İstinaf Sebepleri Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin evlilik boyunca kadını aşağıladığını, küçük düşürdüğünü ve ona hakaret ettiğini, evden kovduğunu, daha sonra kendisinin de evden ayrıldığını 03.07.2018 tarihinde terk ihtarı çektiğini, buna rağmen erkeğin müşterek konuta dönmediğini, erkeğin ekonomik gücünün yerinde olduğunu, ziynet eşyalarının erkeğin ve ailesinin uhdesinde kaldığını belirterek erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmemesi, ziynet alacağı talebinin reddi, mal rejimine ilişkin talepleri hakkında tefrik kararı verilmemesi ile tedbir nafakası miktarı yönünden kararın kaldırılmasına ve karşı dava dilekçesindeki talepleri doğrultusunda asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. C....
Aile Mahkemesinin 2018/44 D.iş sayılı dosyasında 25.01.2018 tarihinde, eşine eve dön ihtarı gönderdiği, terk ihtarı göndermekle, kocanın; kadının ihtardan önceki kusurlu davranışlarını affettiği veya en azından hoşgörü ile karşıladığı, tanık Fatma’nın beyanlarından, tarafların terk ihtarından sonra biraraya gelmediklerinin sabit olduğu, davalı-karşı davacı kocanın, terk ihtarından sonra gerçekleşen ve kadına atfı kabil bir kusurun varlığını da ispat edilemediği anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, karşı davanın reddi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu kabulü doğru olmamıştır. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b.2. maddesi uyarınca düzeltilerek, karşı dava yönünden yeniden esas hakkında hüküm tesisi cihetine gidilmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeple, A-1- Davacı-karşı davalı kadının, “karşı davanın kabulüne” yönelik istinaf talebinin kabulüne. Elazığ 2....
Davalı-karşı davacı erkek, boşanma davası açmadan önce 13.12.2018 tarihli dilekçe ile noter aracılığıyla eşine müşterek eve dönmesi için terk ihtarı göndermiştir. Terk ihtarı gönderen taraf; eşinin ihtar tarihinden önce varsa kusurlu eylemlerini affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamış sayılır. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar taraflara kusur olarak izafe edilemez. Somut olayda; mahkemece, davacı-karşı davalı kadına "evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmemek" eylemi kusur olarak yüklenmiş ise de; anılan davranışın terk ihtarından önce gerçekleştiği anlaşılmakla kadına kusur olarak yüklenmesi mümkün değildir. Yine, kadının müşterek çocuğu davalı-karşı davacı erkeğe göstermediği iddia edilmiş ise de; erkeğin, çocuğu görmek için yanına gitmediği, dolayısıyla kadının çocuğu erkeğe göstermediği iddiasının da kanıtlanamadığı görülmüştür. Bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda davacı-karşı davalı kadın kusursuzdur....
Hukuk Dairesinin 2018/7965 Esas 2019/472 Karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; terk ihtarı gönderen taraf diğer tarafın ihtar tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiş ya da en azından hoşgörü ile karşılamıştır. Kadına kusur olarak isnat edilen vakıalar erkeğin terk ihtarı gönderme tarihinden önceye ait olduğuna göre, ihtar tarihinden önceki bu olaylara dayanılarak kadına kusur yüklenemez. Bu ihtar isteğinden sonra da yeni bir olayın varlığı iddia ve ispat edilmemiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğu anlaşılmış, kadının kusur belirlenmesini içeren istinafının kısmen kabulüne, erkeğin kusura yönelik istinafının ise reddine karar vermek gerekmiştir. Türk Medeni Kanunun 169 maddesi ve tedbir nafakasının niteliği nazara alındığında kadın ve ortak çocuk lehine tedbir nafakası takdiri doğru miktarları ise makuldür. Bu itibarla kadının tedbir nafakasına yönelik istinafının reddine karar vermek gerekmiştir....
