Cevap dilekçesi: Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; Aile konutunun özgülenmesi konusunda görevli mahkemenin sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, TMK'nın 352. Maddesine göre özgülemenin yapılabilmesi için eşin miras payına düşen miktarın aile konutunun değerini karşılaması gerektiğini, terekeye bakıldığında muristen 171 ada, 4 parsel ve 34 XX 515 plakalı aracın kaldığını, davacının payına düşen miktarın aile konutunun değerini karşılamadığını, davacının davaya konu yerde değil, kendisine ait Kesecik Mahallesinde bulunan evde yaşadığını, tüm bu nedenlerle mahkemenin görevsizliğine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Davanın kabulü ile 171 ada, 4 parsel, 13 nolu bağımsız bölümün davacının eşi ölmeden önce davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanıldığının tespitine karar verilmiştir....
Cevap dilekçesi: Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; Aile konutunun özgülenmesi konusunda görevli mahkemenin sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, TMK'nın 352. Maddesine göre özgülemenin yapılabilmesi için eşin miras payına düşen miktarın aile konutunun değerini karşılaması gerektiğini, terekeye bakıldığında muristen 171 ada, 4 parsel ve 34 XX 128 plakalı aracın kaldığını, davacının payına düşen miktarın aile konutunun değerini karşılamadığını, davacının davaya konu yerde değil, kendisine ait Kesecik Mahallesinde bulunan evde yaşadığını, tüm bu nedenlerle mahkemenin görevsizliğine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Davanın kabulü ile 171 ada, 4 parsel, 13 nolu bağımsız bölümün davacının eşi ölmeden önce davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanıldığının tespitine karar verilmiştir....
Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin eliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir....
Artık eşler, ortaklık mallarında yarı yarıya elbirliği mülkiyet halinde malik olurlar. (743 sayılı TKM. m.629, TMK. m.701) Mal ortaklığı rejiminde yasal kural, yarı yarıya paylaşım olmakla birlikte bunun yerine sözleşmeyle başka bir paylaşım yöntemini de kabul edebilirler. Ölüm halinde tasfiye yapılırken kural olarak, ortaklık malların yarısı sağ eşe, kalan yarısı da sağ kalan eşin miras hakkı saklı kalmak üzere ölenin mirasçılarına geçer (743 TKM m. 221, 222, TMK. m.276). Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Eşler, 20.07.1959 tarihinde evlenmiş, mal rejimi ...'un 02.03.2004 tarihinde vefatı ile sona ermiştir (TMK m. 225/1). Dosya arasındaki mirasçılık belgesine göre davacı sağ eş ile davalı çocuk mirasçı olarak kalmıştır. Davacı ile muris eş arasında 25.12.2002 tarihinde ... 7. Noterliği'nde 'Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi' imzalanmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Aile Konutunun Özgülenmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece davalı erkek adına kayıtlı evin, davacı kadın ve çocuklarına özgülenmesine yönelik kararı, Dairemizin 2015/13166 E., 2016/3643 K. sayılı ilamıyla davacı kadının, evin özgülenmesine ilişkin usulüne uygun açılmış bir davası bulunmadığı halde, bu talebin esası hakkında hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bozmadan sonra bu talep hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kesin hüküm oluşturacak nitelikte reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir (HUMK m.438/7)....
TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi Türk Medeni Kanunu felsefesi içinde kabul edilmişken, aynı Kanunun 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu vasfı bulunduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir....
; ayrıca sağ kalan eşin katılma alacağı veya değer artış payı alacağı bulunmayıp, miras payından kaynaklı bir alacak olması halinde TMK 240. maddeden yararlanamayıp TMK 652. madde hükmünden yararlanabileceği, dolayısıyla davacının katılma alacağı ve değer artış payı alacağının belirlenmesi için eda davası açma imkanı varken yukarıda da belirtildiği üzere tespit davası açmasında hukuki yararını gösteren üç şartında dosya kapsamında gerçekleşmediği..."...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı Muris Fikret Elibol'un 1998 yılında evlendiklerini, murisin 10/09/2018 tarihinde vefat ettiğini, muris ile müvekkilinin müşterek çocuklarının bulunmadığını, murisin mirasçıları olarak ise müvekkilinin ve davalar olan murisin ilk evliliğinden olan çocuklarının kaldığını, müvekkili ile murisin evlilik birlikteliği süresince oturmuş oldukları ve halen müvekkilinin ikamet ettiği kullandığı meskenin aile konutu olduğunu, müvekkilin söz konusu konutta muris ile birlikte yaşadığını, evlilik birlikteliğine dair tüm anılarının bu evde bulunduğunu, müvekkili ile murisin oturmuş oldukları Konya İli Çumra İlçesi Bardakçı Mahallesi 2630 YC pafta, 298 ada 13 parsel ve 5 bağımsız bölüm için aile konutunun sağ kalan eş müvekkiline özgülenmesi için aile konutu tespitin yapılması gerektiğini belirterek dava konusu taşınmazın müvekkilinin adına özgülenmesi uğruna söz...
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Müteveffa Ali Demirel ile Naime Demirel (Ezer) Hatay Aile Mahkemesinin 04/03/2020 kesinleşme tarihli 2010/118 Esas ve 2010/261 Karar sayılı ilamı ile boşanmış ve küçük T1 velayeti babası Ali Demirel'e verildiği, velayet sahibi olan baba Ali Demirel de 11/06/2021 tarihinde vefat ettiğini, evlilik mevcut iken velayeti ana ve baba beraber kullanacağı, boşanma halinde ise hakim velayeti ana veya babadan birine vereceği, müşterek hayat devam ederken ana veya babadan birisinin ölmesi halinde velayetin sağ kalan tarafa geçeceği öngörülmüş ise de, boşanma sonrası velayet kendisine tevdi edilen eşin ölümü halinde ise velayet kendiliğinden sağ kalan eşe geçmeyeceği, boşlukta kalacağı, velayetin sağ kalan tarafa geçebilmesi için bunun ayrıca talep edilmesi gerektiğini, Ali Demirel'in vefatı sonrasında küçüğün velayeti hususunda sağ kalan annesi tarafından bir talep de mevcut olmadığını, dolayısıyla küçük T1 velayeti boşlukta olup açılan davanın...
Bu kez davacı-davalı kadın eş, eldeki bu davayı Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı olarak "fiili ayrılık" nedeni ile açmıştır. Mahkeme, ilk davanın reddinden sonra tarafların üç yıl süreyle bir araya gelmedikleri gerekçesi ile boşanma kararı vermiş ve erkek eşi kadın eşe nazaran daha ağır kusurlu kabul etmiş ise de; retle sonuçlanan ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşen ilk boşanma davasında, erkek eşin boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışı kanıtlanamadığına göre, bu tarihten önceki olaylar artık erkek eşe kusur olarak yüklenemeyecektir. Bu tarihten sonra taraflar bir araya gelmemiş, davalı-davacıdan kaynaklanan kusurlu bir davranış da kanıtlanamamıştır. Bu durumda; ret ile sonuçlanan ilk davayı açıp fiili ayrılığa neden olan ve boşanma sebebi yaratan davacı-davalı kadın eşin boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir....