İLGİLİ MEVZUAT: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinin (B) işaretli fıkrasında, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu ve bunun yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi doğal ve açık olmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu kurala bağlanmıştır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "Gelirin unsurları" başlıklı 2. maddesinde, gelire giren kazanç ve iratlar; ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlar olarak sayılmıştır. 193 sayılı Kanun'un 75. maddesinin birinci fıkrasında, menkul sermaye iradı, sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya...
çek verdiği, dava dışı ---- takibe konu ---- bedelli fatura ile dava dışı --- tutarlı borçlarına karşılık verdiği ----- tutarlı çekin banka cevap yazısına göre davacı şirket tarafından tahsil edilemediği, Davalı şirke ve dava dışı ----- defter inceleme gün ve saatinde hazır bulunmadığı ve ticari defterlerinin yerinde incelenmesini de talep etmediğinden davalı şirket ile dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenemediği, Taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davaya ve takibe konu ----tarihli, ------ bedelli faturanın davacı tarafından davalı adına usulüne uygun olarak düzenlendiği, fatura ve fatura muhteviyatının davalı tarafa teslim edildiği, dava ve takibe konu faturaya karşılık olmak üzere dava dışı ----- tarafından davacı şirkete ve dava dışı ----- adına ---- tutarlı borcuna karşılık ---- tutarlı çek verdiği, çekin iptal edilmesi nedeni ile ödenmediği, dava dışı ----- tarafından davalı şirket borcuna karşılık olarak verilen çekin iptali sonucu ödenmesi ile...
Bu düzenleme nedeniyle TTK'nın özellikle anonim şirketlere ilişkin hükümleri ile 1163 sayılı Kanun'a aykırı olmayan birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin hükümlerinin kooperatiflere uygulanacağı ve kooperatiflerin de defter tutmak zorunda olduğu açıktır. Ayrıca 99. maddesinde tarafı olduğu hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlendiği gibi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 179. maddesindeki düzenleme uyarınca kooperatiflerin iflasa tabi oldukları da gözden kaçırılmamalıdır. Yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça görülmektedir. Bu açık kanun hükümleri karşısında ticaret siciline tescili zorunlu olan, ancak bu şekilde tüzel kişilik kazanabilen, ticari defterler tutan, ortaklarının sermaye koyma borcu bulunan, şirketler ile birlikte düzenleme yapılıp birleşme, bölünme ve tür değiştirme şartları düzenlenen ve iflasa tabi olan kooperatifin ticaret şirketi ve tacir sayılmaması mümkün değildir....
Birleşen davada davacı vekili, davalının müvekkili şirketin ortağı ve temsile yetkili müdürü olduğunu, davalı şirket müdürü ve ortağının şirket faaliyetlerinin devamını engellemesi nedeniyle Akhisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla genel kurul tarafından müdürlükten azlinin sağlanarak yerine şirket ortaklarından H. G.'ün tayin edildiğini, davalının sermaye taahhüdünü yerine getirmediğinden ve şirket ahengini bozucu davranışlarda bulunduğundan şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl ve birleşen dosyadaki davalı vekilleri cevap dilekçeleri ile özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir....
Şti'nin ilk pay dağılımı hesabında açıkça görüleceği üzere tespit edilen sermayenin her bir ortak yönünden 192.000,00 TL olduğunu, sermayenin arttırılmasıyla 30/06/2011 tarihi itibariyle davalının davacı şirkete sermaye koyma borcunun 555.754,00 TL olduğunu, davalının şirket ortağı olarak koymak zorunda olduğu nakdi sermaye borcu yerine müvekkili şirkete 4 adet taşınmaz devrettiğini, bu taşınmazların davalının sermaye borcu tamamlandığında iade edileceğinin kararlaştırıldığını, davalının sermaye borcunu yerine getirmediğini, taşınmazların davacı şirketin Şekerbank ve İş Bankası'ndan çekilen kredilerin teminatı olarak gösterildiğini, takibe düşmemek için 4 taşınmazın kredilerin kapatılmasında kullanılacağının, satış gelirinin ise davalının sermaye borcundan mahsup edileceğinin bildirildiğini ileri sürerek; asıl davada dava konusu taşınmazların davalının ödenmeyen sermaye borcu yerine davacı şirkete verildiğinin tespitine, mümkün olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik...
