Daha sonra yine Hazine tarafından 17.08.2000 tarihli dilekçe ile açılan 2000/189 sayılı davada 1000 m2 yüzölçümlü çekişmeli taşınmazın 2/B madde sahasında kaldığı, belirlenmiş, bu kararın da temyiz edilmeksizin kesinleşmesiyle 2098 parsel numarası ile Hazine adına tescil edilmiştir. Mahkemece iki hükmün çelişmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de sonraki hükümle tescil edilen 2098 parsel, daha önce tescil edilen 2097 parselin içinde kalmaktadır. Aynı yer hakkındaki iki ayrı tapu oluşturulamaz, mükerrer tapu oluşturulacak şekilde yapılan tescil işlemleri yolsuz tescil drumunda olup, bu durum 3402 sayılı yasanın 22/1 maddesinde açıklandığı üzere 2. kadastro sayılır ve yok hükmündedir. Kanunlar kamu düzenine ilişkin olan 2. kadastroya imkan vermez. Bu nedenle, mahkemenin 2000/189 sayılı davası sonunda verilen kararla tescil edilen 2098 parselin tapusunun iptalini amaçlayan davanın HYUY.'...
İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı ve dava konusu işlem her ne kadar Samsun Trafik Tescil Şube Müdürlüğü tarafından tesis edilmiş ise de, uyuşmazlığın … plakalı aracın trafik tescil kaydının silinmesi talebine ilişkin olduğu ve menkul mal olan aracın İstanbul Trafik tescil defterine kayıtlı olduğu, dolayısı ile taşınır malın İstanbul ilinde olduğu anlaşıldığından davanın görüm ve çözümünde yetkili mahkemenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 35. maddesinde yer alan kural uyarınca aracın trafik tescil kaydının bulunduğu yer olan İstanbul ilinde yargılama yetkisini kullanan İstanbul İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin Samsun ......
Davalılar, tapu iptal tescil isteminin reddini savunmuşlar, eldeki dava ile birleştirilen davalarında da 4, 5, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve kal isteğinde bulunmuşlardır. Mahkemece, temliken tescil isteğinin kabulüne, birleşen dava yönünden de 5 ve 7 parsel sayılı taşınmazlara davalılar Kadir ve Şerif Kapaklı'nın elatmasının önlenmesine karar verilmiştir. Hükmü, elatmanın önlenmesi isteminde bulunan birleşen davanın davacıları temyiz etmişlerdir. Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali tescil, birleştirilen dava ise tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir. Temliken tescil isteğinde bulunan davacılar 27.12.1957 tarihli senede dayanarak taşınmaz üzerine iyiniyetle bina yaptıklarını ileri sürmektedirler....
Bu itibarla tapuya yapılan tescil hak düşürücü sürenin başlangıcı değildir. (30.05.1972-1484/2110)", "Satış vaadi sözleşmesi sonucu açılan tescil davası ile pay iktisabı da bir nevi satıştır. Mahkeme ilamı satış akdi yerini almaktadır. Tescile ilişkin kararın kesinleşme tarihine göre dava süresi dikkate alınır.(15.01.1986-11822/32)", "Davalı şuf'alı payı kesinleşen cebri tescil davası sonucu iktisap etmiştir. Mülkiyet hakkı cebri tescil ilamının kesinleşmesi tarihinde davalıya geçtiğinden şuf'a hakkı bu tarihten itibaren doğmuştur.(17.12.1986-12701/14545)", "Davalı payı mahkeme ilamı ile iktisap ettiğinden, hükme göre tapuda tescil yapılmasından evvel malik olmuştur. Bu tarihten itibaren intikalin öğrenildiği günü takiben bir ay ve her halde intikalden itibaren engeç on sene içerisinde şuf'a hakkını kullanılması gerekir.(21.04.1993-4653/4852)", "Şuf'alı pay cebri tescil davası sonucu iktisap edilmiştir. Mülkiyet hakkının kazanılması için tapuya tescil zorunluluğu yoktur....
Sınıfta yer alan hizmetler bakımından “ilk tescil” sahibi olmakla birlikte, davalı taraf dava konusu marka bakımından “gerçek hak sahibi” olduğunu iddia etmektedir. Marka hakkının kazanılması konusunda, iki temel sistem vardır; “ilk kullanım” ve “tescil”. Her iki sistemde de sicile tescil vardır, ancak tescilin sonuçları farklıdır. İlk kullanım sisteminde; marka hakkı, bir işaretin marka olarak seçilmesi ve kullanılması ile doğar, sicile yapılan tescil açıklayıcıdır. Tescil siteminde ise; marka hakkı, marka olarak seçilen işaretin sicile tescil edilmesi ile kazanılır, buradaki tescil kurucudur. Hukukumuzda asıl olarak tescil sistemi benimsenmiş, ancak tescilden önce gerçekleşen kullanıma da değer atfedilmiştir. Kural olarak tescil ile marka hakkı doğar, ancak söz konusu işaret ilk tescilden önce kullanılmak suretiyle piyasada maruf hale getirilmişse, marka hakkı sahibi, işareti tescilden önce kullanarak piyasada maruf hale getirendir. Bu kişiye “gerçek hak sahibi” denilir....
