Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aile Mahkemesince, velayet altında bulunmayan küçük hakkında vasi tayini hususunun değerlendirilmesinde sulh mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş ise de ihbar, çocukların mallarının korunması amacıyla yapıldığından mahkemece bu husus irdelenerek bir karar vermesi gerekmekte olup, çocuğa vasi tayin edilmesi hususu ayrı bir dava konusudur. Bu durumda, 4721 sayılı TMK.nun Aile Hukuku ile ilgili ve Çocuk Mallarına ilişkin 2.nci kitabın, 2.nci kısmı, 1.nci bölümü ve 7.nci ayırımında yer aldığı anlaşılan, küçüğün mallarının korunması istemine ilişkin uyuşmazlığın, 6100 sayılı TMK 'nın 383 ve Türk Medeni Kanunu’nun 336/3, 352 ve devamı maddeleri ile 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanun'un 6/2-c maddesi ile geçici 2. maddesine Aile Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

    Aile Mahkemesince, küçüğün vesayet altında olması nedeniyle talebin, tüzüğün vesayet hükümlerine tabi olduğundan bahisle Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş ise de ihbar, çocuğun mallarının korunması amacıyla yapıldığından mahkemenin bu hususu irdeleyerek bir karar vermesi gerekmekte olup, çocuğun vesayet altına alınmış olması, yalnız başına vesayet hükümlerinin uygulanmasını gerektirmeyecektir. Bu durumda, 4721 sayılı TMK.nin Aile Hukuku ile ilgili ve Çocuk Mallarına ilişkin 2.nci kitabın, 2.nci kısmı, 1.nci bölümü ve 7.nci ayırımında yer aldığı anlaşılan, küçüğün mallarının korunması istemine ilişkin uyuşmazlığın, 6100 sayılı TMK 'nın 383 ve Türk Medeni Kanunu’nun 336/3, 352 ve devamı maddeleri ile 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanun'un 6/2-c maddesi ile geçici 2. maddesine Aile Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

      Aile Mahkemesince, küçüklerin anne ve babasının ölmesi nedeniyle vasi tayini hususunun değerlendirilmesinde sulh mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş ise de ihbar, çocukların mallarının korunması amacıyla yapıldığından mahkemece bu husus irdelenerek bir ... vermesi gerekmekte olup, çocuklara vasi tayin edilmesi hususu ayrı bir dava konusudur. Bu durumda, 4721 sayılı TMK.nin Aile Hukuku ile ilgili ve Çocuk Mallarına ilişkin 2.nci kitabın, 2.nci kısmı, 1.nci bölümü ve 7.nci ayırımında yer aldığı anlaşılan, küçüğün mallarının korunması istemine ilişkin uyuşmazlığın, 6100 sayılı TMK 'nın 383 ve Türk Medeni Kanunu’nun 336/3, 352 ve devamı maddeleri ile 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanun'un 6/2-c maddesi ile geçici 2. maddesine Aile Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nin 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 6....

        Mahkeme, belirleyeceği süre içinde, sağ kalan veya velayet kendisine verilen eşten çocuğun varsa, mal varlığının dökümünü gösteren bir defter vermesini ve bu mal varlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşecek önemli değişiklikleri de bildirmesini ister.” hükmüne yer verilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 336/3 madesine göre "Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir." 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 6/2-c maddesi ile aile mahkemesinin "Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına İlişkin önlemleri almaya karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, çocukların babalarının ölümü üzerine, Nüfus Müdürlüğünce küçüklerin mallarının korunması istemi ile ihbarda bulunulduğu anlaşılmaktadır....

          Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler (TMK m.181/1). Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır (TMK m.181/2). Bu yasal düzenlemeye göre, boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi durumunda, mahkeme sağ kalan eşin boşanmaya sebep olabilecek kusurlu bir davranışının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirler. Ölen eşin sağlığında boşanmaya sebep olabilecek kusurlu davranışları dikkate alınmaz. Sağ kalan eşin boşanmaya sebep olabilecek kusurlu bir davranışı ispat edilmiş ise "Boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğunun tespitine", kusurlu bir davranışı ispat edilememiş ise "Boşanmaya sebep olan olaylarda kusuru olmadığının tespitine" karar verir....

          Maddesi gereğince mahkemece dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini, tarafların murisinin 26/10/2008 tarihinde vefat ettiğini ve davanın 04/05/2010 tarihinde açıldığını, davacıların ortaklığın giderilmesini talep etmekte haklı olduklarını, davalılardan T4 davanın açılmasından sonra 21/07/2010 tarihinde katkı payı alacağı ve aile konutunun özgülenmesi için davayı açtığını, mahkemece davaların tefrikine karar verildiğini ve katkı payı alacağı Mersin 3. Aile Mahkemesinde 2010/1600 Esas sırasına kaydedildiğini, özgüleme davası hakkında görevsizlik kararı verildiğini, görevsizlik kararının yargıtayca onandığını ve sonrasında özgüleme davasının önce 07/06/2012 tarihinde Mersin 4....

          Somut olayda destek evli ve iki çocukludur, bu durumda desteğin kendisine %34, sağ kalan eşe %34 ve çocuklara %16'şar pay ayrılarak hesaplama yapılmalı, çocuklardan biri desteklikten çıktığı zaman eşe %40, desteğe %40 ve çocuğa %20 şeklinde pay ayrıldıktan sonra bütün çocukların desteklikten çıktıktan sonra sağa kalan eşe %50, desteğe %50 olacak şekilde pay dağıtımına gidilmelidir. O halde, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda destek tazminatı hesaplanarak davacıların alacağı tazminat miktarlarının belirlenmesi gerekirken yanlış ilkeler benimseyen, denetime açık olmayan, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 25/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 14.01.2016 günü tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, aile konutunun rızası alınmadan davalı eşi tarafından diğer davalı ...'a devredildiğini, yapılan devir işleminin "açık rızası" bulunmadığı için geçersiz olduğunu ileri sürerek, devralan ... üzerindeki tapu kaydının iptali ile davalı eşi adına tescilini (TMK m. 194) talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir....

              Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.05.2015 gününde verilen dilekçe ile TMK'nın 652. maddesi gereğince özgülenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ... 15.02.2018 tarihli dilekçesi ile temyizden feragat etmiş, temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklandığı üzere feragat nedeniyle davacının vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine, 08.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar veridi....

                Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "Açık rızası bulunmadıkça" aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun başkası adına devir edilerek, tescil edilmesi gibi "Tek başına" bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma "Ancak diğer eşin açık rızası alınarak" yapılabilir. Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "Açık" olması gerekir. Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutuna ilişkin tahsisli kooperatif hissesini diğer davalı ...'...

                  UYAP Entegrasyonu