Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, terekenin tespiti isteğine ilişkindir. Miras bırakanın yerleşim yeri sulh hakimi, istem üzerine veya res'en tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır. Bu önlemler özellikle kanunda belirtilen hallerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve varsa vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir (TMK.nun 589/1- 2 maddesi). Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır. Bu işlem, tespiti yapılan malvarlığı unsurlarının terekeye ait olduğu, tespit edilmeyenlerin de terekeye ait olmadığına delil teşkil etmez. Mirasçıların, tespit olunanlara "onay" vermeleri veya benimsemeleri, onları tespiti yapılmamış olan borçlara ilişkin sorumluluktan kurtarmayacağı gibi, tespit edilmemiş olan tereke alacakları için de talepte bulunamayacakları anlamına gelmez....

MAHKEME KARARI Mahkemece, hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda pay oranında istekte bulunulamayacağı, terekeye temsilci atanmış olmasının da eksikliği gideremeyeceği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF 1. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve tereke temsilcisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 2. İstinaf Nedenleri Davacılar ve tereke temsilcisi vekili istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar dava dilekçesinde tescil talebi miras payları oranında istenilmiş ise de, talebin, esasen tüm mirasçılar için yapıldığını, kaldı ki, yargılama sırasında tereke temsilcisinin de davaya katıldığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir. 3....

    Tüm mirasçılar adına ( tereke adına ) talepte bulunulması nedeni ile yargılama aşamasında Gaziantep 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.04.2021 tarihinde kesinleşen 13.11.2020 tarih ve 2019/2545- 2020/2453 E K sayılı kararı ile Av. T11 terekeye temsilci olarak atanmış, tereke temsilcisi de davacılar vekili ile birlikte bir kısım duruşmalara katılmış, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, karar tereke temsilcisine tebliğ edilmesine karşın, tereke temsilcisi kararı istinaf etmemiş, ancak karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Terekeye temsilci atanmasıyla, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği, davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı açıktır. Diğer bir ifadeyle, mirasçıların davayı takip etmeleri neticeye etkili değildir. Öte yandan mirasçıların davada takip yetkilerinin kalmaması nedeniyle kararı istinaf etme hakları da bulunmamaktadır....

    Öte yandan, terekeye temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkar. Bir başka ifade ile davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden temsilciye geçer. Somut olayda, kayıt maliki olmayan ve taraf sıfatları olmamalarına rağmen davalı gösterilen mirasçılar davaya muvafakat etmediklerinden dolayı terekeye temsilci atanması doğru olduğuna ve artık davayı takip yetkisi tereke temsilcisine geçtiğine göre, dava davacı mirasçının anılan hükmü temyiz yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı mirasçı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi suretiyle hükmün onanması yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum....

      ve tespitine, müteveffa T3'ya ait mirasa ilişkin TMK.nun 590. maddesi uyarınca miras koruma önlemi olarak tereke mal ve haklarının tespiti için ihtiyati tedbir niteliğinde terekenin defterinin tutulmasına, müteveffa T3'dan intikal eden mirasın TMK.nun 592. uyarınca resmen yönetilmesine ve yasal yollardan tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.04.2013 gününde verilen dilekçe ile miras ortaklığına temsilci atanması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, TMK'nın 640/3 maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tarafların terekeye atanacak temsilci konusunda fikirbirliği içinde olmadıkları, her iki tarafın gösterilen temsilci adaylarına itiraz ettikleri gerekçesiyle terekeye re'sen Av. ...'ın temsilci olarak atanmasına karar verilmiştir....

        Eldeki davada, İlk Derece Mahkemesi kararının tereke temsilcisi tarafından istinaf edildiği, İlk Derece Mahkemesince tereke temsilcisinin istinaf başvurusunun HMK’nın 344 üncü maddesi uyarınca yapılmamış sayılmasına dair ek karar verildiği ve tereke temsilcisi tarafından ek kararın süresi içinde temyiz edilmediği, anlaşılmakla tereke temsilcisinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir. 2. Davacı vekilinin temyiz dilekçesine gelince; Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 3....

          Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle davadaki isteğin nitelik ve içeriğine göre, iptal ve tescil isteği tereke adınadır. Esasen bu istek gözetilerek terekeye temsilci atanmış ancak tebligat yapılmasına rağmen temsilci oturumlara katılmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye temsilci atanmasıyla, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı açıktır. Kaldıki, mirasçıların davayı takip etmeleri neticeye etkili değildir. 6.12.2007 günlü oturumda davalı, dosyanın tamamlandığını bildirerek, davanın reddini istemekle davayı takip etme yönünde iradesini kullanmış; mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiştir. Bu durumda, mirasçının davada takip yetkisinin ve taraf sıfatının kalmaması nedeniyle kararı temyiz etme hakkı da yoktur. O halde, davacının davada sıfatı kalmadığından temyiz Dilekçesinin REDDİNE, 23.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Sulh Hukuk Mahkemesince, dava konusu taşınmazın terekeye ait olduğu ve terekeye ilişkin davalara bakma görevinin Ahkam-ı Şahsiye Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 1.Sulh Hukuk Mahkemesi ise; talebin ecrimisil olduğu, davalıların murisin mirasçıları olmayıp 3. kişi olduğu, tereke ile ilgisi bulunmadığından bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda; dava; davacıların murisine ait taşınmazı davalıların haksız işgal ettikleri iddiasıyla ecrimisil istemine ilişkindir. Dava konusu talep genel hükümlere tabi olup tereke hakimliğinin münhasıran görmesi gereken işlemlerden olmadığından uyuşmazlığın davanın ilk açıldığı Bakırköy 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 05.07.2013 de oybirliğiyle karar verildi....

              Dosya içeriğinden; eldeki davada terekeye temsilci atandığı ve tereke temsilcisi ...'a davanın reddine ilişkin gerekçeli karar tebliğ edilmesine karşın kararı temyiz etmediği, kararın davacılar vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere terekeye temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkar. Bir başka ifade ile davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden mümessile geçer. Tüm bu açıklamalar karşısında davayı takip yetkisi sona eren davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 23/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu