Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.(TMK m. 336) Çocuğun velayeti boşanma kararı ile eşlerden birine verilip, bu eşinde ölümüyle, velayet kendiliğinden sağ kalan diğer eşe geçmez. Böyle bir durumda; hakim kararıyla velayetin diğer eşe verilmesi veya velayetin sağ kalan eşe verilmesi uygun bulunmadığı taktirde; çocuğa vasi atanıncaya kadar velayet askıda kalır (TMK. md. 335/2, 337/2). Ana ve baba, boşandığına ve boşanma kararıyla velayet kendisine verilen baba daha sonra öldüğüne göre, bu halde velayet kendiliğinden anneye geçmez. Dolayısıyla, velayet annede değildir....
Somut olayda, dava dışı muris eş adına kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı banka lehine konulmuş bir ipoteğin varlığı söz konusu olup, davacı sağ eş dava açarak ipoteğin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Şayet iddia edildiği gibi TMK. m.194 anlamında açık rıza alınmamış ise bu ipotek işleminin geçersiz olduğu açıktır. Dolayısıyla, geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırması düşünülemez. Diğer bir anlatımla ölü olan bir işlem diriltilemez. Sağ kalan eşin mirasçı sıfatıyla hakları (TMK madde 240. ve 652) bulunmaktadır ve davacının bu davayı açtığı sırada var olan hukuki yararı yargılama sırasında davalı eşin ölümünden sonra da devam etmektedir. Bunun yanında halen ortada geçersizliği ileri sürülen bir ipotek bulunmaktadır. Bu nedenlerle, evlilik ölümle sona ermekle birlikte davanın konusuz kaldığını söylemek mümkün değildir....
TMK 240. maddesi uyarınca sağ kalan eş; eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup, birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise, bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkının tanınmasını isteyebilir. Davacı eş yararına aile konutu üzerinde intifa hakkının tanınabilmesi için maddede yazılı diğer koşulların yanında sağ kalan eşin katılma alacağının bulunması ve aile konutunun 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra edinilmiş olması gerekmektedir. Zira intifa hakkı ancak katılma alacağı hakkına mahsuben talep edilebilir. Ne var ki; uyuşmazlık konusu taşınmaz 06.05.1980 tarihinde eşler arasında 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi gereğince mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte edinilmiştir. Davacı eşin, bu dönem bakımından katılma alacağından söz etmek mümkün değildir....
Sağ kalan eşin mirasçı sıfatıyla hakları (TMK madde 240. ve 652) bulunmaktadır ve davacının bu davayı açtığı sırada var olan hukuki yararı yargılama sırasında davalı eşin ölümünden sonra da devam etmektedir. Bunun yanında halen ortada geçersizliği ileri sürülen bir ipotek bulunmaktadır. Bu nedenlerle, evlilik ölümle sona ermekle birlikte davanın konusuz kaldığını söylemek mümkün değildir. Aksi düşünce, davacının davasında haklı olup olmadığı hususunun araştırılmasına olanak sağlamadan, taşınmazın cebri icra ile satılması sonucunu doğuracak, bu durum ise büyük hak kayıplarına yol açacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2-2906 Esas-2017/1723 Karar)....
Ana ve babadan birinin ölümü halinde nüfus memuru veya evliliğin mahkeme kararı ile sona ermesi halinde kararı veren mahkeme, sağ kalan veya velayet kendisine verilen eşin yerleşim yeri aile mahkemesine, yoksa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun belirlediği mahkemeye durumu derhal bildirir. Mahkeme, belirleyeceği süre içinde, sağ kalan veya velayet kendisine verilen eşten çocuğun varsa, mal varlığının dökümünü gösteren bir defter vermesini ve bu mal varlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşecek önemli değişiklikleri de bildirmesini ister. C. Değerlendirme Dosya kapsamından, küçüğün annesinin yerleşim yeri adresinin Merkez/ Aksaray olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Aksaray 3. Aile Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir. III. KARAR Açıklanan sebeplerle; 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Aksaray 3....
Şöyle ki; asıl ve birleşen dava dilekçesinde TMK’nin 240. maddesine dayalı olarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescili, mümkün olmadığı takdirde tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesi ve taşınmazlar üzerindeki katılma alacağına mahsuben intifa ve oturma hakkı tesisi ile aile konutunun özgülenmesine karar verilmesi istenmiş; dava konusu 116 ada 1 parsel sayılı taşınmazın TMK’nin 652. maddesi uyarınca miras hakkına mahsuben veya TMK’nin 240. maddesi uyarınca katılma alacağına mahsuben davacı adına tescili, aksi kanaat halinde intifa veya oturma hakkının miras hakkına mahsuben veya katılma alacağına mahsuben tesisi, konutun aile konutu olduğunun tespiti, aksi kanaat halinde davacının dava konusu parselin ve konutun edinimine olan katkısının tespiti ve 1.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline ilişkin talepleri içeren 29.10.2014 tarihli ıslah dilekçesi bozmadan sonra sunulmuştur....
Davacı vekili ile davalılar ....vekili tarafından temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme sonucu Daire 201/5677 Esas ve 2014/14501 Karar sayılı ilamıyla davanın; TMK'nin 227. maddesi uyarınca değer artış payından kaynaklanan alacak ve katılma alacağı isteğine ilişkin olduğu ancak mahkemece usulüne uygun olarak araştırma ve inceleme yapılmadığına, Yasa ve Daire uygulmasına uygun şekilde hesap yapılması gerektiğine ve davacı vekilinin TMK'nin 240. maddesi gereği mal rejimi ölüm nedeniyle sona erdiğinde, sağ kalan eşin bu rejimden kaynaklanan ayni hakkı talebiyle birlikte TMK'nin 652. maddesi uyarınca miras payına ilişkin olarak meskenin davacıya özgülenmesi isteminde bulunduğuna, TMK'nin 652 maddesine dayalı talep yönünden görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan bu istek yönünden davanın tefrik edilip görevli ve yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğine işaret edilerek, her iki taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm bozulmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayalı ipoteğin kaldırılmasına ilişkin olup, toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın davanın devamı sırasında cebri icra ile satıldığı, bu sebeple dava konusu taşınmazın aile konutu olma niteliğini kaybettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Evlilik, sadece boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin "Aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer. Aile konutu ile ilgili malik olmayan eş yararına getirilen koruma malik eş sağ iken başlayıp (TMK m. 194), malik eşin ölümünden sonra (TMK m. 240,652) da devam eder. Geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırması düşünülemez. Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2-2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017)....
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Evlilik, sadece boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin "Aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer. Aile konutu ile ilgili malik olmayan eş yararına getirilen koruma malik eş sağ iken başlayıp (TMK m. 194), malik eşin ölümünden sonra (TMK m. 240,652) da devam eder. Geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırması düşünülemez. Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2-2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017)....