Hal böyle olunca, Türk Medeni Kanununun 612. maddesi gereğince tereke, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilecek ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilecektir. Yasada hak sahibi olarak tanımlanan kişiler, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçıları olan ... ..., ... ... ..., ve ...’dan ibarettir. Terekeden arta kalan değerin davacı ... dışındaki diğer davacılara verilmesi söz konusu olmayacağı gibi; diğer davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ün terekenin pasifinden de sorumlu tutulmaları mümkün değildir. Bu hali ile davacı ... dışındaki diğer davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ün dava açmak için taraf olma sıfatı bulunmadığından belirtilen davacılar yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında da mirasın hükmen reddin tespitine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Bu husus mirasçı borçlular tarafından İİK'nın 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet konusu yapılabilir Yine TMK’nın 632. maddesinde; ” Her mirasçı mirası ret veya resmi deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmi tasfiyesini isteyebilir...” aynı maddenin 3. fıkrasında;” resmi tasfiye halinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar” hükmü yer almaktadır. Somut olayda; ... 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 26/12/2007 tarih, 2007/828 Esas 2007/1169 Karar sayılı kararı ile muris-keşideci borçlu Kadir ... Buzluk’un mirasçıları yönünden mirasın reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verildiği, daha sonra alacaklı tarafça mirasın reddi kararının iptali için ... 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/379 Esasına kayden dava açıldığı, yargılama neticesinde mirasın reddinin iptaline karar verildiği, terekenin resmi tasfiyesine hükmedilmediği ve işbu kararın 21/11/2016 tarihinde kesinleştiği görülmektedir....
Somut olayda da davacı tereke tasfiye memuru tarafından ileri sürülen sebep şirketlerin faaliyetinin bulunmaması olup davalı şirketler yönünden TTk 531 ve 636?3 maddesindeki koşulların gerçekleştiği, şirketlerin tek ortak ve yetlilisi olan kişinin vefatı sonrasında şirketlerin hiçbir faaliyetinin kalmadığı,------- kayıtlarının resen terk edildiği, tek ortağın tüm mirasçıları tarafından mirasın reddedilmiş olması nedeniyle terekenin resmen tasfiyesi yoluna gidildiği şirketlerin devam etmesi imkanının kalmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne ve ------ numarasında kayıtlı ----- numarasında kayıtlı -------------- fesih ve tasfiyesine, her 3 şirkete tasfiye memuru olarak resen ----- atanmasına , harç ve yargılama giderlerinin ileride terekeden karşılanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Somut olayda da davacı tereke tasfiye memuru tarafından ileri sürülen sebep şirketlerin faaliyetinin bulunmaması olup davalı şirketler yönünden TTk 531 ve 636?3 maddesindeki koşulların gerçekleştiği, şirketlerin tek ortak ve yetlilisi olan kişinin vefatı sonrasında şirketlerin hiçbir faaliyetinin kalmadığı,------- kayıtlarının resen terk edildiği, tek ortağın tüm mirasçıları tarafından mirasın reddedilmiş olması nedeniyle terekenin resmen tasfiyesi yoluna gidildiği şirketlerin devam etmesi imkanının kalmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne ve ------ numarasında kayıtlı ----- numarasında kayıtlı -------------- fesih ve tasfiyesine, her 3 şirkete tasfiye memuru olarak resen ----- atanmasına , harç ve yargılama giderlerinin ileride terekeden karşılanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.04.2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR Davacılar vekili, muris ...’un 13.11.2014 tarihinde vefat ettiğini, murisin ortağı ve tasfiye memuru olduğu tasfiye halinde ... ... ... İnşaat Turizm Otomotiv ve Sanayi ve Tic. Ltd. Şti'nin borçları sebebiyle murisin de borçlu olduğunu, murisin terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur....
Buradaki "en yakın mirasçılar" kavramıyla anlatılmak istenen, mirasbırakanın ölümünde ilk bakışta ve doğrudan doğruya mirasçı sıfatına sahip olan yasal mirasçılardır. Buradaki tasfiye süreye tabi değildir. TMK'nın 633. madde hükmünün uygulanma yeri yoktur.Ayrıca, sulh hukuk mahkemesince, en yakın mirasçıların mirası reddettiklerinin belirlenmesi halinde, herhangi bir başvuruya gerek olmadan kendiliğinden tasfiye yoluna gidilmesi gerekir (Yargıtay 2. H.D'nin 12/06/2003 tarih ve 7484- 8676 sayılı kararı, HGK'nın 29/03/2006 tarih ve 2006/2- 65- 108 sayılı kararı). 4721 sayılı TMK'nın 612. maddesi uyarınca mirasın gerçek reddini tespit ve tescil edip, başka mirasçı bulunmadığını gören mahkemenin terekeyi resen iflas hükümlerine göre tasfiye etmesi gerekir. "Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi" ile "terekenin resmen tasfiyesi" terekenin (mirasın) tasfiyesini amaçlamakla birlikte farklı kurumlardır....
Somut olaya gelince, yukarıda açıklanan hukuksal olgu ve mirasın en yakın yasal mirasçılar tarafından reddedildiği dikkate alındığında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 612. maddesi gereğince terekenin Sulh Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesine dair hüküm kurulması eksik bırakılmıştır. Açıklanan eksiklikler doğru görülmemiş ise de, bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7 maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tereke Tespiti Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava tereke tespitine (TMK. md. 589) ilişkin olup, terekenin resmen yönetilmesi ve defter tutulmasına yönelik bir talepte bulunmamaktadır. Sulh hakiminin terekenin tespitine dair verdiği karar, nihai karar niteliğinde olmayıp tedbir niteliğinde olduğundan temyizi kabil değildir. Bu bakımdan terekenin tespitine yönelik olan temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda gösterilen sebeple temyiz dilekçesinin REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.13.09.2012 (Per.)...
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; 4721 sayılı Medeni Kanunun 605. maddesinde yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri, ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun açıkça anlaşılması veya resmen tespit edilmesi halinde mirasçıların red beyanı aranmaksızın mirasın reddedilmiş sayılacağı; 612. maddesinde en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilip, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği, bu durumda mirasın alt ve üstsoya geçmeyip, en yakın mirasçıların tamamı tarafından mirasın reddedildiğini tespit eden sulh mahkemesinin kendiliğinden iflas yolu ile tasfiye kararı vermesi gerektiği; 614. maddesinde ise mirası reddeden mirasçılardan sonra gelen mirasçıların sulh hakimi tarafından reddin kendilerine bildirileceği 1 ay içinde mirası kabul etmedikleri takdirde mirası reddetmiş sayılacakları...
Satış Memurluğunun 21.06.2018 tarih ve 2016/1 Tereke satış sayılı yazısı ile tasfiye işlemlerinin tamamlanarak, muris İsmet ARSLAN'ın herhangi bir alacak - borcuna rastlanmadığı belirtilerek, ihale masraflarından kesilmesi gereken vergiler, harçlar ve yapılan tasfiye ve satış giderleri düşüldükten sonra kalan bedellerin mirası reddetmemiş gibi mirasçılar adına Gümüşhacıköy Ziraat Bankasında hesap açılarak yatırıldığı, gerekli ilanlar yapılarak terekenin iflas yoluyla tasfiye işleminin kapatıldığı, murise ait olduğu belirtilen 34 XX 962 plakalı araca rastanılamadığı belirtilmiştir. Gümüşhacıköy Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.04.2018 tarih ve 2016/22 esas, 2016/160 karar sayılı ek kararı ile de muris İsmet ARSLAN'a ait terekenin iflas hükümlerine göre gerekli paylaşım ve dağıtım üsulüne uygun olarak gerçekleştirildiğinden, iflas usulüne göre tasfiye edilen terekenin kapatılmasına karar verildiği anlaşılmıştır....