İş esas 2016/18 D İş Karar sayılı ilamı ile davalıya evine dönmesi için terk ihtarı çıkartıldığını, ancak masrafı alan Elmas'ın müşterek haneye dönmediğini, evliliğin kağıt üzerinde kaldığını, tarafların müşterek evliliklerini devam ettirme imkanı davalının kusurlu davranışlarından ve evini terk edip dönmemesi yüzünden imkansız hale geldiğini beyanla, TMK 164 madde gereğince tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkili babaya verilmesine, çocuk için aylık 250 TL tedbir/iştirak nafakası ve müvekkili lehine 75.000 TL maddi, 75.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı işveren, 16.11.2014 keşide tarihli noter ihtarı ile "...18.11.2014 tarihihnde işyerine bildirmeden terk ettiğiniz ve daha sonra 19.11.2014 tarihinde de işe iade davası açtığınız malumunuzdur..." denilerek varsa işe devamsızlığının mazeretini bildirmesi istenmişse de bu ihtarın davacıya tebliğ edilemediği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde dosyaya ibraz edilen ancak keşide tarihi bulunmadığından ne zaman tanzim edildiği tespit edilmeyen 21 Kasım 2014 kaşeli ... yevmiye nolu noter onaylı ihtarnamede ise yine davacının 18-19-20 ve 21 Kasım 2014 günleri devamsızlık yaptığı ve varsa mazeretini 3 gün içinde bildirmesi aksi halde 4857 sayılı Yasanın 25/2-g bendi uyarınca fesih yapılacağı" belirtilmişse de bu ihtarın da davacıya tebliğine dair belge sunulmamıştır. Son olarak dosyaya sunulan İAB ( işten ayrılma bildirgesi) incelendiğinde davacının 02.12.2014 tarihinde "29" çıkış kodla (işverenin haklı nedenle feshi) çıkışının yapıldığı da görülmüştür....
İİK'nın 337/a maddesi ile yaptırıma bağlanan eylem, tacirin ticareti terk etmesi değil, 44 ncü maddesine göre terk keyfiyetini 15 günlük süre içinde kayıtlı bulunduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanında bulunmamasıdır....
Diğerini, ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Toplanan delillerden, Adana’ da ki müşterek konutu kocanın terk ettiği anlaşılmaktadır. İhtarla kadının davet edildiği konutun Türk Medeni Kanununun 186/1. maddesi gereğince eşlerin birlikte seçtikleri bir konut olmadığına göre Türk Medeni Kanununun 164. maddesinin koşulları gerçekleşmemiştir.Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (Y2HD, 05.05.2004, 4901-5829, GENÇCAN-Boşanma-2, s. 131) Görüldüğü üzere terk sebebiyle boşanma (TMK. m. 164) davası ancak “terk edilen eş” tarafından açılabilir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 164 f. I hükmüne göre diğerini; -ortak konutu terk etmeye zorlayan, -haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de “terk etmiş” sayılır....
(Y2HD, 05.05.2004, 4901-5829, GENÇCAN-Boşanma-2, s. 131) Görüldüğü üzere terk sebebiyle boşanma (TMK. m. 164) davası ancak “terk edilen eş” tarafından açılabilir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 164 f. I hükmüne göre diğerini; -ortak konutu terk etmeye zorlayan, -haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de “terk etmiş” sayılır. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eşin açmış olduğu terk sebebiyle boşanma (TMK. m. 164) davası “bu sebeple” reddedilmelidir; “....Nafaka davasında dinlenen tanık beyanlarına göre boşanma davasının davacısı koca kadını evden kovmuş terke zorlamıştır. Eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuda dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Bu itibarla Türk Medeni Kanununun 164. maddesi koşulları gerçekleşmemiştir....
Suçun oluşumu için, failin mağduru, koruma ve gözetim yükümlülüğü üstlenebilecek durumdaki bir kişi veya kurumun kontrolüne bırakmaksızın “mağduru kendi haline terk” fiilini gerçekleştirmesi veya terk anı itibariyle bu yükümlülüklerin kim tarafından taşınacağının belirsiz olması gerekir. Terk suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Faildeki saikin önemi yoktur. Fail yaşı, hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle yasa, sözleşme, doğal bağlılık ilişkisi veya fiili bir nedenden dolayı koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kişiyi terk etme bilinç ve iradesiyle hareket etmelidir. Başka bir deyişle fail, “kendi haline terk” eyleminden doğacak neticeyi bilmeli ve istemelidir. Mağdurun kendi haline terk edilmesi, icrai ya da ihmali davranışla gerçekleştirilebilir. Terk suçu, gerçek ihmali suçtur ve kanunda tarif edilen belli bir emredici davranışın (terk etmeme) kasten yerine getirilmemesi ile oluşur....