ve yetki itirazına ilişkin olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacının tüm talepleri değerlendirilmeden verilen karar, usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olduğu, kararın usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşıldığından, esasa ilişkin diğer yönler incelenmeksizin, HMK'nın 353/1- a/6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir....
Somut olayda, davacı borçluya gönderilen ödeme emrinin 06/08/2012 tarihinde, 103 davet kağıdının 14/09/2020 tarihinde tebliğ edildiği, dava dilekçesinde 103 davet kağıdının usulsüz tebliğ edildiğinin ileri sürülmediği anlaşıldığından borçluya gönderilen ödeme emri usulsüz tebliğ edilmiş dahi olsa TK'nun 32.maddesine göre muteber hale gelmiştir. Bu nedenle, mahkemece yetki itirazının ve alacaklının yetkili hamil olmadığına yönelik şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli olmuştur....
yapılır” ek fıkra hükmüne aykırı olarak sanığın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün sanığın bildirdiği adrese tebliğ için gönderildiği, muhatabın adreste olmaması üzerine dağıtıcı tarafından sanığın yeni adresi tespit edilerek tebliğ evrakının yeni adrese yönlendirildiği, adres yetersizliği ve hükümlünün tanınmaması nedeniyle bu adresten tebliğ evrakının iade edilmesi üzerine, sanığın MERNİS adresinin araştırılarak söz konusu adreste tebliğ yapılması gerekirken, tebliğ yapılamayan önceki adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin usulsüz olması karşısında; 28/04/2014 tarihli temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilip temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar kaldırılarak yapılan temyiz incelenmesinde; Sanığa yüklenen dolandırıcılık ve kamu görevini usulsüz üstlenme suçlarının gerektirdiği cezaların miktar ve nev’i itibariyle tabi olduğu 5237 sayılı TCK’nın 66/1. maddesine göre hesaplanan 8 yıllık dava zamanaşımının; hüküm tarihi...
Somut olayda, usulsüz de olsa ödeme emrinin borçluya 09.02.2010 tarihinde tebliğ edildiği, bundan sonra 12.11.2010 tarihinde kıymet takdir raporu tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emri tebliğ işlemi dışında diğer tebligatların da usulsüz tebliğ edildiği yönünde bir iddiasının olmadığı anlaşılmakla en geç kıymet takdir raporunun tebliğ edildiği bu tarihte takipten haberdar olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna yönelik 25.12.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süreden sonradır. O halde mahkemece, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna yönelik şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddi ile icra dosyasından 27.01.2015 tarihinde haczedilen ... İlçesi, ... Mahallesi, 2755 ada 10 parselde bulunan 1 nolu bağımsız bölüme yönelik meskeniyet şikayetinin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
22.09.2020 tarihli kararının kaldırılmasına, usulsüz tebliğ şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin 15.09.2020 olarak düzeltilmesine, hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayet, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede icra mahkemesine yapılmalıdır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğinden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, aksine yazılı bir delil olmadıkça, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. İcra emri tebliğ tarihinin, süreye bağlı işlemlerde önem arz etmesi nedeniyle şikayetçinin icra emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini istemekte hukuki yararı bulunduğu nazara alınarak, mahkemece şikayetçi adına çıkartılan icra emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin şikayetin incelenerek tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varılması halinde, tebligat tarihinin TK'nun 32. maddesi uyarınca düzeltilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Takip dosyasının incelenmesinde davacı üçüncü kişiye 89/1 haciz ihbarnamesinin 04.03.2022 tarihinde, usulsüz tebliğ iddiasına konu 89/2 haciz ihbarnamesinin 22.03.2022 tarihinde ve nihayet 89/3 haciz ihbarnamesinin ise 04.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça 89/3 haciz ihbarnamesinin usulsüz tebliğ edildiğine yönelik iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise tebliğ muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince şikayetin öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir. Somut olayda, üçüncü kişi davacıya ikinci haciz ihbarnamesinin 22.03.2022, üçüncü haciz ihbarnamesinin ise 04.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği icra dosyası kapsamından anlaşılmaktadır....
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 18.İcra Müdürlüğünün 2020/22295 Esas sayısı ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin halen oturmakta olduğu adrese örnek no 13 ödeme emrinin gönderildiğini, ancak adreste tanınmadığından bahisle tebligatın usulsüz bir şekilde iade edildiğini, daha sonra T.K. nun 21/2 maddesi şerhini taşıyan yeni bir tebligat çıkarıldığını ve 25/01/2021 tarihinde muhtara teslimi ile usulsüz bir şekilde tebliğ edildiğini, müvekkili hakkında başlatılan takipten 08/03/2021 tarihinde yapılan haciz ile haberdar olduğunu bildirerek, usulsüz tebligat nedeniyle icra dosyasının öğrenme tarihi olan 08/03/2021 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesine, usulsüz tebligatın iptaline, icra müdürlüğüne yapılan borca itirazının tebliğ tarihinin değişmesi nedeniyle süresinde kabul edilerek icra müdürlüğünün itirazlarının reddine dair kararın şikayet nedeniyle kaldırılmasına, icra takibinin itiraz nedeniyle durdurulmasına...