Sınıfta yer alan hizmetler bakımından “ilk tescil” sahibi olmakla birlikte, davalı taraf dava konusu marka bakımından “gerçek hak sahibi” olduğunu iddia etmektedir. Marka hakkının kazanılması konusunda, iki temel sistem vardır; “ilk kullanım” ve “tescil”. Her iki sistemde de sicile tescil vardır, ancak tescilin sonuçları farklıdır. İlk kullanım sisteminde; marka hakkı, bir işaretin marka olarak seçilmesi ve kullanılması ile doğar, sicile yapılan tescil açıklayıcıdır. Tescil siteminde ise; marka hakkı, marka olarak seçilen işaretin sicile tescil edilmesi ile kazanılır, buradaki tescil kurucudur. Hukukumuzda asıl olarak tescil sistemi benimsenmiş, ancak tescilden önce gerçekleşen kullanıma da değer atfedilmiştir. Kural olarak tescil ile marka hakkı doğar, ancak söz konusu işaret ilk tescilden önce kullanılmak suretiyle piyasada maruf hale getirilmişse, marka hakkı sahibi, işareti tescilden önce kullanarak piyasada maruf hale getirendir. Bu kişiye “gerçek hak sahibi” denilir....
Bu itibarla tapuya yapılan tescil hak düşürücü sürenin başlangıcı değildir. (30.05.1972-1484/2110)", "Satış vaadi sözleşmesi sonucu açılan tescil davası ile pay iktisabı da bir nevi satıştır. Mahkeme ilamı satış akdi yerini almaktadır. Tescile ilişkin kararın kesinleşme tarihine göre dava süresi dikkate alınır. (15.01.1986-11822/32)", "Davalı şuf'alı payı kesinleşen cebri tescil davası sonucu iktisap etmiştir. Mülkiyet hakkı cebri tescil ilamının kesinleşmesi tarihinde davalıya geçtiğinden şuf'a hakkı bu tarihten itibaren doğmuştur. (17.12.1986-12701/14545)", "Davalı payı mahkeme ilamı ile iktisap ettiğinden, hükme göre tapuda tescil yapılmasından evvel malik olmuştur. Bu tarihten itibaren intikalin öğrenildiği günü takiben bir ay ve her halde intikalden itibaren engeç on sene içerisinde şuf'a hakkını kullanılması gerekir.(21.04.1993-4653/4852)", "Şuf'alı pay cebri tescil davası sonucu iktisap edilmiştir. Mülkiyet hakkının kazanılması için tapuya tescil zorunluluğu yoktur....
Bu itibarla tapuya yapılan tescil hak düşürücü sürenin başlangıcı değildir. (30.05.1972-1484/2110)", "Satış vaadi sözleşmesi sonucu açılan tescil davası ile pay iktisabı da bir nevi satıştır. Mahkeme ilamı satış akdi yerini almaktadır. Tescile ilişkin kararın kesinleşme tarihine göre dava süresi dikkate alınır.(15.01.1986-11822/32)", "Davalı şuf'alı payı kesinleşen cebri tescil davası sonucu iktisap etmiştir. Mülkiyet hakkı cebri tescil ilamının kesinleşmesi tarihinde davalıya geçtiğinden şuf'a hakkı bu tarihten itibaren doğmuştur. (17.12.1986-12701/14545)", "Davalı payı mahkeme ilamı ile iktisap ettiğinden, hükme göre tapuda tescil yapılmasından evvel malik olmuştur. Bu tarihten itibaren intikalin öğrenildiği günü takiben bir ay ve her halde intikalden itibaren engeç on sene içerisinde şuf'a hakkını kullanılması gerekir. (21.04.1993-4653/4852)", "Şuf'alı pay cebri tescil davası sonucu iktisap edilmiştir. Mülkiyet hakkının kazanılması için tapuya tescil zorunluluğu yoktur....
yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, dava konusu tescil harici taşınmaz bölümleri ......
Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan temliken tescil ..., kişisel hak niteliğinde olup bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Dolayısıyla, taşınmazı sonradan kayden kazanan davalı ... aleyhine dava açılarak tapu iptali ve tescil istenemez. Somut olayda temliken tescil davasının koşulları gerçekleşmediğinden tapu iptali ve tescil isteğinin kabulü doğru görülmemiştir. Bu durumda davacının ikinci kademedeki tazminat isteği değerlendirilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir. Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....