Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların mülkiyetinin, kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1963 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi...
Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi; Kadastro tespitinin kesinleştiği 1963 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağı da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup,...
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 12/04/2023 NUMARASI : 2022/188 2023/287 DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Tespitten Önceki Sebeplere Dayalı) KARAR : GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil, T1 İstanbul İli, Sultanbeyli ilçesi, Mehmet Akif Mahallesi No:17 adresinde bulunan ve daha sonra kadastro çalışmasında, g22- b-01- d-3- c pafta, 165 ada ve 1 parsel, nolu olarak tapu bilgilerine ait taşınmazın mülk sahibi ile alıcı arasında gayrimenkulün satışına aracılık yaptığına dair komisyon akdi sözleşmesi ile 14/02/2011 tarihinde komisyoncı-emlakcı aracılığı ile ve tanıklar huzurunda bedelini nakit vermek suretiyle alıcı gökhan demirel'den satın aldığını, bu satış, komisyoncu-emlakç, satıcı gökhan demirel ve diğer tanıklar, huzurunda yapıldığını, müvekkili, satın almış olduğu ve 4 kattan ibaret taşınmazı satın aldıktan sonra çeşitli güçlendirme inşaat çalışması yaptıktan sonra geniş ailesi ile birlikte iş bu taşınmaza taşındığını, dava...
Davacı ..., tespitten önceki satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, tapu kaydının iptali ile taşınmazın bir bölümünün adına tescili, olmadığı taktirde bu bölüm üzerine ev yapıp ağaç dikmiş olması nedeniyle ev ve arsa değeri olarak 50.000 TL, ağaç değeri olarak 5610 TL (fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla) tazminatın davalılardan tahsili istemiyle, tapu maliki ... ile taşınmazı kadastro tespitinden önce satın aldığını öne sürdüğü ...’in mirasçılarına karşı dava açmıştır....
Dava, 03.07.1974 tarihli satış senedine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir. Kadastro Kanununun 12-3 maddesi "Bu tutanaklardaki belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmünü içermektedir. Bu hükme göre dayanılan hakkın tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde anılan sürenin uygulama imkanına kavuşacağı açıktır. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yeri yoktur. Somut olayda; dava konusu yapılan 91 parsel sayılı taşınmazın tespiti 13.05.1974 tarihinde yapılmıştır. Davacının murisi ile davalıların murisleri arasında tutanak kesinleşmeden 03.07.1974 tarihinde dayanılan noter sözleşmesi yapılmış ve taşınmaz satın alana teslim edilmiştir. Kadastro tutanağı ise 25.09.1974 tarihinde kesinleşmiştir....
Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuki nedenine dayanarak hem tespitten önceki hem de tespitten sonraki sebeplere dayalı olarak dava açmıştır. Taşınmazın tespit sırasında hakkında kadastro tespit tutanağının düzenlenmemiş olması, öncesinde var olan zilyetliği kesmeyeceği gibi gerek Kadastro Kanunu'nda ve gerekse de diğer yasalarımızda, hakkında tutanak düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden tespit öncesi hakka dayanılarak dava açma hakkını süreyle sınırlayan bir düzenleme de bulunmamaktadır. Kadastro tutanağı düzenlenip kesinleşen yerlerde dahi 3402 sayılı Yasa'nın 12. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen 10 yıllık süre içerisinde dava açılabildiğine ve yasada tescil harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre de öngörülmediğine göre mahkemenin davanın makul sürede açılmadığı şeklindeki gerekçesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava, kadastro tespitinden önceki sebeplere dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, tespitten önceki nedenlere dayanılarak tespite karşı dava açılamaz. Sözü edilen süre, hak düşürücü olup, mahkemece re'sen gözetilmelidir. Somut olayda; çekişmeli taşınmazın kadastro tespiti 25.02.1976 tarihinde kesinleşmiş dava ise, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 05.09.2011 tarihinde açılmıştır....
Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Dairemizin 09.11.2007 tarihli bozma kararında konunun açıklanması bakımından bazı hususlar yazılmış ise de, mahkemece bozmaya yanlış anlam verilmiş, 30 günlük süre içerisinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Oysa, yukarıda vurgulandığı üzere bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak yasanın 21/2.maddesi uyarınca 5 yıllık süre içinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılması olanaklıdır. Kısaca, bu süre içinde açıldığı anlaşılan davanın esasının incelenmesi gerekir. Bu durumda yapılması gereken iş, Dairemizin bozma kararında belirtilen diğer inceleme ve araştırmaları yaparak, işin esası hakkında bir hüküm kurmak olmalıdır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil ... ve müşterekleri ile ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair .......
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/1478 KARAR NO : 2020/1192 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : BOZOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 23/01/2020 NUMARASI : 2019/472 2020/90 DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Tespitten Önceki Hukuki Sebeplere Dayalı) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosya incelendi....