ın şirketten gerek kar payı dağıtımlarına ilişkin, gerek sair alacaklarını almayıp davacı şirkete sermaye olarak koymak ve şirket sermayesini bu şekilde artırmak istediklerini, TTK’nın 127’nci maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça ticari şirketlere; "Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar, Fikrî mülkiyet hakları, Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz, Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları, Kişisel emek, Ticari itibar, Ticari işletmeler, Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler, Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar, Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer" sermaye olarak konulabileceğini, anonim şirketlere özel bir düzenleme getiren aynı kanunun 342’nci maddesinde ise ayni sermaye olarak konulabilecek mal varlığı unsurları, ''Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen...
ın şirketten gerek kar payı dağıtımlarına ilişkin, gerek sair alacaklarını almayıp davacı şirkete sermaye olarak koymak ve şirket sermayesini bu şekilde artırmak istediklerini, TTK’nın 127’nci maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça ticari şirketlere; "Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar, Fikrî mülkiyet hakları, Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz, Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları, Kişisel emek, Ticari itibar, Ticari işletmeler, Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler, Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar, Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer" sermaye olarak konulabileceğini, anonim şirketlere özel bir düzenleme getiren aynı kanunun 342’nci maddesinde ise ayni sermaye olarak konulabilecek mal varlığı unsurları, ''Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen...
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/240 KARAR NO : 2021/513 DAVA : Öz Sermaye Tespiti DAVA TARİHİ : 06/04/2021 KARAR TARİHİ : 05/07/2021 Mahkememizde görülmekte olan Öz Sermaye Tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA : Talep eden/davacı vekili --- tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin,------ bulunduğunu, müvekkil şirket--- söz konusu alacağını ayni sermaye olarak vazetmek istediğinden, müvekkil şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi vasıtasıyla inceleme----- alacaklı olduğu tutarın tespitini talep ettiklerini belirterek ayni sermaye olarak konulacak alacağın tesbiti için müvekkil şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırılarak, müvekkil şirket hissedarı ----------olduğu miktarın tespitine karar verilmesini talep etmiştir....
Davacının şahıs işletmesine ait malvarlıkarı ilgili şirkete ayni sermaye olarak konulurken yukarıda yazılı gerekçelerle araçların devredilemediği, diğer malvarlığının ayni sermaye olarak konulduğu, ancak ayni sermeye olarak konulan malvarlığı değerinden araçların değerinin mahsup edilerek kalan bedel üzerinden ayni sermaye koyma işleminin yapılması gerekirken bu mahsubun yapılmadığı belirlenmiştir. Mahkememizce tespit edilen araç bedellerinden, ilk tespitteki 2.549.000 TL.lik toplam araç değerinin mahsup edilmesinin gerektiği, aksi takdirde aynı araçlardan dolayı mükerrer olarak ayni sermaye konulmasına yol açılabileceği, kaldı ki davacı tarafın da bu mahsubun yapılmasını istediği belirlenmiştir. Mahkememizce bilirkişinin belirlediği toplam 5.407.000 TL.'lik bedelden ilk tespit ile belirlenen toplam 2.549.000 TL.'...
Davalı vekili, şirkete ortak olmadığını, sermaye koyma taahhüdünde bulunmadığını, ortak olduğu kabul edilse bile 46.000 TL banka kanalıyla, 41.000 TL elden davacı şirketin yönetim kurulu başkanına ödediğini, ayrıca ultrason cihazı ve muayene masasını da 13.000 TL karşılığı şirkete devrettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece Dairemiz tarafından verilen bozma kararına uyularak, davalının sermaye koyma borcunun 54.000,00 TL olduğu, tıp merkezindeki çalışmalarından ötürü tahakkuk eden 41.000,00 TL alacağın karşılıklı mutabakatla sermaye koyma borcu yerine kabul edildiği, bakiye olarak 13.000,00 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle takibe itirazın kısmen iptaline, takibin 13.000,00 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsili için devamına, alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir....