Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir. İhalenin feshini isteyen borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda, satış ilanının usulsüz tebliğ edildiği iddiasına dayandığı ve tebligatın usulsüz yapıldığına ilişkin şikayette, HGK'nun 07.04.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispat edilebileceğinden ve şikayette, bizzat borçluya tebliğ edildiği belirtilen satış ilanı tebligatının yapılmadığı ileri sürüldüğüne göre, mahkemece bu husus araştırılarak ve gerektiğinde tebligat mazbatasındaki imza üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....

    Maddesine aykırı olarak usulsüz tebliğ edildiğini, haciz ihbarnamelerinin Şehit Vedat Kocadallı Mahallesine çıkartılmış, tebligat imzadan imtina eden Hakan Başdoğan/Ahmet Örürklü'nün sözlü beyanına göre "..adresin tevziat saatlerinde kapalı olması sebebiyle tebliğ zarfının mahalle muhtarlığına tebliğ edildiği, kapıyı 2 numaralı haber kağıdının yapıştırılarak, komşuya haber verildiği..." şeklinde şerh tebliğ edildiğini, usulsüzlüğün "..muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunup bulunmadığının tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceğinin beyan ve bunun belgelenmesi gerekip gerekmediği.."...

    Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka bâtıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 E. - 1991/344 K. sayılı kararı). Tebliğ işleminin usulsüzlüğü şikayetinin yasal dayanağı, İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca, takipten haberdar olunduğu tarihten itibaren yedi gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. Bu nedenle, mahkemece, öncelikle borçlunun, takibi öğrenme tarihine göre şikayetin, yukarıda anılan maddede belirtilen yasal süre içinde yapılıp yapılmadığının tesbiti gerekir....

      İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle: davacının, 17.06.2017 tarihli tebliğ işlemini şikayet konusu yaptığını ancak 13.10.2017 tarihinde Avukat Nedim Adak ve 25.10.2019 tarihinde Avukat Mehmet Ali Gültekin tarafından takip dosyasına T1 adına vekalet ibraz edilerek vekil kaydının yapıldığını yine davacı vekili Av. Nedim Adak’a 08.02.2018 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiğini, huzurda bulunan davanın ise 01.07.2020 tarihinde açıldığını, sonuç olarak 13.10.2017, 08.02.2018 ve 25.10.2019 tarihlerinde borçlunun takibe muttali olduğu ve yedi günlük şikayet süresinin geçirildiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla birlikte İstanbul 16 İcra hukuk Mahkemesinin 2018 /248 E....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Şikayet dilekçesinde, şikayete konu usulsüz tebliğ işlemine muttali olma tarihinin 19.11.2015 olarak bildirilmesine, şikayet tarihinin 24.11.2015 olmasına ve mahkemece, borçlunun usulsüz tebliğ işlemine muttali olma tarihinin 19.11.2015 olarak kabul edilmesine rağmen hüküm kısmında öğrenme tarihinin 19.12.2015 olarak yazılması maddi hataya müstenip olup, mahallinde her zaman düzeltilebilecek olduğununun anlaşılmasına, temyiz dilekçesinin içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz...

        İcra Dairesi'nin 2018/10540 E sayılı dosyasından başlatılan takip kapsamında davacıya birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnameleri gönderildiğini ancak her üç haciz ihbarnamesinin de tebliğinin usulsüz olduğunu, zira muhatabın tevziat saatlerinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tebliğ memuru tarafından araştırılmadığını, davacının köyde olması sebebiyle ve 3- 4 ay köyde kalıyor olması sebebiyle tebligatların iade edilmesi gerekirken TK 21/1 maddesine göre tebliğ edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, usulsüz tebligattan 15/11/2019 tarihinde haberdar olunduğunu, icra müdürlüğüne itiraz dilekçesi sunulmasına rağmen itirazın süresi içerisinde yapılmadığından bahisle reddedildiğini beyan etmiş, usulsüz tebliğ işlemi nedeniyle birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin 15/11/2019 olarak kabulüne, itirazın süresi içerisinde olduğunun tespitine, davacı hakkındaki haczin durdurulmasına, davacı hakkındaki takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....

        Şikayet dilekçesinde öğrenme tarihinin belirtilmemesi halinde ise, en geç şikayet tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir. Öğrenme tarihinin aksi ise ancak, yazılı belge ile ispatlanabilir. T.K 10. maddesi uyarınca borçlunun bilinen son adresine çıkarılan tebligatın T.K 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği, mahkemece tebliğ işlemi usulsüz kabul edilerek tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verildiği, usulsüz tebligattan ve takipten en geç dava tarihinde haberdar olan davacı borçlunun bu tarihten itibaren İİK.nun 62. maddesi gereğince 7 gün içerisinde yasal itiraz hakkını kullanması gerektiği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi hükmü karşısında davacıya bu konuda yeniden süre verilmesinin mümkün olmadığı, tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği, mahkemece de bu şekilde karar verildiği anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK'nun 353- (1) b) 1) maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: İcra dosyasının incelenmesinde ;davalı-alacaklının davacı borçlu aleyhine 21.911,33- TL alacağa ilişkin olarak ilamsız takip yaptığı, borçlu adına çıkartılan ilk ödeme emrinin adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği, bunun üzerine TK 21/2 maddesine göre çıkartılan tebligatında 24.05.2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından icra dosyasına 03.09.2021 tarihinde itiraz dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır. Dava ; usulsüz tebliğ nedeniyle şikayete ilişkin olup, usulsüz tebliğ şikayetinin öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içinde yapılması zorunludur....

        İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 22/11/2021 tarihinde hukuka ve usule aykırı olarak başlatılan T3 2021/1207 esas sayılı icra takibinin kesinleştiğini ve müvekkilinin banka hesaplarına bloke konulduğunu, takibin usulsüz olması sebebi ile taraflarınca 13/12/2021 tarihinde Hendek İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2021/93 esas sayılı dosyası ile borca itiraz ve yine Hendek İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2021/94 esas sayılı dosyası ile memur işlemini şikayet davaları ikame edildiğini, 20/01/2022 tarihinde memur işlemini şikayet davasının kabulüne karar verilmiş olup borca itiraz davasının ise halihazırda derdest olduğunu, anılan borca itiraz ve memur işlemini şikayet davalarında her ne kadar 13/12/2021 tarihinde takibin durdurulmasına yönelik tedbir talep etmiş iseler de tedbir talepleri kabul edilinceye kadar geçen süreçte müvekkilinin borcu olmayan bir bedeli haciz baskısı altında 17/12/2021 tarihinde ödemek zorunda kaldığını, müvekkili T5 borcu olmayan bedeli ödemesine...

        Anılan yasal düzenleme uyarınca tebliğ memurunun tebliğ anında muhatabın adreste bulunup bulunmadığını, adresten geçici veya sürekli mi ayrıldığını usulünce tespit ederek mazbataya şerh etmesi, ardından aynı konutta oturan kişiye tebliğ işlemini gerçekleştirmelidir. Muhatabın tebliğ anında mahalde olup olmadığı tespit edilmeden ve açıkça bu husus mazbataya yazılmadan yapılan tebliğ işlemi usulsüzdür. Somut olayda; davacı borçluya gönderilen ödeme emrinin “Gösterilen adreste muhatabın.......gittiğini ve aynı konutta daimi ikamet ettiğini beyan eden eşi Merve tebliğ edildi.” şerhi ile tebliğ edildiği, muhatabın tebliğ anında mahalde bulunmadığı açık bir şekilde tespit edilmeden, tebliğ işleminin gerçekleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmıştır....

        UYAP Entegrasyonu