nın davada yer almasının sağlanması, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davalının savunma yolu ile getirdiği temliken tescil isteği hakkında da olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının da doğru olmadığı" gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının paydaşı olduğu 10 parsel sayılı taşınmaza davalının ev yapmak suretiyle haklı ve geçerli bir nedeni bulunmaksızın el attığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne;yıkım isteğinin feragat nedeniyle reddine ve davalının temliken tescil isteğinin ise iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra;Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu, düşüncesi alındı....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.03.2011 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil veya bina değerinin tahsili, karşı dava ile müdahalenin önlenmesi, kal, ecrimisil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; tescil talebi hakkında hüküm tesisine yer olmadığına, bina değerinin tazmini talebinin kabulüne, karşı dava yönünden binanın kal'ine, ecrimisil talebinin feragat nedeniyle reddine dair verilen 05.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı- karşı davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22.03.2016 günü için yapılan tebligata rağmen taraflardan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı....
İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar İlk Derece Mahkemesi, başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararında; "...Savunma yolu ile temliken tescil isteyen davalının elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmediğini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilebilecek durumda olmadığını ispatlayamadığı, bu durumda iyiniyetin varlığı kabul edilemeyeceğinden TMK'nın 725 inci maddesindeki temliken tescil koşullarının gerçekleşmediği, davacıların davasında haklı olduğu kabul edilerek davalının temliken tescil talebinin reddi gerektiği; düzenlenen 12.03.2008 tarihli rapor ve krokide "B" harfi ile gösterilen ve kömürlük ve bahçe olarak el atıldığı tespit edilen 53.55 m2 kısmın yargılama sırasında kaldırıldığı, bu kısma yapılan müdahalenin son bulduğu, bu kısım yönünden davanın konusuz kaldığı, dosya kapsamına göre, davalının binası nedeniyle davacıların taşınmazının 47,30 m2'lik bölümüne yönelik müdahalenin devam ettiği ve davacıların davalarında haklı oldukları...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM-ECRİMİSİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 924 ada 25 parsel sayılı taşınmazına komşu 22 parsel sayılı taşınmaz maliki davalıların taşkın bina inşa etmek suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil, olmazsa tecavüz edilen kısmın bedelinin tahsili isteminde bulunmuştur. Davalılardan ..., davanın reddi gerektiğini belirterek, savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuş; diğer davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, müdahale olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne; ecrimisil ve temliken tescil isteminin reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 03/10/2007 NUMARASI : 2007/189-2007/305 Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.10.2000 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı temliken tescil olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.10.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı temliken tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir....
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; birleştirilen davada temliken tescil isteyen davacı, taşınmazı 1993 yılında satın aldığını, komşu taşınmaza taşkınlık yapacak bir değişiklik yapılmadığını, asıl davada elatmanın önlenmesini isteyen davacının bu zamana kadar hiçbir itirazı olmadığını, iyiniyetli olduğunu ileri sürmüş ise de elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmediğini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilebilecek durumda olmadığını ispatlayamamıştır. Bu durumda iyiniyetin varlığı kabul edilemeyeceğinden TMK'nın 725. maddesindeki temliken tescil koşulları gerçekleşmemiştir....
Birleşen davada davalı-davacı, paydaşı olduğu 507 parsel sayılı taşınmaz ile 506 parsel sayılı taşınmazların evveliyatının bir bütün olduğunu, taşınmazın ifrazdan önce binanın babası tarafından yaptırılarak kendisine bırakıldığını ileri sürerek, Türk Medeni Kanunun 724. maddesi hükmü uyarınca temliken tescil istemiştir. Mahkemece, 507 parsel sayılı taşınmazın davacıdan başka paydaşların bulunduğu, davacının tek başına temliken tescil isteminde bulunamayacağı ve korunmaya değer hakkının olmadığı gerekçesi ile elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, birleştirilen davadaki temliken tescil isteminin reddine karar verilmiştir. Hükmü, davalı- davacı temyiz etmiştir. Türk Medeni Kanununun 684. ve 718. maddesi hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur....
Şöyle ki, dava konusu bina Hazineye ait 1293 parsel sayılı taşınmaz üzerine davacı bayii Mustafa Yarımağa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra 1293 parsel ifraz edilmiş, ifraz ile oluşan 1435 parsel 15.11.1985 tarihinde Mustafa Yarımağa’ya satılmış, 1435 sayılı parselde 30.07.2004 tarihinde ifraz edilmiş, tapuya arsa vasfında tescilinden sonra ifrazı ile oluşan kayda yine aynı tarihte “üzerindeki binanın 3.83 m2’lik kısmın 3311 parsele tecavüzlüdür şeklinde belirtme düşülmüş ve taşınmazı aynı tarihte beyanlar sütunundaki belirtme ile birlikte davacı tapudan almıştır. Bina daha yapım aşamasında kaçak olarak yapılmış, Hazineye ait taşınmaz üzerine bina inşa eden kişinin Hazineye karşı temliken tescil isteğinde bulunması mümkün olmadığı gibi sonradan bu taşınmazı satın alan kişi yasal prosedüre uygun olarak malik olsa bile bina nedeniyle temliken tescil isteğinde bulunamaz....
Şayet irade sahibinin Türk Medeni Kanununun 724.maddesi gereğince temliken tescil istemi de bulunmaktaysa, lehine mahkemeden hüküm alabilmesi o isteğin harçlandırılmasına ve harcının tarife uyarınca ödenmesine bağlıdır. Başka bir anlatımla, harç ödenmeksizin savunma yoluyla Türk Medeni Kanununun 724.maddesinden yararlanma iradesinin bildirilmesi sonucu o taşınmazın irade sahibi adına tescilini gerektirmez. O nedenle mahkemece kamu düzeninden olan harçlar ödetilmeden tescil hükmü kurulması yanlıştır. Kabule göre de; mahkemece davalıdan tahsiline karar verilen 30.212,73 TL bina ile arsa değeri toplamından ibarettir. Bu gibi davalarda, bina çekişmeli olmadığından değeri müddeabihe dahil edilemez. Çekişmeli olan arsa olduğundan, bunun saptanan değeri 11.985,00 TL’nin ödetilmesi ile yetinilmesi yerine arsa ve bina bedelinin tahsiline karar verilmesi de doğru değildir. Karar, açıklanan nedenlerle bozulmalıdır....
Burada kendi malzemesi ile bina yapan davacının inşaata başladığından bitimine kadar zemin mülkiyetinin ileride kendine geçirileceği inancında olduğu, bu maksatla hareket ettiğinde kuşku yoktur. 625 parsel üzerindeki bilirkişi krokisinde ... ile gösterilen yerde davacının yaptığı binanın zemin değerinden fazla olduğu da saptanmıştır. Uygulamadaki deyimi ile söylemek gerekirse, temliken tescil davasının kabulünde aranan objektif ve subjektif koşullar olayda gerçekleşmiştir. Kuşkusuz bu yerin tescili için kamu düzeni ile ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerince ifraz olanağı olup olmadığına da bakmak gerekecektir. Mahkemece bu yön de araştırılmış, idarenin 6.1.2005 tarihli yazısı ile taşınmazın daha önce 625 parsel iken 760 ve 761 parsellere ifraz edilmesi nedeniyle yeniden ifrazın mümkün olmadığını bildirmesi, 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son ve Yönetmeliğin 14. maddelerinin de paylı tescile olanak vermemesi nedeniyle dava reddedilmiştir. Dava, 28.5.2003 tarihinde açılmıştır....